Beş parasızım translate Portuguese
238 parallel translation
Nerdeyse beş parasızım.
Praticamente sem nada.
Ne diyebilirim ki? Oldum olası beş parasızım.
Quando digo sim é a sério.
Ben beş parasızım.
Estou falido.
Beş parasızım.
Então, cala-te! - Sim, senhor.
- Maalesef beş parasızım.
- Se os tivesse...!
- Beş parasızım.
- Estou teso.
Milyon dolarlık biriymiş gibi davrandım ama uzun zamandır beş parasızım.
Tenho uma bela fachada no valor de um milhão de dólares, mas há muito que não tenho dinheiro.
Beş parasızım.
Completamente falido.
Beş parasızım.
Estou sem branca.
Beş parasızım. Dünya turu 25 sent olsa gidemem.
Estou tão falido, que nem podia pagar um tostão para dar a volta ao mundo.
Sen bir harikasın baba. Beş parasızım, oğlum.
És o maior, pai.
Devam et, çünkü zaten beş parasızım.
Força, por que já estou falido.
Beş parasızım.
Estou sem dinheiro.
Dinle Patsy, ne olursa olsun, cidden alamam, beş parasızım.
Olha, Patsy, seja lá o que for, não quero comprar, estou teso.
Wyatt, beş parasızım. Hiçbir şey almadan yaşayamam.
Wyatt, eu estou quebrado, Não posso viver de nada.
Beş parasızdım ve 12 kişiyle aynı odada kalıyordum... sonra fark ettim ki... beş parasızım ve 12 kişiyle aynı odada kalıyorum.
Que estava falido e que partilhava o quarto com 12 pessoas desconhecidas... apenas para descobrir... que estava falido e que partilhava o quarto com 12 pessoas desconhecidas.
Gerçek şu, ben yaşlı bir adamım. Beş parasızım. Yardıma ihtiyacım var.
A verdade é que eu sou um tipo velho, falido e preciso de ajuda
Beş parasızım.
Fiquei na mesma.
- Beş parasızım.
- Estou sem dinheiro.
Bende beş parasızım.
Estou praticamente falido.
İşte şimdi gerçekten beş parasızım.
A verdade é que toquei no fundo.
Çünkü beş parasızım.
Porque eu estou lisa.
Doğru ama benim söylemek istediğim şu : seninle ben bir gün beş parasız birbirimize rastlasak sadece iki meteliksiz oluruz. Ama o her zaman için "Bay de Boeldieu." olacaktır.
- Concordo, mas entende, se um dia ficarmos sem nada, seremos ambos pedintes, mas... se o mesmo acontecer a ele, será sempre o M. de Boeldieu.
O beş parasız kaldığımı öğrenmişti.
Ele devia saber que eu estava falido.
Roma imparatoru gibi bir düğün düzenlemeye çalıştığım için beş parasız kaldığımda insanlar ne diyecek?
Só 85 dólares. O que dirão quando eu estiver na miséria por causa deste casamento?
- Anladım. Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Deparei comigo mesmo em Albuquerque sem dinheiro, esgotado, pneus desgastados e uma péssima reputação.
Kendimi aptallaşmış hissediyorum, fakat farkına vardım ki, evden beş parasız çıkmışım ve hemen şehre inmem de gerekiyor.
Sinto-me uma perfeita idiota, mas percebi-me agora que vim sem um cêntimo e tenho que ir para a baixa, imediatamente.
Jerry, beş parasız mısın?
- Jerry, está na penúria?
Benim üvey kızım olsaydı, beş parasız kapının önüne koymuştum.
Se fosse minha, enteada ou não, pô-la-ia na rua imediatamente! - Sem um tostão.
Beş parasız kaldığımızı mı söylemeye çalışıyorsun?
Está a querer dizer-me que estamos falidas?
Senin bildiklerini bilsem, asla beş parasız kalmazdım.
Se eu soubesse o que tu sabes, nunca ficava sem cheta.
Beni ve kızımı beş parasız bıraktı.
Deixando-me a mim e à filha na miséria. Se não fossem vocês...
Eğer altın aslan kazanır ve herkes ona oynarsa, beş parasız kalırım.
O leão dourado vai vencer e se todos apostarem, vou à falência.
Bu oteli işletemezsem beş parasız kalırım.
Ou dirijo este hotel ou serei substituída.
Hiçbir şey anlamadım, beş parasız mı kalacağız?
- Não percebi. - Ficaremos tesos.
Onun fahişelik yaptığı, beş parasız gezdiği günleri unutmadım.
Agora acabou. - Eu tinha que me decidir.
Beş parasız öleceğim, Al? Ama önce, bir berber bulacağım.
Morrer teso, Peg, mas primeiro vou encontrar um barbeiro.
Sizi de eve beş parasız yollayacağım.
Irão para casa com uma mão à frente e outra atrás.
Beş parasız kaldım ve olduğum yerde sayıyorum.
Estou falido e sem perspectivas.
Bu aradığımız ağacı satamazsa... işini kaybeder. Beş parası yok.
Se ele não vender esta árvore, perde o negócio.
Pekala korkarım ki beş parasız kaldın, Ridgeway.
Bem, parece que perdeu tudo, Ridgeway.
Başka şansım yok zaten. Beş parasız kaldım. Affedersiniz.
E temos de tentar um aproximação com os Vorlons.
Kitapları kenara koyalım, eski, harabe evimizde, beş parasız olduğumuzu ve cebimizde unuttuğumuz parayı bulduğumuzu varsayalım.
Vamos pôr os livros de lado, fingir que estamos no velho apartamento, falidos, e encontramos dinheiro esquecido nos bolsos.
Çocuklarımın sokakta beş parasız kalmasını istemezdim.
Não gostaria de ver os meus filhos na rua sem um chavo.
Görüyorsunuz zamanında beş parasız bir satıcıydı, gaz sancısı karışımı, bilirsiniz, bebeklerin karınları için.
Só a confusão! Na altura ele era um vendedor sem tostão. Gripe Water!
Beş parasız, umutsuz kalmamış halde Paris sokaklarında dolaştım.
Andava eu à toa pelas ruas de Paris, sem um tostão, sem esperança.
Marge'a beş parasız kaldığımı nasıl söyleyeceğim?
Como vou dizer à Marge que estamos falidos?
- Çünkü erkek arkadaşım, beş parasız bir sosyal yardım avukatı.
- Porquê? Porque o meu namorado é um advogado do estado pobre.
Küstah beş parasız bir serseri! Marlowe'du sanırım.
Um insolente escriba rufia!
Yüce tanrım, beş parasız olmak kolay değil.
Puta! Estar sem dinhero é duro.
Müdür gördüğümü ve bildirmediğimi öğrenirse işimden olurum ve beş parasız kalırım.
Se o supervisor souber que vi e não falei, perderei o emprego. - E não posso perdê-lo.