Fiyatı translate Portuguese
5,744 parallel translation
Bir fiyatı olduğunu duyduk.
Ouvimos dizer que podes ser comprada.
Çeten yarı fiyatına düşmüş Çöp Kovası Çocukları'na benziyor.
O teu gangue parece uma cambada de cromos deficientes...
- Nedir fiyatı?
Qual é o teu preço?
Fiyatını konuşalım.
Vamos falar do preço.
Hâlâ umduğum fiyatın üzerinde.
Ainda é mais do que queria pagar.
Merak ettim, fiyatın nedir?
Estou curioso, qual é o teu preço?
Eğer ben bu yere 6 ayımı harcarsam satış fiyatına 30,000 dolar daha ekleyebilirim.
Se investir seis meses nesta casa, aumento-lhe o preço em 30 mil dólares.
- Corbin'da içki ruhsatı olan bir restoran benim Audry'nin Yeri'ne ödediğimin yarı fiyatına satılıyor.
Há um restaurante em Corbin com todas as licenças que custa menos da metade do que paguei pelo Audry.
Şimdi, şu gürültülü kaldırımın fiyatı aşağıya çekebileceğini anlıyorum...
Acho que não sei como é possível aguentar os preços...
Fiyatını belirleyebilirsin.
Faz o teu preço.
Daha ucuz olur, sonra fiyatı tekrardan hesaplayabilirim.
É muito mais barato e podemos rever o orçamento.
Biri o kadar çabuk geldi ki, normal fiyatı istemeye utandım.
Uma delas acabou tão depressa, que não lhe cobrei o preço normal.
Büyükanne Kısayol'un hazır pastasının fiyatı gerekiyor.
Preciso de uma verificação de preço para o Bolo Seco da Loja da Avó.
Bu yüzden fiyatı diğerlerinden yüksek.
É um pouco mais cara.
- Fiyatı Sasha belirliyor.
A Sasha faz o preco.
- Bir oyun fiyatına üç tane alın.
Três músicas pelo preço de uma.
- Bir tane fiyatına üç tane alın.
Três músicas pelo preço de uma.
- Bir fiyatına üç tane alın.
Três músicas pelo preço de uma.
Bir tane fiyatına üç tane alın.
Três músicas pelo preço de uma.
Bu kişi başı fiyatı mı?
Desculpe, este é o preço por pessoa?
Fiyatı biraz düşürebiliriz belki.
Podemos conseguir baixar o preço.
Uyuşturucunun fiyatını biz belirleriz, Sphinx değil.
Nós controlamos o preço do X, não o Esfinge.
- Sonra da ya en yüksek fiyatı verene ya da sahibine satıyorlar.
Então, eles vendem-nos pela maior oferta ou de volta ao dono.
"Hızlı, kesin ve yakalanma riski olmadan veya minimum düzeyde bu sihirli mermi aynı zamanda mermi başına iyi fiyatıyla sudan ucuz."
"Rápida, precisa, com pouco ou nenhum risco de exposição, a bala mágica também é uma pechincha, e com preço por unidade".
19 ayda bir ne kadar istediğimi sorar fiyatını ve parayı bırakacağım yerin koordinatlarını gönderir.
A cada 19 meses, perguntava aquilo que eu queria, enviava os preços e as coordenadas de GPS para eu deixar o dinheiro.
Fiyatı 46.02 dolar.
Custa 46,02 dólares.
Fiyatı biraz pahalı ama ne demek istediğimi anladın mı sen?
É um pouco cara mas estás a perceber? - Sim.
Güzel bir şişe likörün fiyatıymış.
É o preço de uma garrafa de uísque muito boa.
Her şeyin bir fiyatı vardır.
Tudo tem um preço.
İçkilerin yarı fiyatına verildiği "happy hour" bitiyor sanmıştım.
Pensei que ainda íamos a meio da happy hour.
Fiyatını söyle, artık nasıl çalıştığını biliyoruz.
Diga-nos o seu preço, agora que conhecemos os seus motivos.
Evet, Temizlenmeni istedim, böylece fiyatını yüksek tutabilirdim!
Sim, eu queria você limpa, então eu poderia manter o seu preço!
- Biz? Biranın fiyatını düşürdüğümde bir askerin ağzından neler döküldüğüne şaşıracaksın.
Ficarias surpreendido com o que escapa da boca de um soldado quando baixo o preço da cerveja.
- Bu fiyatı evde de alabilirdim.
Bem, consigo esse preço lá na terra.
Esas fiyatı.
O preço inicial.
Buna inanmıyorsan bile piyasada satmaya kalksak, vereceğin odunların fiyatından fazla eder.
Se me emprestar um litro de combustível 30 barrotes para escorar a construção... Ele quer crédito. Não estou no negócio da caridade.
İyi bir fiyat aldık.
Fez-nos um bom preço.
Çok iyi bir fiyat.
Um preço muito bom.
Ona daha düşük bir fiyat verirsen ben yokum.
Então, ele tem um preço melhor? Estou fora.
30, fiyat bu.
30... é esse o preço.
Açıkçası fiyat konusunda pek düşünmemiştim.
Honestamente, não pensei muito nisso.
Hainliğinin bir fiyatı vardı.
A tua traição teve um custo.
2009 model ve biraz fiyat dağılımımızı aşıyor.
2009, um pouco acima do nosso orçamento.
Dur biraz, fiyat düşüyorsa miktar niye artıyor acaba? Olmaz, saçmalık resmen.
Espera, porquê que a quantidade aumenta quando o preço diminui?
2 x HIZ 1 % 2 FİYAT
2 x MAIS RÁPIDO METADE DO PREÇO
IBM bizden 300 bin dolar düşük fiyat vermiş.
A IBM está a subcotar-nos em 300 mil dólares.
İki bini hallederiz, makul bir fiyat.
Podíamos dar dois mil.
İkimize bir fiyat ver.
Faz-nos o preço por dois!
İkimiz de ordunun taze et konusunda cidden çaresiz olduğunu bildiğimize göre kilo başına verdiğim fiyat sekiz pound.
E uma vez que sabemos que o exército está, de facto, desesperado por carne fresca, o meu preço é de oito libras por libra.
Babamın fiyatı çok düşük.
O preço do meu pai é muito baixo.
Ben daha fazlasını teklif etsem ne dersiniz? Kont bana güzel bir fiyat verdi, 200 dolar.
Então, obviamente, eles precisam ser tranquilizados que há norma jurídica em Yukon.