Dolandırıcılık translate Portuguese
730 parallel translation
Haydi, dostum, bu nedir, bir tür dolandırıcılık mı?
Então, companheiro? Isto é alguma charada?
Dolandırıcılık yaptığım doğru.
Fiz alguns desfalques.
Buna ve birkaç patatese 3 dolar veriyoruz. Ne dolandırıcılık.
3 dólares por isto, com meia dúzia de batatas fritas é um roubo.
Yakut için piyango mu? Bu dolandırıcılık!
- Deve de ser um engano.
Dolandırıcılık değil, inançsız adam!
- Não é nenhum engano.
Bunun bir dolandırıcılık olduğunu, Bunda Christiani'nin bir çıkarı olduğunu söylediğini anımsarsın.
Lembras-te de me dizer que nesta tramoia, tinha de haver alguma coisa para o Christiani?
Salt dolandırıcılık olduğunu mu söylemek istiyorsun.
Quer dizer que, afinal, era apenas uma vigarice?
Zavallı soytarılara dolandırıcılık neymiş göstermeli.
Mostrar aos pobres tipos que é tudo uma impostura disparatada.
Burada dolandırıcılık olmaz! - Bana cüzdanımı ver, yoksa...
Tira a carteira ladra!
- Yani... dolandırıcılık.
- Quer dizer, uma fraude.
" Tehdit ve dolandırıcılık için kullanan o serseri
" Mais para chantagear e defraudar do que para ensinar
- Phoenix'ten küçük bir dolandırıcılık işi için uçakla geldim.
Venho de Phoenix, por causa de uma pequena fraude.
- Dolandırıcılık mı?
- Fraude?
Dolandırıcılık yok, hiç biri yok.
Mais nenhum tráfico, Mais nenhum nada.
Bu eyaletin 14 ilçesinde aranan sanık, cinayet, silahla banka soymak, postane soymak, kutsal eşyaları çalmak, kundaklama, yalan, çok eşlilik, karısını ve çocuklarını terketmek, fuhşa teşvik, çocuk kaçırma, dolandırıcılık, çalıntı mal alıp satmak,
Procurado em 14 concelhos deste Estado, o arguido é considerado culpado dos crimes de homicídio, assalto à mão armada de cidadãos, bancos e correios. Roubo de objectos sagrados, incendiar uma prisão estatal, perjúrio, bigamia, abandonar a mulher e os filhos, incentivar a prostituição, rapto, extorsão, receber mercadoria roubada, vender mercadoria roubada, passar dinheiro falso, e ao contrário das leis deste Estado,
Dolandırıcılık bu.
Isto é uma fraude.
Pis dolandırıcılık!
Traidor!
Reklam, yasallaşmış bir dolandırıcılık değil mi?
A publicidade não passa de vigarice legalizada.
Yalan söyler, hırsızlık, dolandırıcılık yapar sarhoş olup kadınları kovalardı.
Ele mentia, roubava, trapaceava, bebia e perseguia as mulheres.
- Biraz para biriktirseydin, dolandırıcılık yapman gerekmezdi.
Se poupasses um pouco, não precisarias de roubar. - Mas eu gosto.
Davasını dolandırıcılık vakalarına örnek- -
Usámos esse caso como exemplo quando...
Yakuzalar Japonya'daki hayatlarına, 350 yıldan fazla süre önce ticaret yolları üzerinde kumarbazlık,... dolandırıcılık ve kanun dışı tüccarlık yaparak başladılar.
Os yakuza começaram no Japão há mais de 350 anos como jogadores, burlões e comerciantes duvidosos em mercados ambulantes.
Kasabada büyük bir dolandırıcılık... işi çevirdiği için onu izliyorlar.
Têm vigiado o Melbury, porque ele vai fazer uma vigarice na cidade.
Sorun, kriminal dolandırıcılık.
Não é uma questão de negligência. O problema é de fraude criminal.
Sorulması gereken elbette milyoner bir iş adamının... böyle açık bir dolandırıcılık girişiminde bulunması.
