Ölüyorsun translate French
444 parallel translation
Pekala dostum, öleceksek sen de ölüyorsun.
Bon, mon ami, si nous devons mourir, vous devez mourir aussi.
Açlıktan ölüyorsun, değil mi?
Tu meurs de soif, hein?
Ölüyorsun zannettim.
Je pensais plutôt que tu mourais.
Bence başına gelen bütün bu şeylerle... senin için önemli olan tanıştığın tüm insanlarla... ya bir parça ölüyorsun ya da bir parça doğuyorsun.
Je crois que tout ce qui arrive d'important... avec chaque personne importante... nous fait ou mourir un peu, ou naître.
Ölüyorsun. Ölmeyeceğim.
Je mourrai pas.
Haline bir bak, korkudan ölüyorsun!
C'est dangereux.
- Ölüyorsun diye sana anlatmıştım.
Je vous l'ai dit parce que je croyais que vous alliez mourir.
Tanrı'ya şükret burada ölüyorsun.
Remercie Dieu de mourir ici.
Ölüyorsun, Ritchie.
C'est la fin, Ritchie.
Avv, hadi git. Biliyorsun ki almak için ölüyorsun.
Tu en meurs d'envie.
- Ölüyorsun sanmıştım.
- Je vous croyais mourante.
- Ölüyorsun. Hepimiz ölüyoruz.
- Tu vas mourir, comme nous tous.
Bir saniye önce hayattayken bir saniye sonra sonra ölüyorsun.
Ils sont vivants et puis, d'un coup, ils sont morts.
- Baba, Sendemi ölüyorsun yoksa?
- Papa, tu vas mourir aussi?
Başka bir vuruş yapmazsan da ölüyorsun.
Et tu crèves, à moins de t'en faire un.
Hastalıktan ölmene izin verirlerse, Daha az acı çekerek ölüyorsun.
S'ils les laissaient mourir de leur maladie, elles seraient sûres de moins souffrir.
Ölüyorsun Merrin, ölüyorsun!
Vous êtes mourant, Merrin, mourant!
Birdenbire yaşlanmakla kalmıyor dönüşü olmaksızın ölüyorsun.
Et au lieu de vieillir... on commence à mourir.
Sarayda ölünce, gerçekten sarayda ölüyorsun.
Quand on se plante au palais, on se fait vraiment planter au palais.
İnsan merak ediyor. Doğuyorsun, büyüyorsun, ölüyorsun.
On naît, on grandit, on meurt.
Sen ölüyorsun, ben ölüyorum, makinem ölüyor.
Vous mourez, je meurs, ma merveilleuse machine meurt.
Benim parlak bir geleceğim var sen ise ölüyorsun Benim dengim değilsin!
Ta volonté ne peut pas se mesurer à la mienne.
Sadece bu seferliğne, uygun bir şekilde ölüyorsun, aptal Türk.
Cette fois, vous mourrez en bonne et due forme, sale turc.
Sen ölüyorsun, oda buradan aksayarak çıkıyor.
Tu vas mourir, et elle sortira d'ici en boitant.
Gerçekten ölüyorsun değil mi?
Tu vas vraiment mourir, hein?
Nesillerdir doğuyorsun ve ölüyorsun.
Depuis des générations, tu nais, tu meurs.
Ton balığı açarken bile biryerini kesip ölüyorsun.
On se coupe en ouvrant une boîte de thon et on crève.
İlk ölenle sen de ölüyorsun.
on meurt aussi.
Ölüyorsun.
T'es en train de crever.
# Neden bilmiyorsun, ama denemek için ölüyorsun
Tu ne sais pas pourquoi mais c'est plus fort que toi
Kör oluyorsun ve 15 saniye içinde ölüyorsun.
Tu es aveuglé et tu meurs en 15 secondes.
Köfte kızartıyorsun. Sonra 60 yaşına geliyorsun, ölüyorsun ve ne yapıyorsun?
et à 60 berges on meurt, et qu'est-ce qu'on fait?
Ölüyorsun Wally.
Tu es en train de mourir.
Ölüyorsun, bir yere gideceğin yok.
Tu n'iras nulle part.
Ölüyorsun.
Que dois-je faire?
Sen açlıktan ölüyorsun.
Ne chipote pas Tu meurs de faim
Bu şekilde adım adım ölüyorsun. Kendini isteklerinden mahrum ederek.
Peu à peu, elles te tueront, ces petites choses que tu refuses d'admettre.
Bana göre, ölünce ölüyorsun. Bütün güzel şeyler geçici.
Vous a-t-il raconté la fois où il a fait de la lutte?
Ölüyorsun.
Tu meurs.
En azından o sürtükle ilgileneceğimi bilerek ölüyorsun. Değil mi?
Tu peux mourir en étant sûr que je vais bien m'occuper de ta femelle!
Zor ölüyorsun, değil mi! ?
Tu vas crever, merde?
Daha sonra ölüyorsun. Akrabaların her şeyi satıp döngüye tekrardan başlıyorlar.
A votre mort, votre famille vendra le tout et le cycle recommencera.
- Neden ölüyorsun anne?
- Pourquoi tu vas mourir, maman?
Bıçaklanıyorsun. Ölüyorsun.
Tu te fais poignarder, tu meurs.
Hedef alıp ateş ediyoruz. Sen ölüyorsun. Bunu anla.
On vise. on tire. tu meurs.
Ölüyorsun.
Vous êtes en train de mourir.
Ölüyorsun.
- Vous êtes en train de mourir.
Dış dünyadaki vücudun ölüyor ve sen de onunla ölüyorsun.
Ton corps est en train de mourir et tu meurs avec lui.
Onlar için ölüyorsun, onlar senden nefret ediyorlar!
Tu meurs pour eux et ils te méprisent.
Eva, ölüyorsun
Eva tu es au bout
Burada... Nefes alırken ölüyorsun sanki.
On meurt alors qu'on respire.