Elimden gelen bu translate Portuguese
231 parallel translation
- Kusura bakma en fazla elimden gelen bu.
- Desculpa, nao consigo fazer melhor.
- Elimden gelen bu, efendim.
- Toda a que posso.
Her türden insanla konuşuyorum elimden gelen bu. Bu büyüleyici.
- Estou só a falar com várias pessoas aqui, no estúdio, para ver o que descubro.
Elimden geleni yaparım ama elimden gelen bu.
Farei tudo o que puder, mas isso é o tudo o que posso fazer.
Şimdilik elimden gelen bu.
Por enqunto, isto é o melhor que consigo fazer.
Kutsal dua değil ama elimden gelen bu.
Não foi uma oração, mas foi o melhor que consegui.
Şikago pizzasının yerini tutmaz ama şu an için elimden gelen bu kadarı geliyor.
- A sério? Bem, no lugar da pizza de Chicago, era o mínimo que podia fazer.
Elimden gelen bu kadar.
É o que tenho para lhe oferecer.
Elimden gelen bu.
É o máximo que posso fazer.
Elimden gelen bu.
Isso é o melhor que posso fazer.
Bunu size en iyi olarak geri ödeyeceğim. Elimden gelen bu.
Eu vou fazer de tudo para que vocês achem que sou a melhor.
- Elimden gelen bu.
- É o melhor que posso fazer.
Üzgünüm. Elimden gelen bu.
Desculpe, é tudo o que vai conseguir.
Elimden gelen bu.
- É o melhor que consigo.
Maalesef elimden gelen bu kadar.
Receio que seja o melhor que posso fazer.
Elimden gelen bu kadar.
É o melhor que posso fazer.
Elimden gelen bu.
É o mínimo que posso fazer.
Elimden gelen bu kadar.
É tudo o que posso fazer.
Yeni binalarla daha canlı şeyler yapmam lazım ama elimden gelen bu işte.
Eu teria construído novos edifícios mais estimulantes, mas eu sou assim.
- Elimden gelen bu.
- Era o mínimo que podia fazer.
- "Ama elimden gelen bu."
- "É o melhor que consigo."
Elimden gelen bu.
É tudo o que eu posso fazer.
senin için elimden gelen bu üçüncü derecede dalga fonksiyonlarını normalize et.
Só teria de se renormalizar as funções de onda terciárias.
Elimden gelen bu efendim.
É o melhor que consigo, Capitão.
Elimden gelen bu.
Isto é o melhor que posso fazer.
Benim elimden gelen bu.
É o mínimo que posso fazer.
Elimden gelen bu.
- Lamento, fiz o possível.
Elimden gelen bu kadar.
É o melhor que consigo fazer.
Elimden gelen sadece bu Jed, sana bakmak.
Tudo o que posso fazer, Jed, é olhar para ti.
Bu hiç hoşuma gitmiyor, ama elimden gelen birşey yok.
- Oh eu não gosto disto, mas eu acho que não | ha muita coisa que eu possa fazer a respeito.
Ben basit bir köy avukatıyım, koskoca Lansing kentinden gelen... bu parlak savcıya karşı elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Sou só um humilde advogado do interior, a dar o melhor... contra este brilhante promotor público da grande cidade de Lansing.
Yapmadın ve artık bu konuda elimden gelen bir şey yok.
Bem, não o fizeste e agora não há nada que eu possa fazer.
Elimizden geleni yapmalıyız, ve benim elimden gelen tek şey bu kitabı bastırmak.
Temos de fazer o que pudermos.
Elimden gelen çeviri bu...
É o melhor que consigo traduzir...
Bu evliliğin yıkılmasını önlemek için elimden gelen her şeyi yaptım.
Fiz todos os possíveis para manter este casamento.
Elimden gelen bu canım.
Querida, é tudo o que tenho.
- Elimden gelen bu.
- Estou a tentar!
Bu gece, bu ofisten sizlere söz veriyorum. Suçluları adalete teslim etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Ve önümüzdeki yıl bu olaylar siyaset sahnesinden tamamen silinecek.
Pois eu lhe digo, neste escritório, que eu farei tudo em meu poder que os culpados serão levados à justiça e que tais abusos sejam registrados em processos políticos, ao longo dos anos após eu deixar este escritório.
Duyduğum iyi niyet ve dostluk sözlerinden etkilenmiş ve hatta müteessir olmuş olarak size söz veriyorum, bir zamanlar düşmanımız ama şimdi demeye cesaret edebilirim ki dostumuz olan bu ulusa karşı ülkemin politikasını değiştirmek için elimden gelen gayreti göstereceğim.
Impressionado ou poderei até dizer comovido pelas palavras de boa vontade e amizade, que ouvi. Prometo-vos que tudo farei para alterar a política do meu país em relação à nação que foi, em tempos, nossa inimiga mas que é, agora, e julgo poder atrever-me a dizê-lo uma nossa amiga.
- Bu arada bana emredilen işi, elimden gelen en iyi şekilde yapacağım efendim.
- Entretanto, vou cumprir as minhas ordens o melhor que conseguir.
Gene söz veriyorum, sevgili New Yorker halkı Başkan Giuliani elimden gelen herşeyi yapıp bu şehiri yağsız diye lanse edilip, yağlı olan yoğurtlardan temizleyeceğim.
Prometo-vos, concidadãos nova-iorquinos, que o Pres. da Câmara Giuliani tudo fará para libertar a cidade deste iogurte sem gordura, falsificado.
Elimden gelen her şeyin bu olduğunu anlamak için düşünecek zamanın olacak.
Quando tiveres tempo para reflectir, vais perceber que tudo isto foi para o melhor.
Bu da benim elimden gelen.
Eis o que eu posso fazer.
- Evet kaptan, çocukken amcamın garajında motosiklet tamiri öğrenmiştim, elimden gelen bu.
Capitão, aprendi na garagem do meu tio, a arranjar lambretas.
Bu umudu hissedersem elimden gelen her şeyi yapabilirim.
Talvez... eu precise saber que fiiz tudo que podia fazer.
O'Reily'i bu programa sen dâhil ettin, buna engel olmak için elimden gelen her şeyi yapacağım!
Se puser a Ou'Reily neste programa, farei tudo em meu poder para fechá-lo.
Aeryn, ben bizi bu absürd irilikteki uzay canavarından çıkartmak için elimden gelen her şeyi yapıyorum
Estou fazendo o possível para que a gente saia... de dentro desse monstro.
sanırım bu gün olduğunu biliyordum. bu sefer... kötü adamların kaçamamsından emin olmak için... memur arkadaşlarıma elimden gelen yardımı yapmaya gitmiştim.
Acho que sabia que hoje, faria... tudo o que pudesse para ajudar os meus companheiros... para que desta vez os malfeitores não escapassem.
Dr Landser, oraya gelmek için elimden gelen herşeyi yapacağım. - Ama bana bu numaradan ulaşmanız gerekiyor.
Eu farei o meu melhor para estar aí, mas têm de me ligar para aqui.
Ve de bilmeni istiyorum ki... bu ilişkinin yürümesi için elimden gelen herşeyi yaparım.
Farei todo o possível para nos darmos bem.
Ağzınla kuş tutsan bu kadına yaranamazsın. Elimden gelen her şeyi yaptım.
Não há nada que ela não faça, para cima e para baixo.