A questão é, como pode um milionário cometer uma fraude tão evidente?
Üçkağıtlarımın çoğunu, dolandırıcılık ustalarıyla ilgili bölümlerden öğrendim.
Aprendi muita coisa a ver episódios dessa série sobre burlões.
Düşündükçe, bunun bir dolandırıcılık olduğuna ikna oldum
Logo me convenci de que seria uma grande fraude.
Beyler, Burada dolandırıcılık komplosu hissediyorum.
Senhores, vejo aqui uma conspiração para defraudar.
Dolandırıcılık bu.
É uma armação!
Bir tür dolandırıcılık sanatı bilirsin.
É tipo uma ferramenta de troca de informação, sabe?
Bu raporda bir dolandırıcılık olduğu yazıyor.
No relatório, chamam-lhe vigarice.
Geceleri en alçak içgüdülerine kapılarak... dolandırıcılık hilebazlık yaparlar.
Ficam toda a noite acordados, como loucos, retrocedendo à sua natureza animal.
Dolandırıcılık tarihinde küçük bir sayfa.
É uma página na história da menor estafa.
Dolandırıcılık üzerine çalışma yapmak isteyen birileri olsa ne düşünürdün?
Escuta-me. Que te pareceria se alguém fizesse um estudo dos vossos esquemas?
Buna dolandırıcılık ( güven oyunu ) deniyor. Neden?
Chama-se "Abuso de confiança".
Bir sürü lanet tuğla. - Bana gerçek dolandırıcılık gösterin.
Queria conhecer burlões de verdade.
Kızıl Saçlılar Birliği çalışanı ve bir dolandırıcılık şebekesi kurbanı.
- Tire-nos daqui. - Sim, senhor. Inverta a direcção.
Bu gece burada bir dolandırıcılık suçu işlenmekte.
Ouve uma fraude perpetrada aqui esta noite.
Dolandırıcılık, James, çocuklar için.
É uma treta, é para putos.
Çünkü yaptığım, dışarıdan dolandırıcılık gibi gözüküyor.
Porque o que eu fiz parece uma fraude.
Bay Ahankhah'tan aldığı 1.900 toman için açılmış küçük bir dolandırıcılık davası ki onu da taksi için aldığı belli.
Esse é um caso de fraude insignificante. O que ele fez foi receber 1.900 tomans do Sr. Ahankhah, aparentemente para pegar um táxi.
"Dolandırıcılık" tan kastınız nedir?
O que quer dizer exatamente com "fraude"?
Dolandırıcılık ve dolandırıcılığa teşebbüsle yargılanıyorsunuz.
É acusado de fraude e tentativa de fraude.
Niyetiniz dolandırıcılık değildiyse neden neden kendiniz Makhmalbaf gibi tanıttınız?
Por que fingiu ser o Sr. Makhmalbaf se não pretendia cometer fraude?
Bu dolandırıcılık değil midir?
Não chama isso de fraude?
- Aşağılık, dolandırıcının birisiniz...
- Você é um salafrário...
Küçük bir şantaj işi ya da dolandırıcılık düşünmüyorum ama hani bütün zor işleri de ben yapıyorum.
Não me importo de ter alguma agitação ou um pequeno ludibrio mas é que, tenho ficado com as coisas mais difíceis.
- Dolandırıcılık.
- Por burla.
O dolandırıcılık 4.000 $ için ordu
Com uma permissão falsa fingia requisitar mulas por conta do exército.
Ve richard'ın dürüstlüğü öyle can sıkıcıydı ki, Time dergisinin yılın dolandırıcısı adayının... bu telefon konuşmasını kayda aldığımızı bildirmemiz için... devamlı uyarıp durdu. - Merhaba?
Nós estamos a chamá-lo de Paris e tão aflita é a honestidade de Richard que ele insistiu em avisar o indicado pela revista Time para vigarista do ano que a nossa ligação para ele está a ser gravada.
Melek olmayı istemeyecek bir aşağılık, bir dolandırıcı yoktur.
Todo canalha gostaria de se transformar em anjo.