Ama o zaman translate Portuguese
8,569 parallel translation
Ama o zaman daha az gösterişli yerlere taşınması gerekebilir.
Mas ela pode ser transferida para acomodações menos luxuosas.
Bunu yapabilirdim ama o zaman da Spencer ölürdü.
Podia ter feito isso e o Spencer estaria morto.
- Tamam ama o zaman bütün gece uyuyamam. N'olmuş yani?
Mas assim vou ficar a noite toda acordado.
Ama o zaman sana hediye almamış olacağım.
Mas então, eu não teria um presente para ti.
Ama o zaman birbirimize bağlı kalacağız.
Mas então vamos ficar associados.
Ama o zaman da torunumu muhteşem bir babadan etmiş olacağım!
Mesmo assim, só me apetece matá-lo! Mas isso talvez fosse privar o meu neto de um pai fabuloso!
Ama o zaman dek Bay Abaq çoktan ortadan kaybolmuştu.
Mas o Sr. Abaq já estava, como dizemos, fora do radar.
Zaman değişir, ama Randall McHolland aynı kalır.
Mas o Randall McHolland permanece o mesmo.
Bu haftanın kaydı biraz zaman alabilir ama o arada dinleyecek çok şeyiniz olacak.
O programa desta semana talvez leve um bocadinho mais a deitar-lhe a mão, mas entretanto terão muito para ouvir.
Ama adam polislere söylediği gibi cidden kasapta çalışıyorsa o zaman beyinlerin hayvanlardan almış olması mantıklı gelir.
É que se... O homem trabalhasse num talho como disse à polícia, parecia lógico que o cérebro fosse de um animal. Não, não.
yani kesinlikle Hail Mary olacağız, belki işe yaramaz, ama kardeşim hayatı için herşeyi yaparım, o zaman... eski usule bir şans tanıyacağız.
mas faço qualquer coisa para salvar a vida da minha irmã, então... vamos dar a velha tentativa.
O zaman üzgünüm ajanlar ama biz o işi hallettik.
Então, sinto desperdiçar o vosso tempo, agentes, mas encerrámos o caso.
Ama kartel bir şekilde nerede ve ne zaman saldıracağını biliyordu öyle mi?
Mas de alguma maneira o Cartel sabia quando atacar.
Bir şişe viskiyle beraber geldi ama anca iyileştiğin zaman içersin.
Mais uma garrafa de uísque, mas só o provas, quando te levantares.
Ama benim bırakma zamanım geldi. Sen de aynısını yapmalısın.
Mas está na hora de deixar-te ir embora e tu tens de fazer o mesmo.
Ama Oliver Queen her zaman doğru kararları veriyor olsaydı sana ihtiyacı olmazdı zaten.
Se o Oliver Queen fizesse sempre a escolha certa, ele não ia precisar de ti.
Gerçekten de zamanın geçeceğini ve bir gün devam etmeye hazır olacağımı düşündüm. Ama o benim annem ve onu devamlı özleyeceğim. Hayat böyle, Caroline.
Achei mesmo que o tempo iria passar e que, um dia, eu estaria preparada para seguir em frente, mas ela é a minha mãe, e eu nunca vou parar de ter saudades dela. É a vida, Caroline.
Spencer hiçbir zaman... derin web e girmezdi ama bu çocuk ailesinden 1 ton şey gizliyor. Şuna bak.
O Spencer nunca teve acesso à Deep Web, mas este miúdo estava a esconder uma tonelada de coisas dos pais dele, olha para isto.
Bu yüzden, ya tüm zamanını bizden nefret ederek geçiriyorsun ya da yaptıklarımızı gerçekten sevdin.
Por isso, ou passa todo o tempo a odiar-nos ou ama mesmo o que nós fazemos.
Frankie, sen her zaman sokakları yönetmek istedin. Ama ben dünyayı yönetmek istedim.
Frankie, sempre quiseste dominar as ruas, mas eu queria dominar o mundo.
Ama zaman geçtikçe evrim geçirdi.
Mas depois, com o passar do tempo, evoluiu.
