English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ F ] / Fakat ne

Fakat ne translate Portuguese

2,049 parallel translation
Uzun zamandır seninle evlat edilişin hakkında konuşmak istiyordum. Fakat ne zamanın doğru olacağından emin olamadım.
Sabes, tenho pensado em perguntar sobre a tua adopção, mas nunca soube quando era o momento certo.
Bir ilaç ile alakalıydı fakat ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu..
Era para remédios, eu não sabia e achava que eram vitaminas.
- Fakat ne?
- A não ser o quê?
Fakat ne var biliyor musun?
Mas sabe que mais?
Bu saçmalığı söylemekten nefret ediyorum, Adam. Fakat ne tahmin et?
Odeio desfazer suas fantasias, Adam, mas adivinha quem é?
Sürekli odasında durur, fakat ne yaptığını hiç anlamış değilim.
Ele está sempre no quarto, mas eu não faço a mínima ideia do que faz.
Az önce "İsa'nın Kamçılanması" nı gördüm. Kesinlikle enfes bir resim... fakat ne yazık ki İtalyanlara özgü çeşitli sebepler yüzünden... içeri girip video çekmemize izin verilmedi. Ama neticede bu bir sanat programı değil, matematik programı.
Acabei de ver "A Flagelação" e é um quadro absolutamente deslumbrante, mas infelizmente, por várias razões "italianas", não podemos filmar lá dentro, mas afinal este é um programa sobre matemática e não um programa sobre artes,
Descartes'in matematik devlerinden biri olduğuna şüphe yok. Fakat ne yazık ki dünyadaki en hoş insan değildi.
Não existem dúvidas que Descartes foi um dos gigantes da Matemática, infelizmente, não foi um dos mais simpáticos.
Fakat ne oraya gelirim ne de annenin yanında kalırım.
Mas não hei-de ir para aí, nem fico aqui com a tua mãe.
Fakat ne istersem yapmama izin veriyordu.
Mas deixava-me fazer o que eu quisesse.
- Fakat ne?
- Mas o quê?
Belki kendim için yetiştiririm fakat ne sen ne de başkası için yetiştireceğim artık.
Posso cultivar para mim, mas não o vou fazer nem para si nem para ninguém.
- Evet, şahane olmayabiliriz fakat, yarın akşamın ne kadar önemli olduğunu herkes biliyor ve- -
Não quero outra cena como na casa da praia. Todos sabem como a noite de amanhã é importante e...
Kemik parçalarını yükseltebilirim,.. ... fakat beyni ne kadar hasar görmüş birşey söyleyemiyorum.
Posso elevar os fragmentos do crânio, mas não sei dizer que estragos foram causados.
Biliyorum, sana daha önce sormalıydım, fakat, benimle Kar Tanesi Balosu'na gitmeye ne dersin?
Sei que devia ter pedido antes, mas o que achas e ires comigo ao Baile?
- Tamam. - Fakat... - Ne?
Mas, estamos no país da Gossip Girl, então controla-te.
Herkes yas tutan dul için çok ilgili fakat her ne kadar sarsılmış ve kaybolmuş hissediyorsam da en çok suçluluk hissediyorum.
Estão todos preocupados com a viúva chorosa, mas por muito que me sinta chocada e perdida, sinto-me mais culpada.
Eğer sen Aaron'la ve ben de Lexi'yle yatsam ne anlama gelirdi? Fakat bu hiç gerçekleşmedi, yani...
Mas nunca aconteceu, então...
Fakat bence korkunun evrimsel bir temeli olduğu ne kadar açıksa ahlaki duygularımız da aynı şekilde analiz edilebilir.
Mas penso que... sendo claro que o medo tem uma base evolutiva, penso que as nossas emoções morais podem ser analisadas da mesma forma.
Vitamin falan gibi bir şey sanıyordum fakat bana daha sonra ne olduğunu anlattılar.
Mas quando me disseram o que era, eu não quis fazer.
Fakat daha ne kadar saklanırım bilmiyorum.
Estou bem, mas não sei por quanto tempo.
Fakat, komutanım görevimiz ne pahasına olursa olsun bu tesisi korumaktır.
Mas, senhor, pensei que nossa missão... era defender esse lugar à qualquer preço!
Fakat durumu gerçekten çok ciddi görünüyordu. Bu sefer ne gördü?
Mas desta vez ele está realmente com má cara.
Fakat kim olduğumuzu, nerede olduğumuzu, hele ki ona ne yaptığımızı hatırlarsa..
Mas se se lembrar de quem somos, onde estamos... sem mencionar do que lhe fizemos.
Fakat Arthur, bu ne sürpriz!
Mas Arthur, isso é uma surpresa!
Fakat, bunun Arthur'u kurtarmamda ne gibi bir faydası olacak?
Como pode ajudar-me a salvar Artur?
Bu gözlükleri gözümüze uydurmak biraz zaman aldı... fakat Descartes'ten Riemann'a uzanan... matematiğin bu altın çağı olmasaydı, ne kalkülüs... ne kuantum fiziği, ne görelilik ne de bugün kullandığımız teknolojilerden biri olurdu.
Levou algum tempo para nos habituarmos a estes óculos, mas sem esta idade de ouro da Matemática, de Descartes a Riemann, não existiria Cálculo, nem Física Quântica, nem relatividade, nem nenhuma da tecnologia que usamos hoje em dia.
