Gerektiği kadar translate Portuguese
479 parallel translation
Benim yapabileceğim şey ise bu hareketin toplumsal tartışmalarına yerleşmiş bir kaç yanılgıyı açıklığa kavuşturup meseleye bakmaları gerektiği kadar derin bakmayan bazıları tarafından bize karşı öne sürülen bir takım yakıştırmaları düzeltme olacaktır.
O que posso fazer, talvez, é esclarecer alguns equívocos... que parecem ter chegado à discussão pública deste movimento... e rever alguns dos epítetos aplicados a nós... por alguns que não aprofundaram bem a matéria como deviam.
Gerektiği kadar okuma yaparsan, dokuzda kapandığını bilirsin.
Se lesses tanto como devias, saberias que fecha às nove.
- Bayan Channing'in işleri yolunda.. .. bu nedenle beni gerektiği kadar meşgul edecek pek birşey yok.
- A Menina Channing tem tudo organizado, não há muita coisa para me manter ocupada como devia.
Ama korkarım Fransız işbirlikçilerimiz olmaları gerektiği kadar destek olmuyor.
Mas os franceses não têm sido muito cooperativos.
Belki, olmam gerektiği kadar yanında olamadım ama sana söz veriyorum ki, bundan böyle izinli olduğum her anımı bunu telafi etmekle geçireceğim.
Eu não estava lá quando devia mas garanto-te que vou passar todo o meu tempo livre a compensar-te.
Yürek gerektiği kadar, beceri de gerekir.
Precisa tanto de perícia como de coração.
Yani bu gece olman gerektiği kadar.
Feliz como devia estar esta noite?
Gerektiği kadar kendi izlerini kapatacak ölçüde dikkatli değilsin.
Você não é tão cuidadoso a encobrir as suas pegadas, como deveria.
Karen sana karşı olması gerektiği kadar kibar.
Karen é muito gentil com você.
- Gerektiği kadar.
- O tempo necessário.
- Gerektiği kadar.
- O tempo que for preciso.
- Gerektiği kadar.
- Quanto precises.
- Gerektiği kadar.
- Enquanto precisarmos!
Gerektiği kadar yok mu sende?
Não têm tudo o que querem?
Avukat değilim. Belki teorilerim olması gerektiği kadar iyi değil. Ama Bayan Williams, uzun zamandır polislik yapıyorum.
Não sou advogado, e talvez as minhas teorias não sejam tão boas como deveriam, mas, Sra. Williams, sou polícia há muito, muito tempo, e após alguns anos, acredite, o faro fica bem apurado.
Bazen programlar gerektiği kadar uzun olmuyor.
Às vezes, os programas não são tão longos quanto deveriam.
Niebo için yemek yapmak, gerektiği kadar sürer.
Para Niebo o cozinhar demora o tempo que demorar.
- Gerektiği kadar, sayın bakan.
- O que for necessário, Sr. Governador.
Bir kadının olması gerektiği kadar kiloluyum ben, bir oğlan gibi sıska değil!
Se sou gorda é onde uma mulher o deve ser e não seca como um rapaz.
Gerektiği kadar ver! Karını giydirip beslemek zorundasın!
Dá-me o que preciso, quando se tem uma mulher dá-se-lhe de comer e vestes-se-la.
Bir şeyin olmasını çok istemek ve olması için de gerektiği kadar beklemek demek. - Sabır.
Paciência é querer tanto uma coisa que levas o tempo que for preciso para a conseguires.
Sevebileceğim kadar çok seveceğim seni ve unutmam gerektiği kadar unutacağım.
Amarei quanto possa amar E esquecerei o que não deva recordar
Olması gerektiği kadar değil.
Fria? - Devia estar mais fria.
Olması gerektiği kadar nota var, ne az ne fazla.
Há... as notas que são precisas. Nem mais nem menos.
Efendimiz bana sadece bilmem gerektiği kadarını söylüyor.
Deus só fala comigo um pouco de cada vez. Diz-me só o que preciso de saber.
