Biliyorsun translate Portuguese
77,536 parallel translation
Biliyorsun, basının ne yazacağını kontrol edemem.
Não posso controlar o que a imprensa publica.
Biliyorsun, benim için durumlar biraz karışık.
Sabes, para mim, as coisas são... um bocado complicadas.
Bir şey biliyorsun.
Você sabe alguma coisa.
Paramın bir güven fonunda olduğunu biliyorsun.
O meu está num fundo cego.
Axe Capital'a normalin yarısı kadar odaklansan bile işinde benden daha iyi olacağını biliyorsun çünkü.
Porque sabe que mesmo a meio-tempo, faria um trabalho melhor e isso é verdade.
Davayı bizim yürütemeyeceğimizi biliyorsun. Kişisel çatışma fazla derin.
- Sabias que o conflito é profundo.
Sen o izin ne olduğunu çok iyi biliyorsun.
Tu sabes exatamente o que é.
Bulacağımı biliyorsun.
Sabes que vou!
Makyaj yaptığın zaman, babanın seni duymadığını biliyorsun.
Sabes que o teu pai não te ouve quando usas maquilhagem.
Biliyorsun değil mi?
Sabes disso, certo?
Nasıl gideceğini biliyorsun.
Sabes como isto vai correr.
Benim aksime, sen iyi birisin. Eğer bizi burada bırakırsan,... asla yaşayamazsın çünkü eğer bırakırsan ölürüz, bunu biliyorsun.
Ao contrário de mim, o senhor é um bom homem, e nunca conseguirá viver de consciência tranquila se nos deixar para trás, porque, se o fizer, nós morremos, e sabe disso.
- Saç kesimi yaptığımı biliyorsun.
- Eu corto cabelo. - Pois.
Beni sevmez, biliyorsun.
Sabes que não gosta muito de mim.
Bu herifler mahkeme kürsüsünde rezil olur. İşin aslı ne, sen de biliyorsun.
Ponham esses cabrões a depor e vejam como cedem, porque nós sabemos o que isto é.
Buna izin veremeyeceğimi biliyorsun.
Sabes que não posso deixar-te fazer isso.
Yumruk atmayı biliyorsun, değil mi?
Sabes como dar um soco, certo?
Konuşamayacağımı biliyorsun.
Sabe que não posso.
Ama artık buradasın ve biliyorsun.
Mas, agora, estás aqui. E, agora, sabes.
- Kim olduğunu biliyorsun, değil mi?
- Sabes quem ele é, certo?
- Kastımın ne olduğunu çok iyi biliyorsun.
- Sabe exatamente o que quero dizer.
Bir şeye ihtiyacın olursa cebimi biliyorsun, ara.
Se precisar de alguma coisa, tem o meu número. Ligue-me.
- Doğru olan bu, sen de biliyorsun.
É o correto e tu sabes disso.
Biliyorsun şu an avukatlık yapamıyorum.
Quer dizer, sabe que agora eu não sou advogado.
Hala beraber olduklarını nasıl biliyorsun?
Já viste a namorada dele?
Yarın gece olduğunu biliyorsun.
Você sabe que isso é amanhã à noite.
Bir kadına nasıl davranılır iyi biliyorsun.
Tu realmente sabes como apertar os meus botões.
- Bütün bunları nereden biliyorsun? - Lisa.
- Como sabes disso?
Bunla alakalı bu kadar şeyi nerden biliyorsun?
Viola a política da CIA. Não. Politicamente, evitamos o uso de jornalistas.
Gecenin sonunda, Toni Morrison, kim olduğunu biliyorsun,
No fim da noite, a Toni Morrison, que, como sabes, é a minha heroína literária...
Sen bunu nerden biliyorsun, Jughead?
O que raio sabes sobre isso, Jughead?
Nereden biliyorsun, Cheryl?
Como sabes, Cheryl?
Betty, Trev Brown'ı biliyorsun değil mi?
- Betty, conheces o Trev Brown, certo?
Ve sonra... biliyorsun... Seninle tanıştım.
E depois bem, depois conheci-te.
Riverdale'nin akçaağaç şurubu endüstrisi üzerine kurulduğunu biliyorsun.
Sabes que Riverdale teve origem na indústria do xarope de ácer, certo?
Bir kaptanın ne yapması gerektiğini çok iyi biliyorsun.
Sabes exatamente o que um capitão deve fazer e faria.
Bu adamlara güveniyorum, biliyorsun. Onlar da bana.
Confio neles, sabes?
Eski sinemanın olduğu yerle alakalı gelişmeleri biliyorsun.
Sabes aquele novo empreendimento onde ficava o velho drive-in?
Biliyorsun, hiç bir zaman o kadar büyük bir maaş alamadım.
Sim. Para mim, nunca foi importante ganhar muito dinheiro.
Bunu duyduğuma üzüldüm ama senin yerini doldurduğumu biliyorsun, Val.
Lamento, mas sabes que preenchi a tua vaga, Val.
Bunu özellikle sen biliyorsun.
Tu, entre todos, devias saber isso.
Bu doğru, biliyorsun.
Sabes que eu tenho razão.
Bunu nereden biliyorsun?
Como é que sabes estas tretas?
Başlamışken seni de öldürmeyeceğini nereden biliyorsun?
O que te faz pensar que ele não te vai matar também a ti?
Kim olduğumu biliyorsun.
Você sabe quem eu sou.
Onu FBI'a vermediğini nereden biliyorsun?
Como é que sabe que ele não as deu ao FBI?
Suçsuz olduğunu biliyorsun.
Sabe que ele é inocente.
Haklı olduğumu biliyorsun yoksa burada olmazdın.
Sabes que tenho razão ou não estarias aqui.
Bunu söyleyince telefonumun çalacağını biliyorsun.
Essa é a deixa para o meu telemóvel tocar.
Bizi uysallaştırmak istiyorlar ki bu yer hakkında fazla soru sormayalım. - Bütün bunları nereden biliyorsun?
Vamos lá.
Ayağa kalk! Ne biliyorsun?
O que sabe?
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun değil mi 147
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262