Gururlu translate Portuguese
996 parallel translation
Seni gururlu ahmak.
Seu orgulhoso idiota.
Öylesine gururlu, öylesine vahşi, ama yine de çok teskin edici.
Tão orgulhoso, tão feroz e no entanto tão calmante.
- Çok gururlu.
- Tem orgulho.
Gururlu.
Orgulhoso!
Unutma, sen gururlu bir ırktan geliyorsun.
Não te esqueças que és de uma raça orgulhosa.
- Biz gururlu bir aileyiz, Bay Evans.
Nós somos uma família muito orgulhosa, Sr. Evans.
Aşk, ikimizin hayatlarını beraber olarak mutlu ve gururlu bir şekilde yaşamamızdır.
Somos nós dois a viver a nossa vida juntos, felizes, orgulhosos.
Ve ölümünden yalnızca bir saat önce güzel Miniver gülü ile kazandığı Beldon kupasının gururlu sahibi, istasyon şefimiz James Ballard.
James Ballard, chefe da estacão e sineiro e o orgulhoso vencedor, uma hora antes da morte da Taça Beldon, pela sua bela rosa Miniver.
Yanlış anlaşılmış, güçlü ve sessiz adamı dün gece ormanda ne olduğunu açıklayamayacak kadar gururlu olan yaralı aslanı biliyorum.
Conheço o confuso, forte e silencioso homem... O leão ferido que está por demais orgulhoso para explicar o que aconteceu no mato na noite passada.
- Evet. Yaralı bir oğlu olan baba gururlu bir babadır.
O pai se orgulha da cicatriz do filho e vice-versa.
Onu affetmeyecek kadar çok gururlu olduğuna emindim.
Penso de que ela tinha demasiado orgulho para lhe perdoar.
Kendisi de vahşi bir çiçek olan Pearl. O, sert kil kadar gururlu, çiçek vermekte hızlı davranan... Ölmek içinse çok genç olan Pearl.
Pearl, que era ela própria uma flor selvagem... nascida do mais duro barro, para rápidamente desabrochar... e morrer antes de tempo.
Sevgilim, apartmandaki en gururlu kız ben olacağım.
Serei a mulher mais vaidosa do bairro todo.
Onun alçakgönüllü ve gururlu hayatına bir bakalım.
olhamos para a vida dele com humildade e orgulho.
En gururlu çift olacağız
Seremos o casal mais orgulhoso
Güzel ise gururlu, onurludur ve yüreği katılaşmıştır.
A Bela é orgulhosa, digna, e tornou-se dura.
Gururlu bir askerin isteyeceği son şey yerde bırakılmaktır.
Orgulho que fará com que ninguém queira ficar em terra.
Ben sadece gururlu ve mutlu olduğumu.. .. ve bu büyük onuru başardığım şeyler için.. .. verilen bir ödül değil, daha başarmam gereken şeylere..
Digo-vos que estou orgulhosa e feliz, e que vejo esta honra não tanto como um prémio que ganhei pelo que fiz, mas como um símbolo daquilo que ainda tenho de realizar.
Madem aşık olduğun adam gururlu madenciydi, o zaman burada mutlu olursun.
Se gosta tanto desta mina, então deverá ser feliz aqui.
Gözlüğünün arkasından, okuduğumu beğenmemi istemeyerek veya kendi gururlu havasıyla beğenmem için yalvararak, beni izleyen gözlerini hissediyordum.
Sentia os olhos dela cravados em mim por detrás dos óculos escuros, desafiando-me a não gostar do que lia ou talvez implorando-me, à sua maneira orgulhosa, que gostasse.
- Gururlu, saf ve basit.
- Orgulho, nada mais.
Onu nazik, gururlu, müşfik ve alçak gönüllü haliyle gördünüz.
Viu-a calma, honrada, suave e reservada.
Bu bölükte olduğun için gururlu musun, değil misin?
Orgulhas-te de pertencer a esta companhia?
O gururlu ve yüreklidir!