Gerektiği kadar arkadaşım var.
Meu, não. Tenho todos os amigos de que preciso.
Belki Morrison gerektiği kadar önlem almamıştır.
Talvez o Morrison não tenha sido tão cuidadoso quanto deveria.
- Gerektiği kadar.
- Quantos forem precisos.
Bir centilmenin olması gerektiği kadar erdemliydim.
Eu era virtuoso como deve ser um gentil-homem.
Bazen olmam gerektiği kadar zeki olamıyorum.
Às vezes, não sou tão esperto quanto gostaria.
Gerektiği kadar tabi ama...
Bem, o tempo que for preciso, como é óbvio. Mas...
- Gerektiği kadar.
- Só o tempo estritamente necessário.
- Gerektiği kadar.
- Quantas precisar.
Gerektiği kadar.
Leve o tempo que levar.
Size gerektiği kadar veriyoruz.
Têm o suficiente para sobreviver.
Iki kiz kardesin olmasi gerektigi kadar yakin olmadik hiç.
Nunca fomos tão chegadas como as irmãs deviam ser.
- Gerektiği gibi yapacağız, o kadar.
- Será como lhe disse.
Sadece güvenmem gerektiği kadar.
Confio o necessário.
Bilmem gerektiği kadarını biliyorum.
Exceto o início.
Bu ipler ne kadar gerektiği gibi bağlandıysa o kadar.
Verdadeiros como você são limitados pela corda.
Kız dedi ki, "İri yarı, kuvvetli bir erkeğin sahip olması" gerektiği parmak sayısı kadar. "
E ela disse : "Bem, isso é apenas o número certo de dedos... " para um homem grande e forte ter. "
Neler hissettiğini anlamak için ne kadar zaman gerektiği.
Quanto tempo demora para alguém saber o que sente.
Şaka bir yana... demek istediğim şuydu... birbirimizi bu kadar sevdiğimize göre... ve artık kendimizi yetişkin olarak görmemiz gerektiği için...
Bem, é sério... eu queria dizer que... já que gostamos tanto um do outro... e já deveríamos nos considerar adultos agora...
Ancak Ruslar neredeyse son âna kadar yargılama olmaması gerektiği konusunda ısrarcı oldular. O adamlar suçluydu ve yakalandıkları anda idam edilmeliydi.
Contudo, os russos insistiram quase até ao fim de que não devia haver julgamentos, eles eram criminosos e deviam ser executados assim que fossem apanhados.
- Gerektiği kadar var. Teşekkürler.
Acho que tenho que chegue.
Yani bu pozisyondan pencere dışına kadar olan mesâfenin altı metrenin üzerinde olması gerektiği.
Desta posição, a figura lá fora devia ter bem mais de 1,80 m.
Vale projesi bize bayağı bir yön verdi ancak yönetim, yatırımcıların, şirketin neden bu kadar karlı olduğunu anlaması konusunda bilgi sağlamamız gerektiği konusunda önerilerimize karşı çıkıyor.
O folheto de Vale está progredindo... mas a gerência resiste a nosso conselho de colocar informação... para que os investidores entendam que a companhia é muito rentável.
Gerektiği kadar.
- Tenho obrigação de perceber.
Sen gerektiği gibi dans edene kadar dans etmiyorum!
Não danço mais contigo... até dançares como deves.
M.A. diyor ki, işler yolunda gitmedi çünkü tekrar yapmamız gerektiği halde planı başından sonuna kadar düşünmedik...
O M.A. diz que o que se passou é que não existe bom planeamento na organização, que temos de repensá-la.
Her birinizin gitmesi gerektiği zamana kadar belki de erteleyebilirim.
Está bem. Talvez possa esperar até vocês serem mesmo precisos.
kadar 19
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36
gerekiyor 29
gerek yok 917
gerek 16
gerekli 27
gerekmiyor 26
gerek yoktu 39
gereksiz 31
gerekmez 98
gerek kalmadı 36