English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ H ] / Her neredeyse

Her neredeyse translate Portuguese

1,543 parallel translation
Fakat buraya çok uzak. Her neredeyse, gitmemiz lazım.
Seja o que for, estamos a faze-lo.
Şu an her neredeyse yemin ederim, yaptığı şeyden memnundur.
Onde quer que ela esteja agora eu tenho a certeza que ela está contente pelo que fez.
Tabi orası her neredeyse.
Onde quer que "aqui" seja.
Steven her neredeyse, eminim orası ona daha uygun.
Esteja onde estiver, creio que estará melhor.
ve her neredeyse, Sam,... FBI'ın oraya hızlı bir şekilde birini göndereceğini söyledi.
E seja lá o que for isso, a Sam disse o FBI pode mandar lá alguém com rapidez.
Buraya her hafta geliyorsun. Neredeyse iki ay oluyor. Bir eş ya da erkek arkadaştan hiç mesaj almadınız.
Vem todas as semanas há dois meses, mas nunca recebeu nenhuma mensagem de seu marido ou namorado.
Doğru ikna yöntemi ile neredeyse her kapı açılabilir.
Com o tipo certo de persuasão quase todas as fechaduras podem ser convencidas a... abrir.
Neredeyse her gün bir Yeni Zelandalı soyuluyor.
Quase todos os dias, alguém da Nova Zelândia é assaltado.
Bugün farkına vardım ki, sen ve ben yaşamlarımızın neredeyse her günü beraberdik... ve çok yakın zamanda veda etmek zorunda kalacağız. Birlikte olamayaca... - Hales,
Hoje mentalizei-me que estivemos juntos praticamente todos os dias da nossa vida e agora vamos despedir-nos em breve.
Neredeyse her şeyi, neredeyse hemen herkese, her defasında.
Um dos segredos do meu sucesso nos negócios... sempre foi a minha capacidade de... vender qualquer coisa. Quase qualquer coisa.
Ravenwood geldiğinde neredeyse her şeyimizi kaybediyorduk.
Nós perdemos quase tudo, quando os Ravenwood passaram por aqui.
Zamanımız neredeyse dolmak üzere, bu yüzden buna her seansta yaptığımız gibi son verelim.
Estamos a ficar sem tempo, vamos terminar esta sessão como todas as semanas.
Rachel, neredeyse her şeyi biliyorum.
Rachel, eu sei quase tudo.
Washington'da, yilin neredeyse her günü yagmurlu ve bulutlu olan Forks isminde bir kasaba var.
No estado de Washington, sob um constante manto de nuvens e chuva, existe uma pequena cidade chamada Forks.
Geçen yıl neredeyse her ay iki yemek oldu.
- Há, sim. No ano passado, foram quase dois por mês.
Neredeyse her şeyi.
Quase tudo.
Onun bu telefon görüşmelerini yaptığı zaman nerelerde olduğunu kanıtlamak için 16 saatlik yolculuğu boyunca geçtiği yerlerdeki her baz istasyonunun tek tek manuel olarak kontrol edilmesi gerekiyordu. Bu da neredeyse iki hafta alacak bir süreçti.
A fim de provar o seu paradeiro quando ela fez estas chamadas telefónicas, cada célula torre ao longo dela 16 horas de carro tinha de ser controlado manualmente, que foi um processo que demorou quase duas semanas.
Baban buraya gelmek için neredeyse her yaz Atlantik'i geçerdi. Ancak diğer herkes gibi Londra'nın turistik cazibesine kapılmak yerine zamanını büyükannesi, dedesi, teyzeleri, dayıları ve kuzenleriyle geçirmek için kentin kenar mahallelerine giderdi.
Seu pai cruzou o Atlântico para venho aqui quase todos os Verões, mas em vez da posição para a atracções turísticas de Londres como toda a gente, ele cabeça para as periferias para passar o tempo com os seus avós, tias,
sehirde bulundugu iki ay boyunca neredeyse her gün sevistik. Çogunlukla da sabahlari babam ise gittikten sonra.
E durante os dois meses em que ficou na cidade, fizemos amor quase todos os dias, geralmente pela manhã, quando o meu pai trabalhava.
O yaratık, her ne ise, neredeyse hepimizi öldürüyordu!
Aquela criatura, o que quer que fosse, quase nos matou a todos!
Kör kertenkeleler, neredeyse her yağmur ormanında bulunur.
As cecílias encontram-se em quase todas as florestas húmidas.
Eğer yok olurlarsa, her türden besin zinciri kırılır ve bunun etkisi, doğal hayat için neredeyse bir felaket olabilir.
Se elas desaparecerem, todo o tipo de cadeias alimentares serão quebradas e o efeito pode ser quase catastrófico para a vida selvagem em geral.
Ona neredeyse her hafta para verip ödeme yapıyordum.
Sabe, dei-lhe dinheiro quase todas as semanas.
