Şey gibi translate French
25,546 parallel translation
Herkesin önünde sanki şey gibi performans sergilemek...
Devoir jouer devant tous ces gens comme si tu étais...
Şey gibi "Patron, kalbini dinlememde bir sakınca var mı?"
Non, genre : " Patron, je peux ausculter son cœur?
- Bu dünyadaki her şey gibi daima boştu.
- Il a toujours été vide. Comme tout le reste, dans ce monde.
Herkes bir şey gibi davranıyor aslında başka şeylerken.
Chacun prétend être quelqu'un quand, enfaite, ils sont quelqu'un d'autre.
Veya olmadığın bir kişi veya şey gibi davranmak mı?
Ou feindre d'être quelqu'un ou quelque chose d'autre que vous.
Her şey yolundaymış gibi davranma!
N'agis pas comme si tout allait bien!
Evliliğinin, Şükran Günü gibi her yıl kutlanan bir şey olacağını hiç sanmıyordum.
Je pensais pas que ton mariage allait devenir une tradition annuelle comme Thanksgiving.
Akşamdan kalanları yeme. Evliliğimiz mühim bir şey değilmiş gibi davrandık.
On agissait comme si notre mariage n'était pas quelque chose d'important.
Disarida her sey kotuymus gibi geliyor. Ozellikle de yalnizsan.
On se dit même qu'il n'y a que ça, surtout quand on est seul.
Her şey yanlış gidiyormuş gibi geliyor.
On dirait que tout tourne mal.
Bir şey için plan yapmışlar gibi.
On dirait qu'ils avaient des projets.
Burada biraz temizleyecek şey var gibi görünüyor.
Tu vas devoir faire un peu de nettoyage ici. Oui.
Şey... Onlara vampir demek salak gibi hissetmene sebep oluyor ama kan içiyorlar işte, o yüzden sen karar ver.
Ça peut paraitre idiot de les appeler vampires mais ils boivent du sang à vous de voir.
- Evet, onun gibi bir şey.
- Oui, dans ce genre.
Acil bir şey varmış gibi sürekli gitmek istiyor. Tek söylediği bu.
Elle a hâte de partir, comme si c'était urgent.
Her şey arka arkaya değil de bir anda olmuş gibi.
Pas tant que ça "une chose après l'autre" comme "chaque chose en son temps".
- Evet. Roketatar gibi bir şey. Bir tür tuzak.
... un bazooka... une sorte de piège.
- Bu şey seni tıpkı benim gibi yapacak! Jay?
Jay?
Ele geçirilen bir beden gibi bir şey mi? Başta öyle olur.
Il suffit de prendre possession du corps tel qu'il était à l'origine.
Büyücü'nün malikanesinin burada olduğunu ve içinde bir sürü şey olduğunu söyledi. - Hikaye kitabı gibi.
Il a dit que le manoir du Sorcier était ici-bas et il y a un tas de choses, comme le livre de contes.
Başka bir şey alabilirler. Mesela Sihirbaz veya Prestij gibi.
Ils peuvent prendre autre chose, comme L'Illusionniste ou Le Prestige.
Ama bunun gibi bir şey.
Mais un truc dans le genre.
Ben de fark alan kütüphane ekledim. Sonra her şey roket gibi havalandı.
J'ai ajouté une librairie différentielle et c'est parti comme une fusée.
Koca Kafa beni kendini tefeci olarak tanımlayan adamları işin içine katarak aşağılayabilirsin. Ama Richard'ı aşağılayıp yerin dibine sokman hak edecek hiçbir şey yapmayan çocuğu tekmelemek gibi.
Tu peux m'insulter tant que tu veux avec tes pseudo requins, mais insulter Richard et l'humilier, c'est comme frapper un enfant qui n'a rien fait.
Bir de senin de hoşuna giderse burada çikolata hendeği gibi bir şey olsun isterim. Üstünde yüzüşen Graham bisküvileri ve marshmallowlarla dolu küçük tekneler olsun.
Si vous trouvez ça cool, j'adorerais avoir des douves en chocolat avec des bateaux en spéculoos et en marshmallows qui flottent.
Gerçi kaynağını koruduğun için hapse girsen Birinci Anayasa Değişikliği kahramanı gibi bir şey olurdun.
Mais si c'était le cas, la prison pour protéger votre source ferait de vous une héroïne du 1er Amendement.
Her şey tasarlanmış gibi hissettiriyor.
