Bütün istediğim bu translate Portuguese
107 parallel translation
Bütün istediğim bu.
É o que quero.
Bütün istediğim bu.
É tudo que eu quero.
Bütün istediğim bu.
Só isso.
Bütün istediğim bu.
É tudo o que quero.
Bütün istediğim bu.
- É isso que eu quero.
Benim de bütün istediğim bu. Bir koca.
Tudo o que eu quero... é alguém.
Bütün istediğim bu.
É tudo o que peço.
Benimle savaşmamanı ve beni kabul etmeni istiyorum. Bütün istediğim bu.
Quero que deixes de resistir à minha presença, que me aceites de uma vez por todas.
Sadece bir dene! Bütün istediğim bu.
Tenta, é só o que te peço.
Bütün istediğim buydu. Babamla bu sorunu hiç çözememiştik.
Nunca tinha percebido isso do meu pai.
Bütün istediğim bu.
É isso que quero.
Bir enjeksiyon. Bütün istediğim bu.
Uma injeção, é tudo o que peço.
10 dakika bütün istediğim bu.
Dez minutos, não peço mais.
Bütün istediğim bu olasılığı bir düşünmen.
Só peço que considere essa possibilidade.
Bütün istediğim bu.
Está bem.
Bütün istediğim bu.
É só isso que te peço.
Bütün istediğim bu.
É tudo o que peço. Decência!
İşte bütün istediğim bu.
É tudo o que quero.
Bütün istediğim bu, aşkım.
É só isso que quero, amor.
- Bütün istediğim bu.
- É tudo o que peço.
Peki ama duvarın arka tarafında ne var? Bütün bilmek istediğim bu.
Mas que há do outro lado do muro?
Keşke anlamanı sağlayabilsem. Bütün bu olanlar seni kendime yakın tutmak istediğim için oldu. O nedenle akılıma ne geldiyse onu yaptım.
Se pudesses compreender que tudo o fiz foi para te ter comigo, e fiz tudo o que me lembrei.
Aslında sana anlatmak istediğim şu, bu konuda çok ciddiyim, Lloyd eğer bütün istediğin babalarımızınki gibi bir hayatsa Hava Kuvvetleri'nde yüksek bir rütbeyse annelerimizin sahip olduğu gibi sosyetede bir pozisyonsa benimle sadece güzel ve akıllı olduğum, cesur olduğum için evlenmekse benimle evlenmek istediğini sanmıyorum, Lloyd.
O que eu te estou a tentar dizer - e estou a falar a sério - é que se aquilo que tu queres é uma família como a dos nossos pais, e ser promovido na força aérea, e uma posição na sociedade como as nossas mães têm, e te casas comigo, porque sou bonita, inteligente, corajosa e sei as regras... então não me parece que devas casar comigo, Lloyd.
Zaten bütün bilmek istediğim bu kadar.
Não preciso de mais nada, por agora. Muito obrigado. Fico muito agradecido.
Gençleşmiyorum, bütün demek istediğim bu.
Não estou a ficar mais novo, é isso que estou a tentar dizer-te.
Kollarında, bu şekilde, bütün gece, tam olarak istediğim aslında yorgunluğa değecek, yani yolculuk yorgunluğuna.
Nos teus braços, a noite toda... O desvio foi pior. Quer dizer a viagem.
Bütün istediğim, bu zavallı çocuğun mektup yazmasına yardım etmeniz.
Só lhe peço que ajude a pobrezinha a escrever uma carta.
Bütün hayatım boyunca, hep yapmak istediğim şey bu oldu.
A minha vida toda, foi sempre o que quis fazer, sabes...
Bütün dünyanın bilmesini istediğim şey bu kampın gerçekten berbat bir yer olduğu.
Eu só quero que todo o mundo saiba que este acampamente era mesmo um porcaria.
Pekala o zaman. Yapmak istediğim şey bu. Bütün gezegeni gezmek ve her yeri incelemek istiyorum.
O que eu quero é... percorrer o planeta e estudar cada canto.
Eğer bu gerçekleşirse, benim bir düşman ya da bir müttefik gibi hareket etmemi beklemeyin. Bütün bilmek istediğim bu.
Se acontecer, não esperem que actue como inimigo ou como aliado.
Demek istediğim bütün bu kabuslar sonunda yok oluyor.
Gina! Mas isso passa e acabas por esquecê-lo.
