Beş parasız translate Portuguese
667 parallel translation
Panayır yerinde, aç ve beş parasız.
Por volta do circo, esfomeado e sem dinheiro.
Nerdeyse beş parasızım.
Praticamente sem nada.
Doğru ama benim söylemek istediğim şu : seninle ben bir gün beş parasız birbirimize rastlasak sadece iki meteliksiz oluruz. Ama o her zaman için "Bay de Boeldieu." olacaktır.
- Concordo, mas entende, se um dia ficarmos sem nada, seremos ambos pedintes, mas... se o mesmo acontecer a ele, será sempre o M. de Boeldieu.
- Hayır. Jack kızgın, çünkü şehirde beş parasız terk edildi.
O Jack está chateado porque foi deixado na cidade sozinho e sem dinheiro.
O beş parasız kaldığımı öğrenmişti.
Ele devia saber que eu estava falido.
Roma imparatoru gibi bir düğün düzenlemeye çalıştığım için beş parasız kaldığımda insanlar ne diyecek?
Só 85 dólares. O que dirão quando eu estiver na miséria por causa deste casamento?
- Anladım. Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Deparei comigo mesmo em Albuquerque sem dinheiro, esgotado, pneus desgastados e uma péssima reputação.
Hepsi yersiz yurtsuzdur. Beş parasız ve sefil bir hâlde oradan oraya dolaşırlar.
Elas são nômades, só têm uma mala e a sarjeta.
Şimdi beni dinle seni dolgun suratlı beş parasız doğulu.
Agora vamos ver quem tem razão. Agora, ouça-me, seu pedaço de cortiça furada.
Neye uğradıklarını anlamadan kendilerini beş parasız, aç bilaç bulurlar.
Num piscar de olhos, estão encurralados, encalhados e esfomeados.
- Sabaha beş parasız kalacaksın. Merak etme.
A amanhã não te sobra nenhum.
Ne diyebilirim ki? Oldum olası beş parasızım.
Quando digo sim é a sério.
Ayrıca beş parasız olduğunu da söylediler.
Disseram também que ele estava sem dinheiro.
Aksine, sizi İngiltere'ye beş parasız getirdiğim için ben size bir özür borçluyum.
Pelo contrário, eu devo-lhe uma desculpa por trazê-la a Inglaterra, sem dinheiro.
Beş parasız, kadınsız ve dostları olmadan ölürler.
Morrem sem um tostão, uma mulher ou um amigo.
- Frank'ın parayla tüyüp bizi beş parasız bırakmadığından emin olmak için atla etrafta şöyle bir gezineceğim!
- Vou dar uma volta aí por cima... para ter certeza de que Frank não se vá com todo o dinheiro.
Ben beş parasızım.
Estou falido.
Hey, beni beş parasız bırakıyorsun.
Vai-me deixar sem um cêntimo.
Kendimi aptallaşmış hissediyorum, fakat farkına vardım ki, evden beş parasız çıkmışım ve hemen şehre inmem de gerekiyor.
Sinto-me uma perfeita idiota, mas percebi-me agora que vim sem um cêntimo e tenho que ir para a baixa, imediatamente.
Kendimi aptal gibi hissediyorum. fakat öyle görünüyor ki, evi beş parasız terk etmişim. ve şehre giden bir sonraki otobüse de binmeliyim.
Sinto-me uma perfeita idiota, mas parece que saí casa sem dinheiro e preciso imenso de apanhar o próximo autocarro para a baixa.
- O beş parasız.
- Ele está duro!
Biliyorsun beş parasızız.
Angie, sabes que estamos falidos.
Ailem beş parasız kaldı.
Minha família está falida!
Ama demiryolları beş parasız.
Mas o Caminho de Ferro está arruinado. Necessitam de dinheiro para continuar.
Beş parasızım.
Então, cala-te! - Sim, senhor.
Jerry, beş parasız mısın?
- Jerry, está na penúria?
- Maalesef beş parasızım.
- Se os tivesse...!
Hey, bu işi de berbat edersek, beş parasız kalırız.
Se perdermos este emprego, ficamos lisos.
Ama bizim devrimimiz beş parasız bir devrim.
Mas a nossa revolução é pobre.
- Beş parasızım.
- Estou teso.
Gerçekten, beş parasız?
Mesmo nas lonas?
Bize bakın. Bir çift beş parasız özenti.
Bem, olhem para nós,... um par de mentirosos sem cheta.
Tek sorun beş parasız olmam!
Só que estou nas lonas!
Benim üvey kızım olsaydı, beş parasız kapının önüne koymuştum.
Se fosse minha, enteada ou não, pô-la-ia na rua imediatamente! - Sem um tostão.
Beş parasız kaldığımızı mı söylemeye çalışıyorsun?
Está a querer dizer-me que estamos falidas?
Vatansız, sinirli, huysuz ve beş parasız yaşlılar daima çamaşırlarını yıkayamamaktan endişe eder postanın gecikmesinden de şikayet ederler. Hayır kurumu hastanelerinde hasta olup, yoksullarla birlikte gömülmek hani.
Viram velhos insanos, sem dinheiro, sem pátria preocupados com a roupa suja adoecendo e sendo enterrados com os indigentes.
Aziz dostum, beş parasız.
Bem, meu amigo, estamos sem cheta.
Senin bildiklerini bilsem, asla beş parasız kalmazdım.
Se eu soubesse o que tu sabes, nunca ficava sem cheta.
Milyon dolarlık biriymiş gibi davrandım ama uzun zamandır beş parasızım.
Tenho uma bela fachada no valor de um milhão de dólares, mas há muito que não tenho dinheiro.
Beş parasızım.
Completamente falido.
Beni ve kızımı beş parasız bıraktı.
Deixando-me a mim e à filha na miséria. Se não fossem vocês...
O Cortez değil, Pizarro idi, ve beş parasız öldü.
Não foi o Cortes, foi o Pizarro e morreu na miséria.
"Linnet Ridgeway, beş parasız Sevimli Prens'le evlendi."
"Linnet Ridgeway casa com Príncipe Encantado sem um tostão."
Eğer altın aslan kazanır ve herkes ona oynarsa, beş parasız kalırım.
O leão dourado vai vencer e se todos apostarem, vou à falência.
Bu oteli işletemezsem beş parasız kalırım.
Ou dirijo este hotel ou serei substituída.
- Frank, beş parasız bir yere gidemem.
- Frank, não posso ir sem dinheiro.
- Pekâlâ. Sen kendini vur Danny ve Carla da beş parasız kalsın.
Se te matares, Danny, a Carla não receberá pensão.
Beş parasızım.
Estou sem branca.
Beş parasız kaldık, Jaume.
Estamos falidos, Jaume.
Yakışıklılığın bini bin para ama beş parasız.
E de que te vale isso?
Ama parasının ve şehirdeki her kızın üzerine yatan beş para etmez bir sıçanı ver, bir aşk meleğine dönüşür.
Mas se aparece um pilantra que passa a mão no seu dinheiro e em todas as mulheres da cidade... aí ela vira um anjinho distribuindo amor.