C'est juste que le truc a l'air organisé ( = engineered )
Seni mutlu edecek şey buysa sonuna kadar yanındayım ama seni 20 yıldır perişan eden işi yapmaya yeniden başlayacakmışsın gibi geliyor.
Mais on dirait que tu vas reprendre le même boulot qui t'a rendue malheureuse pendant 20 ans.
Mesaj yazarken telefonumun ne yazdığımı tahmin etmesi gibi bir şey mi?
Comme avec les textos, quand mon téléphone devine mes mots?
Sanırım 697,240 dolar gibi bir şey ama benden duymuş olma.
Je dirais environ 697 240 dollars. Ne me cite pas.
Seminer boyunca bir sürü insan el kaldırıp Terminatör gibi bir şey mi diye sordu?
Beaucoup ont levé la main pour dire :
Her şey olmadığı gibi olacağından hiçbir şey olduğu gibi olmazdı. "
"Les choses ne seraient pas ce qu'elles sont."
Her şey olmadığı gibi olacağından mı?
Les choses ne seraient pas ce qu'elles sont?
Benimle ve kızımla ilgili söylediğin korkunç şeyleri hiçbir şey olmamış gibi geri alamazsın.
Tu ne peux pas dire ces choses sur moi... sur ma fille... et ensuite les retirer.
Her neyse, daha önce de dediğim gibi bir süre rahatsızlık hissedebilirsin ama endişelenecek bir şey yok.
Bref, comme je te l'ai dit, tu devrais ressentir une petite gêne, mais pas de quoi s'inquiéter.
Mineraloji gibi bir şey.
J'aime juste la minéralogie.
Ama neden bu sefer plajı es geçip değişiklik olsun diye farklı bir şey yapmıyoruz? Mesela LA'deki Getty'e gitmek gibi.
Mais, pourquoi ne pas sauter la plage et faisons quelque chose de différent, pour changer comme aller au Getty à L.A.?
Ve içeride seveceğiniz bir sürü şey var, alkol gibi.
comme l'alcool.
Hiçbir şey söylemeyecektim çünkü bu hiç olmayacakmış gibi görünüyordu ama bu gece kız kardeşini dışarıya çıkartacağım.
Je... je ne voulais rien dire, parce qu'il semblait que ça n'allait jamais arriver, mais je sors avec ta soeur ce soir.
Her ne kadar onlara şeker vermek sigara vermek gibi bir şey olsa da.
Même si tu sais que donner des bonbons aux enfants c'est comme leur donner des cigarettes.
Bir gün Venedik'e dönsen bile, hiçbir şey hatırladığın gibi olmayacak.
Même si tu retournes à Venise un jour, rien ne sera plus jamais pareil pour toi.
Burası, içeride bir şey ölmüş gibi kokuyor. Sanki...
Ça sent la charogne, ici.
Bana en çok sevdiğim dondurmayı sormak gibi bir şey bu.
Ça revient à me demander ma glace préférée.
Onun hakkında bilmediğin birkaç şey bildiğime adım gibi eminim.
Je sais des trucs sur lui que tu sais pas.
Hani şey giydiğin zamanki gibi...
Tu sais, comme la fois où tu portais cette... Non?
Doğru değil mi Vaiz Custer? Onun gibi bir şey.
En quelque sorte.
Uzaylı kodlama dilini öğreniyorum aynı anda burada Doctor Who'nun bir bölümünü izlemek gibi bir şey.
Tu réalises que je suis en train d'apprendre un langage codé alien dans même laps de temps que ça prend de regarder un épisode de Doctor Who, n'est-ce pas?
O zaman neden iyi değilmişiz gibi bir şey hissediyorum?
Alors... Pourquoi est-ce que j'ai le sentiment qu'on ne va pas bien?
Annemi incittiğini biliyorum ve beni de gerçekten incitiyorsun. Şimdi de, Tanrım, her şey birbirine girdi ve kafa karıştırıyor. Bense artık her şey eskisi gibi olsun istiyorum.
Je sais que tu as blessé Maman, et tu m'as vraiment blessé, et maintenant, tout est en vrac et confus, et je veux juste que les choses redeviennent comme avant.
Tanrı'nın kendi suretinden bizi yaratırken istediği her şey olmak gibi bir basit vizyona sahip insanların hareketi.
Non, nous sommes un mouvement. Un mouvement de personnes avec une vision très simple d'être tels que Dieu nous a voulu lorsqu'il nous a créés à son image.
Bu uzaylı 300 yaşından fazla. İki yıl onun için kahve molası gibi bir şey.
Cet alien a plus de 300 ans, alors deux ans, c'est insignifiant.