Ela é orgulhosa e corajosa.
- Gururlu mu?
- Orgulhoso?
Gururlu bir adam daha kuşkucu olurdu.
Um homem orgulhoso teria sido mais céptico.
Lütfen, sadaka! Gururlu Şam vatandaşı!
É este o orgulho dos habitantes de Damasco?
Savaşta birçok gururlu insanın bir hiç uğruna öldüğünü gördüm.
Vi muitos homens orgulhosos a morrer na guerra, sem provar nada.
Artık gururlu değil.
Já não está orgulhoso.
Evlendiğinde eşini tanıyordun, gururlu ve kıskanç olduğunu tapındığı tanrılar ve geldiği dağlar kadar yabani olduğunu.
Sabia como ela era quando se casaram : orgulhosa, ciumenta... Selvagem como a montanha dos deuses que adora.
... gururlu, dostane... sıcakkanlı, başarılı.
... orgulhoso, amistoso, generoso e bem sucedido.
Bana gururlu olmayı... öğretti.
Ele deu-me algo sem o qual eu não poderia viver... orgulho próprio.
Uzun boylu, gururlu, güzel, soğuk ve dokunulmaz.
Gostaria de ser alta, orgulhosa, bonita, fria e intocável.
İnatçısınız fakat gururlu değilsiniz.
São teimosos mas não têm orgulho.
Gururlu adamlarmış.
Homens orgulhosos.
Şu gururlu adamlara bir bakın hele!
Olhem para os homens orgulhosos!
Rastlantı bu ya, baş oyuncu çok gururlu ve son derece kısa biri.
Apenas acontece que têm um protagonista que é muito vaidoso e extremamente pequeno.
Öyle inatçı ve gururlu ki.
Ele é tão teimoso e orgulhoso.
Jim, ben... daha fazla gururlu ve nazikmiş gibi davranamayacağım.
Jim, não posso fingir ser orgulhosa e educada por mais tempo.
Yetişkin, gururlu ve çok bilmiş. Domuz kafalı.
Crescido, pomposo e um sabe-tudo.
Bir zamanlar gururlu ve güçlü olan bu adamı... şüphe denizinde debelenen... şaşkın ve iradesiz birine çevirdin.
Tomaste este homem outrora orgulhoso e convincente... e transformaste-o num fracote... desnorteado a chafurdar num mar de dúvidas.
Ben Nicholson, gururlu bir insandır.
O Ben Nicholson era um homem orgulhoso.
Çok gururlu biri.
Ela é muito orgulhosa.
Ailemin adını temize çıkarmak ümidiyle, ve çocuklarımın gururlu birer Amerikalı olmaları, lekesiz bir geçmişe sahip olmaları amacıyla, bu komitenin huzuruna çıkıp, mümkün olan dayanışmayı gösterdim.
Na esperança de limpar o nome da minha família, com o sincero desejo de dar aos meus filhos a parte que lhes é devida do modo de vida americano, sem uma mancha no seu nome e passado, estou perante este comité e dou toda a colaboração possível.
Diz çökmeyecek kadar gururlu musunuz, Bay Lefferts?
É orgulhoso demais para se ajoelhar?
Çok genç ve çok gururlu.
Muito jovem e muito orgulhoso.
Mezarlıklar çok genç ve gururlu delikanlılarla dolu.
Os cemitérios estão cheios de rapazes jovens e orgulhosos.
Bu gururlu, asi çocuk... daha on üç yaşına basmadan satılarak Libya madenlerinde... ölümden beter bir yaşama mahkum edildi.
Um filho orgulhoso e rebelde... que foi vendido para uma morte lenta nas minas da Líbia... antes de fazer treze anos.
- Gururlu?
- Orgulhosa?
- Gururlu, gururlu.
- Orgulhosa, muito orgulhosa.
Savaşa hazır ol ama saklanmayacak kadar gururlu olma, ha?
Estamos preparados para lutar, mas tentemos evitá-lo.