English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ D ] / Duyduk

Duyduk translate Portuguese

2,619 parallel translation
Rusya'da suç dosyanın kabarık olduğunu duyduk.
Soubemos que é um criminoso violento na Rússia.
Belki de onu yanlış duyduk.
Talvez tenhamos percebido mal.
Birbirimize sempati duyduk.
Bem, simpatizámos um com o outro.
Kusura bakmayın çağrıyı duyduk. Adres tanıdık geldi.
Desculpe, ouvimos o chamado e reconhecemos o endereço.
- Bebeği duyduk.
- Soubemos do bebé.
Harika konuşmalar yapıyormuşsun diye duyduk.
Soubemos que faz ótimos discursos.
Bazı Rusça konuşmalar duyduk.
Oi. Apanhamos, agora, uns russos na rádio.
16 yaşındaydım, ağabeyim Jamie ile at sürüyorduk ve bir çığlık duyduk.
O meu irmão Jaime e eu estávamos a cavalgar quando ouvimos um grito.
- Sanırım o kelimeyi bir gün için yeterince duyduk.
Já ouvimos essa palavra vezes suficientes para um dia.
Gürültüler duyduk, biz de yukarıda kaldık.
Ouvimos barulho, por isso ficamos lá em cima.
Konuştuğumuz herkesten aynı şeyleri duyduk.
Todos dizem a mesma coisa.
O zamandan beri onu ne gördük, ne duyduk.
Desde então que não a vimos nem ouvimos.
Bununla Victoria'nın yardım çağrısını duyduk.
Foi como ouvimos o pedido de socorro da Victoria.
Kimliğinin deşifre olmaması için, o maskeyi takıyor Duyduk duymadık demeyin! Dünya gezegenin Yeşil Feneri Hall Jordan!
É para o caso de algum terráqueo se esgueirar na Interceptor... enquanto estivermos no espaço, e disser... o Lanterna Verde do meu planeta é Hal Jordan!
Burada bile yok edildiğini duyduk.
A notícia da destruição chegou até aqui.
Komşularınızdan birinden duyduk bu evliliğinizi bozmuş olabilirmiş.
Disseram que isso pode ter acabado com o seu casamento.
- Bişeyler duyduk 2.West yolunda adamlar varmış.
- Eu ouvi alguma coisa. Parece que há uma única faixa West 2nd Street.
Kansas City'de kasırga çıkmış diye duyduk.
Ouvimos falar de um tornado aí no Kansas.
Bize güvendiğiniz için gurur duyduk A.R 14. caddedeki mekânımıza şahsen gelip söylediğiniz için memnun olduk değil mi Charlie?
Sentimo-nos honrados com a sua confiança em nós, A.R., e lisonjeados por ter vindo abaixo da 14th Street para o discutir pessoalmente. - Não é verdade, Charlie?
Bu hikâyeyi daha önce de duyduk.
Já ouvimos essa história antes.
Biz burada Buda Sarayı'ndayız ve hepimiz gürültülü bir patlama duyduk.
Estamos aqui em cima, no Palácio Buda, e ouvimos um estrondo muito alto.
Senden çok komik bir espri duyduk.
Muito engraçado, vindo de ti.
Çok duyduk bunları.
Já ouvi todas elas.
Tedavinin işe yaramadığını duyduk.
Soubemos que o tratamento não funcionou.
Bu sabah Sanchez'in onun iş yerini aradığını duyduk.
Ouvimos o Sanchez a ligar para o escritório dele.
Bunu sizden daha önce de duyduk.
Imaginámos que dissésse isso.
- Az önce Wyatt'tan duyduk.
Acabei de ter notícias do Wyatt
Bunlardan yeterince duyduk, teşekkür ederim.
Já ouvimos mais do que o suficiente.
Bu hikayeyi milyon kere duyduk.
Bem, já ouvimos essa história milhões de vezes.
Bence yeterince yalanını duyduk.
Acho que já ouvimos o suficiente das tuas mentiras.
Hepimiz onu duyduk aslında. Hiçbir şey bulduğu yok.
Ele não tem nada, só uma morada, é tudo.
Biz bu korkunç yangını haberlerde duyduk. Ama bunlar inanılacak gibi değil.
Nós vemos nos noticiários aqui, esses incêndios nas matas, mas aquele foi algo inacreditável.
Duştan gelen garip sesler duyduk.
Ouvi alguma coisa estranha nos chuveiros.
Üzgünüm, biz ayrılmakta olduğunuzu duyduk.
Peço desculpa. É só que ouvimos dizer que se iam separar, correto?
Evet öyle duyduk.
Sim, foi isso... Foi isso que ouvimos.
- Evet, duyduk.
Sim, eu ouvi.
Woodland Drive'da bir cinayet işlendiğini duyduk.
Ouvi dizer que houve um homicídio em Woodland Drive.
Ateş sesi duyduk.
Nós ouvimos tiros.
Haberleri ve tüm hikayeleri duyduk, efendim.
Bem, todos lemos as mensagens, ouvimos as histórias.
Araba motoru gürültüsü duyduk.
Ouvimos as sirenes de carros.
Nikita'da bir tane olduğunu duyduk.
Ouvimos rumores de que a Nikita tem uma.
Winslow'a giderken haberi duyduk.
Estávamos a caminho de Winslow quando soubemos a notícia.
Annemle konuşmalarınızı duyduk.
Ouvimos tu e a mãe a conversar.
Walter, seyyar bir Fara- - Dediğini duyduk!
Walter, tem de construir uma...
Biz de öyle duyduk. Yapımcınız, Jack Sinclair'le bugün kavga ettiğinizi söyledi.
Soubemos, a sua produtora disse que você e o Jack discutiram.
Bir akşam, oturma odasından garip sesler duyduk aşağıya indiğimizde, tüm odanın darma dağın olduğunu gördük.
Uma noite, ouvimos sons na sala, quando descemos, a sala estava toda revirada.
Aynı zamanda söylediğin her şeyi duyduk.
E também que conseguimos ouvir tudo o que dizes.
- Evet, duyduk. Simms gibi bir adamın Ecstasy'i nereden almış olabileceğini biliyor musun?
Então não faz nenhuma ideia como é que podia ter acesso a ecstasy?
Duyduk duymadık demeyin!
Ouçam, ouçam!
Polis arabası çaldığını duyduk.
Ouvi dizer que roubaste um carro? Onde o deixaste?
- Sahil güvenlik gemisinin geldiğini duyduk.
Ouvimos o barco da Guarda Costeira.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]