Bu yüzden sana inanmak istediğim kadar... eğer sen bile buna inanırsan... Tanrılığı'nı geri aldığın zaman bütün bahisler kapanmış olacak.
Por muito que eu gostasse de acreditar em ti, mesmo que acredites nisso, tudo acabará quando recuperares a tua divindade.
Kaptan, bu çok tuhaf, fakat, demek istediğim, sanki orada bir şey yoktu, sonra Justin ortaya çıktı, ve bir de o sıvı vardı, ve bütün çekirdek katılaştı.
Comandante, aquilo era esquisito mas parecia não ser nada, e depois apareceu o Justin, e só se via líquido e depois o núcleo tornou-se sólido.
Hayır, ya bütün bu kale çökerse, demek istediğim, ya tüm bunlar kaybedilirse,... burada kalırsam geçidi tekrar kurabilirim.
Não, e se o castelo cair e tapar o portal, quero dizer, isto, tudo isto pode perder-se, se ficar, posso desenterrar o portal outra vez.
Demek istediğim, bütün bu acı ve şiddet benimle duracaktı.
Quero dizer, todos... toda aquela dor e aquela violência iam acabar comigo.
Çünkü bütün istediğim dünyayı kontrol etmek... ve bu metal onu bana veriyor.
Porque, tudo o que sempre quis foi governar o mundo... e este metal dá-me isso.
Bütün yapmak istediğim bu.
Foi tudo o que quis fazer.
Demek istediğim, Tanrım, Bütün bu olanlar Roswelle bağlantılı.
Isto é mesmo ao estilo de Roswell.
Dağınık bir evde yaşıyoruz kavga ediyoruz ortaklık istediğim için saatlerce çalışıyorum ve o aramızdaki bütün sorunlar için bu bebek işini bahane olarak kullanıyor gibi.
Discutimos e eu trabalho muito para me tornar sócia da firma. E ele está a usar o bebé como um penso rápido para todos os nossos problemas.
Bütün bilmek istediğim bu.
É o que eu queria saber. Cuide de minha tripulação.
Biliyorum bundan bahsetmenin sırası değil ama buradan ayrılmadan önce bütün bu çılgınlıklardan kafanı kaldırabilirsen seninle konuşmak istediğim çok önemli bir şey var.
Sei que o momento é tudo menos o indicado, mas se antes de irmos embora quiser passar alguns minutos sem pensar nesta loucura toda, há uma coisa importante de que gostava de falar consigo.
Demek istediğim, bütün bu zamanı hazırlanmaya harcıyorsun kırışıklıklar gideriliyor kendini bunun için hazırlıyorsun.
Demorei muito tempo a preparar-me, demorei anos para estar pronta. Arrastas-te para a audição, e depois olham para ti 2 segundos
Bütün söylemek istediğim bu. Meg,
Meg, anda cá.
Demek istediğim bu adam bütün sorumluluklarından kaçtı.
É um tipo que fugiu a todas as obrigações dele.
Evet, işte bütün söylemek istediğim bu. Ama sen... demek istediğim, bilirsin...
Pois, era exactamente isso que eu estava a dizer mas logo os transformas em quero dizer, tu sabes, é isso que eu penso.
Demek istediğim, bütün bu şeyleri daha iyi ifade ediyor.
Sabes, resume bem tudo isto.
Bütün yapmak istediğim bu Frankie.
É tudo o que quero, Frankie.
Demek istediğim, belki bu önceden sorun değildi, belki de tüm bu yıllar boyunca sorunları çözen bir yaklaşımdı bilirsin, yaşamınızdaki bütün güzellikleri sağlayan ve yaşamınızı bir arada güzelce geçirmenizi sağlayan bir düşünceydi.
Talvez isto não fosse importante antes. Talvez aquilo que funcionou melhor para ti estes anos todos, juntares as tuas coisas todas, organizares a tua bela vida... seja para as pessoas verem o que tu queres ver.
Bütün söylemek istediğim bu.
É o que sempre digo.
Jack, eğer bu yarıştan eski dostunun kürsüsünden inemediği için çekiliyorsan, istediğim bu değil. bütün... istediğim dürüst olman.
Jack, se estás a desistir desta eleição porque o teu velho amigo não acha isso um bom exemplo para o filho... Não é o que eu quero. Tudo o que eu quero é que sejas honesto.
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29
bunny 148
bully 18
istediğim bu değil 16
buddy 296
burger 17
butt 27
bu ne 1749
buster 93
bush 29
bunny 148
bully 18