Şansın yok translate French
4,929 parallel translation
İncinip incinmeyeceğine dair tercih yapma şansın yok ama seni kimin incitebileceğini seçebilirsin.
Dans ce monde, on n'a pas le choix, on souffre... mais on peut choisir par qui on souffre.
Tek başına hiçbir şansın yok.
Vous n'avez pas de chance tout seul.
Seçme şansın yok.
C'est pas toi qui décides.
Ama seçme şansın yok.
Mais tu n'as pas le choix.
Hiç şansın yok.
Tu t'en sortiras pas.
Seçim şansın yok.
Il n y a pas d'autre alternative.
Bu kızla hiç şansın yok. Boşuna giyinip zahmet etmişsin.
Elle est pas de ton rang.Tu t'est habillé pour rien.
Başka bir şansın yok.
Tu n'as pas le choix.
Ağzına lokma girmiyor, evden çıktığı yok.
Elle n'a aucun appétit, elle passe des jours sans sortir.
Alınmak yok ama artık pek de senin şovun sayılmaz.
Sans vous offenser, ce n'est plus vraiment votre show.
Hiçbir şansımız yok.
On n'aurait eu aucune chance?
Madam de Barra'nın hayali için emsal yok.
La vision de madame de Barra est sans précédent.
Hiçbirimizin canlı dönebilecek şansı yok.
Il y a des chances qu'aucun de nous n'en revienne vivant.
Tablet olmadan, burasının herhangi bir müzeden farkı yok.
Sans la tablette, c'est un musée ordinaire.
Şartlar ne olursa olsun ateşli silah kullanmadan rakibi alt etmeyi ve onu yok etmeyi bilmek sadece hayatınızı kurtarmakla kalmaz bu Özel Birliğin istediği bir uzmanlıktır.
Quelle que soit la situation. Savoir comment désarmer et prendre un adversaire sans arme à feu, N'est pas seulement une bouée de sauvetage,
Bu sefer kahraman olma şansınız maalesef yok Bay Holmes.
Vous ne serez pas le héros cette fois, M. Holmes.
Her gün ayaklanma çıkarmadan Sherlock Holmes'u kapatacağımız bir hapishane de yok.
De fait, aucune prison n'est susceptible d'accueillir Sherlock sans risquer l'émeute.
Dışardalar ama seninde dediğin gibi seçme sanşımız yok.
Ils sont là. Mais comme tu as dit, on n'a pas le choix.
Ve kazanırsın. Buna şüphem yok.
Et tu gagneras, sans aucun doute.
Ranger olmadan o gemiye karşı hiçbir şansım yok.
Sans le Ranger, je n'ai aucune chance contre ce navire.
Artık böyle bir şansı yok.
Elle n'a pas eu cette chance maintenant.
Şimdi, çocuklar eğer bir otobanda değilseniz böyle bir arabayı çalıştırıp sürme şansınız yok.
Les enfants, à moins d'être sur l'Autobahn, vous n'irez jamais à la vitesse maximale avec ça.
Bir sürü kızgın parlamento üyesinin karşısına çıkmak bu işi gerçekleştirmek için halen olan şansını yok edebilir.
Affronter une poignée de parlementaires énervés pourrait tuer toute chance que vous auriez encore d'y arriver
Kelimelerin yüzeyinin altında yatan gerçekler var. Bir deniz canavarının kamburu gibi apansız ortaya çıkan ve sonra tekrar yok olan gerçekler.
Il y a des vérités qui reposent sous la surface des mots... vérités qui s'élèvent sans prévenir, comme les bosses d'un monstre marin et puis disparaissent.
Başka şansımız yok, Frankie!
- On n'a pas le choix!
Hayır, bunun bir önemi yok. çünkü şunu söyleyebilirim ki Daniel Pierce bir çok şey olabilir ama kesinlikle bir ırkçı değil
Je ne savais pas, mais c'est sans importance, parce que je peux vous dire que Daniel Pierce est beaucoup de choses, mais il n'est pas raciste.