Fakat, gol yememe rekorum ne olacak, bu arada?
Há muitos minutos que não deixo entrar um golo!
Sizinkiyle aynı. Fakat, inancın yoksa ne gibi bir amacın olur ki?
Mas sem fé qual poderá ser o seu desígnio?
Fakat önüne ne yemek konduğunu bilir!
Mas sabe quem lhe dá de comer.
- Fakat kızlara ne oldu... - Hangi kızlar?
Mas o que fez às raparigas!
Kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor, fakat sonradan gemideki herkes katledildi.
Ninguém sabia ao certo o que tinha acontecido, e todos a bordo foram assassinados.
Evet, fakat artık Özel Kuvvetlerdensin. Sana ne emredildiyse onu yapacaksın.
Sim, mas estás nas Operações Especiais e fazes o que te mandam!
Tamam, gidelim hadi fakat ona ne olacak peki?
Certo, vamos, e ele?
Onlara ne yapacağımı sorarsan, her bakımdan s. Ki tuttular. Fakat Cockneys'den nefret etmiyorlar mı!
Diz o que quiseres, que são uns labregos, mas eles odeiam os Cockneys...
Fakat bazen geçmişinden ne kadar uzağa kaçmaya çalışırsan çalış o her zaman sana yetişip canını yakar.
Mas, por vezes, não importa o quanto tentemos fugir do nosso passado, este acaba por nos alcançar e morder-nos com força.
Bir kaç isim var, fakat üniversite hiyerarşisinin ne kadar yukarı uzandığını çözemedim.
Eu tenho alguns nomes, mas eu não posso descobrir até onde vai na hierarquia universitária.
Sayın Kongre Üyesi, aramızı düzeltmek için ne gerekiyorsa yaparım fakat Dobey'i aday yapmak herkesin zararına olur.
Congressista, faço o que for preciso para resolver o que aconteceu, mas apoiar o Dobey nas Primárias, vai prejudicar toda a gente.
Yani sanki çatının tepesine çıkmışsın ve birkaç kişiye kiremitlerin ne kadar gevşek olduğunu göstermek istiyorsun. Fakat bu sırada bir fırtına çıkıyor ve evin geri kalanını enkaza çeviriyor.
É como se estivesses num canto de um telhado a mostrar a umas pessoas como se soltaram umas telhas, e entretanto vinha um ciclone e destruía o resto da casa.
Pekala, ne yazıkki, bütün kameralar yanlış yönde işaret edildi Tam göremedik hiçbirşeyi fakat ses var.
Infelizmente, todas as câmaras estavam apontadas na direcção errada e não apanharam todo o espectáculo, mas temos som.
Her ikimiz de bulduğunuz nesnenin ne olduğunu biliyoruz Bay Marguez fakat bulduğunuz şey bu okula aittir.
Ambos sabemos que encontrou o objecto, Sr. Marquez mas está com algo que pertence a esta escola!
Skip'le birbirimizi senelerdir tanıyoruz fakat gerçekte ne hissettiğimizi bir türlü itiraf edememiştik.
Skip e eu conhecemo-nos há anos. mas nunca podemos admitir o que realmente sentíamos.
Fakat bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin.
Mas não me podem dizer o que fazer.
Jesse, senin gibi deneyimli bir polis olmadığımın farkındayım. Fakat küçük kayıp bir çocuğu aramayacaksak, burada ne işimiz var?
Jesse, eu sei que não tenho a experiência de um policia como tu, mas o que é que nós ganhá-mos ficando aqui parados e não irmos à procura do rapaz desaparecido?
Bu saldırının ne zaman olacağına dair kesin bir istihbarat yok, fakat bu işin arkasındakilerin bir an önce saldıracaklarına inanıyoruz.
Não sabemos quando ocorrerá esse ataque. Temos razões para acreditar que irão atacar imediatamente. Peço desculpa.
"Bak, Hector size ne dedi bilmiyorum, fakat arkadaşımın sizin malınızı çalabileceğini düşünmüyorum."
"Olha, eu não sei o que o Hectir te disse, mas eu não acho que o meu amigo " teve alguma coisa a ver com a tua cena ser roubada.
Fakat, Bay Garber, sende her ne varsa bilinmeyen bir denklem.
Isto, Sr. Garber, é variável desconhecida.
Fakat internette yaptığı şu küçük şey her ne ise, orada adım geçsin istemiyorum tamam mı?
Mas, essa coisinha tua na Internet, não quero aparecer lá. Entendido?
Niyetinin ne olduğunu bilmiyorum fakat ya burdan ayrılır ve işlerini tek başına halledersin ya da burda kalıp bizdende yardım istersin.
Eu não sei sobre nada das tuas manobras, mas vais embora e faz tudo sozinho ou fica e pede-nos ajuda.
"Fakat sana şunu nasıl söyleyeceğimi bilemedim." "Senin ne kadar fantastik, güzel ve muhteşem olduğunu ve..." "ve... ve..."
Mas não sabia como te dizer que acho-te fantástica, linda, maravilhosa e... e...
Bu yarışmaların yüksek manevi değerlerine layık olmamasına üzülüyorum. Fakat hayatta ne olacaksan ol, çok şey öğrenebilirsin onlardan.
Lamento esses concursos não estarem ao nivel do teu elevado padrão moral, Bliss, mas podes aprender muito com eles, sem interessar aquilo que sigas na vida.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]