İnsanlar çoğu zaman eylemlerden sorumlu olmadıklarını söylerler, ama hemen yanı başınızda size fısıldayan bir şeytan varsa bu onu dinlemeniz manasına gelmez, sözleri ne kadar iyi ve çekici olursa olsun.
As pessoas dizem a si próprias que nem sempre são responsáveis pelas suas acções. Mas não é porque há um diabinho no seu ombro a sussurrar ao ouvido que significa que deva ouvi-lo, não importa o quanto doces sejam as palavras.
- Ama şimdi uyanmak zamanı. Ve gerçek kabus başlasın.
Mas agora, está na hora de acordares e deixares o verdadeiro pesadelo acontecer.
Sana yardım etmekten her zaman mutluluk duyarım Jim, ama ben...
Fico sempre feliz por o ajudar, mas não me lembro de... O hospital.
Beni öldürmen gerekiyorsa öldür, ama annemi bırak o zaman.
Então mata-me se quiseres, mas deixa-a ir.
Daha önce hiç söylemedik biliyorum ama bu an tam zamanı değil mi sence de?
Sei que nunca o dissemos, mas acho que é a altura perfeita.
Tam olarak öyle ifade etmemiştim ama gaf zamanınızı berbat ettiğim için bana kızgın olduğunuzun farkındayım. - Ben de bu yüzden tüm evrak işlerini hallettim.
Sei que estavas chateado comigo por ter arruinado o tempo dos falhanços, portanto tratei da papelada toda.
Ama bulamazsan o zaman kendi kıçını kiliseye götürüp gelininle evlenirsin.
Mas, se não a encontrares, então, dirige-te para a igreja e casa-te com a tua noiva.
O zaman tesirli-tahsilli şakasını hiç duymamış olacaktım ama.
Mas assim nunca ouviria a piada do "oficiante-eficiente".
Bak, bu zaman zarfındaki sabrını takdir ediyorum kusura bakma ama sana nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum.
Ouça, aprecio a sua paciência durante este tempo difícil, mas perdoe-me, não sei como o tratar.
Ama İngilizlere en az bir yıl hizmet ettilerse o zaman çoktan azat edildiler.
Mas, se serviram os Britânicos pelo menos um ano, já estão libertados.
Ama kimse ne zaman ya da nerde olacağını bilmiyorum sonraki cinayetin.
Mas ninguém sabe quando nem onde acontecerá o próximo assassinato.
Ama Twitter çağında öğrenciler, polis bile gelmeden önce Instagram'a suç mahallinin resimlerini koyup nerede olduklarını ve olayın ne zaman gerçekleştiğiyle ilgili narsistik Facebook yazıları paylaşıyorlar.
Mas na época do Twitter, os alunos usavam o Instagram para publicar fotos da cena do crime e publicações narcisístias no Facebook sobre onde eles estavam quando aquilo aconteceu, mesmo antes da policia chegar.
Onunla, bunu yapmaya başladık, ama şimdi, ne zaman seks yaparsak, yavaş,
Com ela, começámos por fazer isso, mas agora o sexo é lento.
Hayır ama sen konuştuğun zaman, Cam'in bana sormadan ödünç verdiği toz mavisi takımıma dikkat etmesini söyler misin lütfen?
Não, mas quando falares com ela podes dizer-lhe para ter cuidado com o meu fato azul celeste que o Cam lhe emprestou sem me consultar?
Ama gözlerden uzaklaştığım an asıl o zaman dikkatleri kendime çekerim ve soru sormaya başlarlar.
Começarão a fazer perguntas.
Ama zamanımız çok az.
Mas o tempo é curto.
Abiero büyüsü seni büyünün yapıldığı zaman döndürecektir. Ama muazzam bir güç gerekli.
O feitiço Abiero... levar-te-á ao momento em que o feitiço foi lançado, mas será necessário muito poder.
Britanya Ticaret Kurulu'nun ziyaretçi Britanyalı iş adamlarına verdiği broşür, yardımcı olmaya çalışıyor ama işte bu Arap zamanı hakkında anlattığı, ve bu sadece biri.