Genelde daha yaşlı bir akrabalarından yardım alırlar ve bu kişi neredeyse her zaman bir ebeveyndir.
Geralmente são assistidos por um parente mais velho, e quase sempre é um dos pais.
Bu adam, neredeyse her açıdan benden daha iyi.
Este tipo é melhor do que eu em quase todos os sentidos.
Evet, favorilerin hariç neredeyse her şeyin mükemmel.
Sim, tudo excepto esse teu defeito esquisito das patilhas.
Öldükten sonra, hayatımla ilgili neredeyse her şeyi unutmuştum.
Depois de morrer, esqueci-me de quase tudo da minha vida.
Neredeyse her numarayı herkese yaptırır fakat insan kalbine dokunamaz, dostum.
Pode convencer quase todos a fazer qualquer coisa mas ele não possui domínio sobre o coração humano, meu.
Dr. Brennan, fazla mantıklı. Neredeyse her şeyi, mantıklı kılmaya meyilli.
A Dra. Brennan é capaz de racionalizar qualquer coisa.
Her neyse, ışığı bükerek zamanı değiştirebilme üzerine bir teorisi vardı ve neredeyse başarıyordu.
Bem, ele tinha essa teoria... sobre dobrar a luz para alterar o tempo. E que quase funcionou!
Doğru ve neredeyse her şey elektronik.
Sim.
Her birimizin eğitimi için harcanan para, neredeyse milyon dolar. Ve işte buradayız!
Isso dá uns $ 1.ØØØ.ØØØ de gastoNpara treinar operacionais como nós.
İşlem çok uzun zaman önce terk edildi, çünkü tehlikeliydi ve neredeyse her seferinde ısırılan Wraith'in ölümüyle sonuçlanıyordu.
- O processo foi abandonado há tempos, porque é perigoso. Quase sempre resultando na morte do wraith em questão.
Neredeyse her şeyi kapatmışlar.
- Eles desligaram quase tudo.
Neredeyse her zaman tura çıkar.
É quase sempre caras.
Mekanik boğa üzerine binmekten neredeyse her şeye kadar.
De uma volta no touro mecânico. Até bem, basicamente qualquer coisa.
Gerçekten, her iki durum da aslında aynı. 1 kişinin hayatına karşılık, 10 kişi. Ama neredeyse herkes sorulara aynı şekilde cevap veriyor.
No fundo, as duas equações são iguaizinhas, uma vida por 10, mas quase todos respondem às perguntas da mesma forma.
Neredeyse her şeyi görebiliyorum..
Eu consigo distinguir quase tudo.
Mouth yok. Ayrıca, neredeyse her gece buradasın zaten.
O Mouth foi-se embora e estás cá quase todas as noites.
İtiraf etmedikleri şey neredeyse her zaman daha ilginçtir.
O que eles não confessam é quase sempre mais interessante.
Hayatınızı her gün tehlikeye atıyorsunuz. Hem de neredeyse karşılıksız.
Arriscam as vossas vidas todos os dias por tão pouco.
O geri zekalı Polonyalı rahip, neredeyse her vaazında senin oğlunu vaftiz etmekle övünüyor!
Esse idiota desse padre polaco fica se gabando de seu filho ter sido batizado em cada sermão!
Evet, evet. Biliyor musun? Bu şeye tarafsız bakarsan her şey neredeyse tamamıyla senin suçun gibi gözükebilir.
Sim, porque se vires isto de determinada perspectiva, toda a confusão pode ser vista como quase culpa tua.
İki haftadan beri neredeyse her gün evdeyim.
Tenho estado há duas semanas em casa.
Neredeyse karoserimin her parçasını kırdım.
Parti quase todas as peças da minha carroçaria.
Kuantum elektrodinamiğin olağanüstü hassasiyeti,... O'nun fiziksel dünyada tecrübe ettiğimiz neredeyse her şeyi desteklediğini gösterir.
A precisão fenomenal da Electrodinâmica Quântica mostra como abrange quase tudo o que sentimos no mundo físico.
Neredeyse her kanser türü için 5 yıl ya da biraz daha iyi olan yaşam oranları son kırk yılda değişmedi.
A taxa de sobrevivência de cinco anos ou mais da maioria dos cancros não mudou nas últimas quatro décadas.
Neredeyse her şeyi aldık, değil mi?
Vamos deixar este lugar vazio.
Her şey yolunda gidiyordu ta ki neredeyse açlıktan her şeyi berbat edene kadar.
Estava tudo a correr bem, até nos dar a fome e irmos lixando tudo.
Ya da, neredeyse her şeye...
Ou quase tudo.
Yüksek riskli yatırım fonları için son bir ayda neredeyse her gününü ve gecesini geçirdiği ofisinde.
No escritório, onde tem passado a maior parte do tempo... trabalhando em um fundo de investimento.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]