Dünya onsuz çok daha iyi bir yer ama benim bununla bir alakam yok.
Le monde se porte mieux sans lui, mais je n'y suis pour rien.
Okulumuzun şiddete karşı olan sıfır toleransından dolayı korkarım oğlunuzu ihraç etmekten başka şansımız yok.
En raison de notre politique tolérance zéro face à la violence, nous n'avons d'autre choix que d'expulser votre fils.
- Ruhsatın yok. - Bir şans tanı.
- Tu n'es pas accrédité.
Alvarez'in cumartesi hiç şansı yok.
Alvarez n'aura pas une chance samedi.
Oğlanların hiç şansı yok.
Les garçons n'auront aucune chance.
Benim bir şansım yok ama senin hala var.
Je n'ai plus le choix, mais toi, tu l'as encore.
Benim de şansım yok.
Je n'ai pas le choix.
Başka şansımız yok.
On n'a pas d'autre choix.
- Telefonuna erişim şansımız yok.
On n'a pas pu accéder à son téléphone.
Kazanma şansınız yok.
Vous ne pouvez plus gagner.
Şist olmadan, kutuplardaki anlaşmamız için ihtiyacımız olan sermayeyi bulmamızın hiçbir yolu yok.
Sans ce schiste, on n'a aucun moyen d'obtenir le capital qu'on a besoin pour l'affaire de l'arctique.
Ama bazı insanların başka şansı yok.
Certains n'ont pas le choix.
Gus'a veda etmeden Santa Barbara'dan ayrılarak hayatımın en büyük hatasını yaptım. Önemli kararlardan korkmak yok artık.
J'ai fait la plus grande erreur de ma vie en quittant Santa Barbara sans dire au-revoir à Gus, et j'en ai marre de fuir les grandes décisions.
Çakalların besin kaynağını yok edersen seni rahat bırakırlar.
Sans nourriture, les coyotes nous laissent tranquilles.
Fiziksel rahatsızlığın yok, yirmi bir yaşındasın?
22 ans et sans problèmes physiques?
Başka şansımız yok.
Ce n'est pas un choix.
Tarih 4 Ağustos, yaşlı bir adam ve bir kadın, yani koca ve karı, ikisinin de bilinen düşmanları yok ancak bu eyaletin en kalabalık kasabasının, en işlek caddesindeki kendi evlerinde, önce biri, iki saat sonra da diğeri yasaları hiçe sayan biri tarafından öldürülmüş.
Le quatre août, un vieil homme et sa femme, sans aucun ennemi connu au monde, dans leur propre maison, dans une rue fréquentée de la plus grande ville de ce comté, ont été sauvagement assassinés l'un après l'autre, dans un intervalle de deux heures.
Trias dönemindeki yok oluşlar, bir süredir varlığını sürdüren bir grup için ana sahneyi devralma şansı yarattı.
Les extinctions du Trias ont offert à un groupe qui existait depuis un moment l'opportunité de prévaloir.
Pierce'ın geri dönmek için bir şansı vardı ama açgözlülüğüyle bunu yok etti.
Pierce avait une chance d'être réintégré, - Et il l'a ratée en étant gourmand. - Non, non, non, non.
Şans yok değil mi?
- N'est-ce pas avoir une chance, non?
Anlaşmalar biraz karışık biliyorum, ama emin ol bunu bozma şansınız yok.
Les offres peuvent être un peu compliqué, mais je peux vous assurer, elle n'a pas les aboutissants.
Başka şansım yok.
Il n'y a pas d'autres choix.
Başka şansımız yok.
On n'a pas le choix.
Ya bizi buraya yok denecek kadar az erzakla ve tedavisiz bir şekilde kapatmak?
Et nous enfermer sans traitement et nourritures n'en est pas un?
Sürekli korunmaya ihtiyacım yok benim.
Je n'ai pas besoin d'être protégée sans cesse.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65