English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ K ] / Kalktım

Kalktım translate Portuguese

1,450 parallel translation
Evet, kalktım yataktan o zaman.
Certo, vou-me deitar então.
Bir sabah kalktım ama sen gitmiştin.
Eu acordo uma manhã e tu foste simplesmente embora.
Benim için çıldırıyordu. Anlayabiliyordum çünkü tüm gece bana bakıyordu. Birden ayağa kalktım ve onu tutuverdim.
E é doida por mim, sei-o porque passou a noite a olhar para mim.
Kalktım, kalktım, kalktım.
Estou a levantar! Estou a levantar!
Geç kalktım.
Levantei-me tarde.
Ama yine de ayağa kalktım,... o da bana doğru geldi.
mesmo assim, me levantei ela veio à mim
- Kalktım yürüdüm odada.
Levantei-me e andei um pouco na sala de estar. Estava a tentar recuperar o fôlego.
Daha yemeğe geçmeden kalktım.
Nem passamos do saquê.
- Saat dörtte kalktım.
Não ouvi você. Acordei às 4h.
Sabah erken kalktım ve bu saate kadar ayaktaydım işte.
Acordei cedo e não consegui voltar para a cama.
Yataktan şimdi kalktım.
Acabei de sair da cama.
- Evet, yeni kalktım.
- É verdade.
Bob Graham gibi bir sürü abuk subuk defter tutuyorsun. 08.00, kalktım.
Porque tu tens daqueles cadernos muito detalhados e muito neuróticos.
Ertesi sabah ayağa zor kalktım.
Na manhã seguinte, mal me punha em pé.
Kalktım.
Já me levantei.
Kalktım zaten.
Já estou levantado.
Bu sabah kalktım... ve her şey uzaklaşmış gibi göründü.
Acordei esta manhã... e tudo me parecia distante.
Sen canımı kurtardın, ben seni öldürmeye kalktım.
Salvas-me a vida e eu tentei matar-te.
Bu sabah depresyonla kalktım.
Esta manhã, quando acordei, senti-me muito deprimido.
Bu sabah erken kalktım, çıkarken onu takip ettim ve eyalet senatörü ile öğle yemeyi yiyordu.
Levantei-me cedo, segui-o desde casa até ao almoço com um senador estatal.
Lavaboya gitmek için yerimden kalktım ve o da beni takip etti.
Levantei-me para ir à casa de banho e ele seguiu-me.
İşemeye kalktım ve normalde yapmadığım halde Marty'nin barınağına baktım. Nedenini bilmiyorum ama baktım.
Fui fazer chichi, e olhei para o lado do Marty, coisa que, habitualmente, não faço.
- Tamam, kalktım, kalktım.
- Estou de pé, estou de pé.
Bu sabah kötü kalktığım için herhalde.
"Acordei com neura hoje. Tenho de pôr o carro a arranjar."
Kalktın mı?
Já de pé?
- Şimdiden kalktınız mı?
- Já a pé?
Bana artık bu sınırların kalktığını mı söylüyorsunuz?
Quer dizer que já não existem esses limites?
Anladım. İntihara kalktı.
Ela fez algum tratamento?
Kamyon kalktığı anda anladım.
Eu percebi isso quando o camião partiu.
Önce beni öldürmeye kalktın, sonra ortamımızı bozdun.
Primeiro tentas matar-me e agora estragas-me o ponto alto.
O kadar hızlı değişen bir dünyada yaşıyoruz ki... bilinmesi mümkün olmayan bir gelecekten ödümüz kopuyor. Sonuçta bu duygu, varlığımızın ortadan kalktığını hissettiriyor bize.
Vivemos num mundo em que tudo muda tão rápido... que tememos um bom acordo para o futuro imprevisível... que nos deixa a sentir a perda da nossa existência.
Gob'un burada oturmadığını, başkalarıyla yatıp kalktığını mı söylemeliydim?
Que lhe dissesse que o Gob não vive cá, que anda a traí-la?
Sabah kalktığımda tek hap alırdım. - Hepsi bu mu?
Tomava um comprimido de manhã, quando acordava.
New York Times'ın bulmacasını çözmeye kalktınız mı hiç?
Já tentou fazer palavras cruzadas do New York Times, Capitão?
Biliyor musun Dan, yeniden içmeye başladığımdan beri... ne diye içkiyi bırakmaya kalktığımı çözemiyorum.
Dan, desde que voltei a beber álcool, farto-me de me perguntar por que diabo deixei.
Sabah kalktığında, hanımefendi Los Angeles Times mı yoksa New York Times mı ister?
De manhã, queres um Los Angeles Times ou um New York Times?
Eh öyleydim, ama ben, uh, önüme gelenle yatıp kalktığım için mankenliği bıraktım.
Sim, fui. Mas fui corrido de lá por ser demasiado promíscuo.
O mihrapta ayağa kalktığımı ve Janet'in düğünümüzde yürüdüğünü hatırlıyorum.
Lembro-me de estar ali de pé, junto ao altar e de ver a Janet a caminhar pela coxia no dia do nosso casamento.
- Kalktı mı?
- Teve uma erecção?
Ben sadece sabah kalktığımda birisinin yüzüne baktığım için memnunum.
Eu sinto-me feliz por poder ver alguém quando acordo de manhã.
Neremden kalktığım seni hiç ilgilendirmez.
O lado da cama em que acordo não é da tua conta.
Sanırım tava fasulyeleri anlaşmadan kalktı.
Calculo que os feijões tava estão fora da ementa.
- Hayır, ama artık kalktığıma ve yatağım da gittiğine göre? - Gerçekten bilmek istiyor musun?
Quer mesmo saber?
Dennis, Kalktın mı?
Dennis, estás acordado?
Ve tam dolunay Cyberland'ın üzerine doğarken şaha kalktık biz, sonra koşar adım ileri atıldık..
E enquanto a lua se erguia sobre a Cyberland... Recuamos e começamos a galopar
Kalktım, kalktım.
- Não, não... estou acordado...
Sidik torbamda enfeksiyon olduğunu iki saatte bir tuvalete kalktığımı biliyorsun ya?
Certo...! Sabes aquela infecção na bexiga, que me faz levantar de duas em duas horas?
- Teşekkürler, Everett kalktı mı?
- Obrigada. Everett levantou?
Ateş gölünde ayağa kalktığında, ben de yanındaydım. Hala küstah, hala gurulu.Her hareketinde Tanrı'ya karşı çıkan.
Quando apareceste naquele lago de fogo, eu estava lá do teu lado, ainda desafiador, ainda orgulhoso, opondo-se a Deus.
Bir dahaki sefere bayrak kalktığında arka kapımı çalabilirsin.
Quando voltares a hastear a bandeira, podes bater-me às "traseiras".
"Papa'yla tanışmak için kalktığım sabah hissettiklerim aynen böyleydi. Papa, beni sevgili dostum Mike diye selamladığı zaman hissettiğim şeyler bunlardı."
"Foi assim que me senti na manhã em que acordei para ir conhecer o Papa" "como me senti quando o Papa me cumprimentou, como ele me fez lembrar tanto o meu amigo Mike"...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]