A Junta Britânica do Comércio, no folheto que oferece aos empresários britânicos visitando, tenta ser útil, mas isto é o que diz sobre o tempo árabe, e isto é só um deles.
Seni bilmem ama ben biliyorum ki güneş zamanı 6 saat, ah... artı beş, diğer bir deyişle saat 11, ya sabah ya akşam.
Quanto a ti não sei, mas eu sei que o tempo de sol é de aproximadamente 6 horas uh... mais cinco, em outras palavras, são 11 : 00, da manhã ou da noite.
Daniel'ın kalbi artık atmıyor olabilir, ama annelik içgüdüm hiçbir zaman gitmesine izin vermeyecek.
O coração do Daniel pode já não bater, mas o meu instinto maternal nunca o abandonará.
O zamandan beri ona ulaşmaya çalışıyorum ama biraz zor oldu çünkü galiba bebek bakıcılığı, hokey, caz müzik falan derken zamanı kalmıyor.
Tentei contactá-la desde então, mas tem sido difícil, pois acho que ela está ocupada a cuidar de crianças, com o hóquei e isso tudo.
O zaman haberim yoktu ama düşündüğümden daha fazla yaklaşacaktım.
Eu ainda não sabia, mas ficaria mais próxima da história do que imaginara. CAVALEIROS DO VERÃO CAMPO FIREWOOD 1974
Kusuruma bakmayın ama ne zaman kıçınızı kaldırıp bir şeyler yapacaksınız?
Desculpe a linguagem, mas quando vai mexer o traseiro e fazer alguma coisa?
Bütün kırık, çıkık ve çatlaklarla birlikte listelemek zaman aldı, ama yaptığımda sol dirseğinde, kazayla alakası olmayan ince bir çatlak buldum.
Com todas as fissuras, fracturas e ossos partidos, demorou um bocado para catalogar, mas quando o fiz, descobri uma fractura tipo fio de cabelo na ulna esquerda que não é deste incidente.
Ama eğer Amerika Donanması olsaydı o zaman telematikteki kişilerim neredeyse bütün askeri değerlerin konumunu ve aktivitelerini verirdi.
Mas se fosse a Marinha dos EUA... Então, os meus contactos na telemática iam dar-te acesso a locais e actividades de quase todos os activos militares que temos.
Onun babam öldüğünden beri bir pislik olduğunu söylemek isterdim ama işin doğrusu her zaman bir pislikti.
Quem me dera poder dizer que ficou otário depois que o pai morrer, mas ele sempre foi um otário.
Anlamıyorsan o zaman bırakalım. Ama anlıyorsan artık birbirimize uyalım.
Se não sabes mesmo, então esqueçamo-lo, mas se sabes, vamos deixar de estar desalinhados.
O zamanı benim davamla ilgilenirken geçirebilirdiniz ama galiba sizin için daha önemli şeyler var.
Tempo que podiam gastar no meu caso, mas preferem a espuma aos amigos.
O zaman bile bu modelden nefret ediyordu ama o aşamaya gelene kadar buna mecburduk.
Ele odiava isto na altura, mas não tínhamos outra opção.
Ama belki de bu yansımayla biraz zaman geçirmeliyim. Bu ürünü satın alıp kullanmakla ne yapıyorum?
Mas talvez devesse observar o meu reflexo durante um momento e perguntar-me o que estou a fazer ao comprar e usar este produto.
ama o zamana kadar 18
ama oldu 35
ama öldü 33
ama orada 22
ama o 292
ama olsun 39
ama onu seviyorum 24
ama ona 20
ama onlar 41
ama olmaz 38
ama oldu 35
ama öldü 33
ama orada 22
ama o 292
ama olsun 39
ama onu seviyorum 24
ama ona 20
ama onlar 41
ama olmaz 38
ama onun 17
ama olmuyor 24
ama olamaz 19
ama olabilir 19
ama öyle 102
ama önce 166
ama o benim 18
ama olacak 26
ama olmadı 51
ama önemli değil 67
ama olmuyor 24
ama olamaz 19
ama olabilir 19
ama öyle 102
ama önce 166
ama o benim 18
ama olacak 26
ama olmadı 51
ama önemli değil 67