Kalkıyorum translate Portuguese
434 parallel translation
Biliyor musun, kimi zaman sabahları kalkıyorum onun yüzüne bakınca benim de ödüm kopuyor.
Sim? Madge, achas que devias deixá-lo andar por aí sozinho?
Ve artık kalkıyorum.
E agora, vou levantar-me.
Hayır, kalkıyorum.
Não, eu levanto-me.
Kalkıyorum.
Levanto-me.
Yemin ederim kalkıyorum. Giyiniyorum. Yemin etmezsen gidiyorum.
Juro-te que me levanto, me visto e saio de casa, se não prometeres.
Ve kalkıyorum. Yataktan çıkmak için iyi bir neden. Sonra, tabii ki, hatırlıyorum.
Levanto-me, pois isso é uma boa razão para me levantar até que, claro me lembro.
Ayağa kalkıyorum, ve size doğru uçuyorum.
E eu levantava-me e caminhava na sua direcção.
- Lütfen. - Kalkıyorum.
Descontrai-te.
Ben biraz kalkıyorum, etlere bakacağım.
Deixo-vos por um momento, vou tratar do cordeiro.
Dostum ben kalkıyorum.
Bem, tenho de ir.
Bakımın gerçek anlamı ben yetiştiriyorum, sabahları ben kalkıyorum demektir.
O que a guarda significa é, eu crio. Levanto-me de manhã.
Sorun değil. Zaten kalkıyorum yumurta var, sütü de yan komşudan çalıyorum.
Já estou levantado... tenho ovos e me roubei o leite dos vizinhos.
- Kalkıyorum.
- Vou levantar-me.
Kalkıyorum!
Vai subir!
Kırtasiye işlerini boşver Jack. Ben kalkıyorum.
A papelada vem a caminho.
Harika bir kocam ve harika bir oğlum var. Bense azmış gibi bir erkekle düşüp kalkıyorum.
Tenho um marido maravilhoso, um filho maravilhoso... e estou me habituando com a vida doméstica.
- Evet? Ben neden piyano almaya kalkıyorum, neden bilardo masası, neden uydu sistemi...
Achas que compraria um piano, uma mesa de bilhar, uma parabólica...
Bir saat ya da ne yapıyor olduğumuzu unutacak kadar uzun bir süre sonra kalkıyorum ve gidiyorum.
Uma hora depois, já sem saber o que fazer, levanto e me vou.
Böylece kalkıyorum, Sulandırılmış Tang'imi ve donuk tartımı yiyorum, trafikle savaşmak için, döşemesi olmayan, gazı bitmiş ve daha 6 ödemesi bulunan arabama biniyorum.
Levanto-me, bebo um sumo aguado e como um bolo ainda mal descongelado, entro no meu carro sem estofos, sem gasolina e com 6 prestações por pagar, meto-me no trânsito, pelo privilégio de enfiar sapatos baratos nos cascos
Her sabah kalkıyorum, ve içimde garip bir hisle uyanıyorum... Bu duygu.
Acordo todas as manhã e tenho esta sensação.
İntihara kalkıştığında niye hor görüp, yapmayınca gururlanamıyorum?
Por que não sorrio se tenta matar-se e não me orgulho quando não morre?
Kalkış yapamıyorum!
Não consigo levantar voo!
Seni uyarıyorum, sakın bir şeye kalkışma.
Estou a avisar-te, não te armes em esperto.
Kim oluyorum da, Angela ile evlenmeye kalkışıyorum?
Quem sou eu para pensar em casar com Angela?
Ayağa kalkıp dışarı çıkışını hayal meyal hatırlıyorum.
Lembro-me vagamente de o ver levantar-se e sair.
20 dakikadan fazla kalırsak, kalkış noktasını kaçırmış oluruz. O durumda bir daha dönebileceğimizi sanmıyorum.
Mais de 20 minutos e abrimos pesado o ponto de partida e não creio que Que poderemos voltar mais alguma vez.
Sanıyorum bu sizin kalkınma dediğiniz şey oluyor, değil mi
Penso que é a isso que você chama progresso, não é?
Sen kalk. Ben devralıyorum.
É a tua vez, Sedgwick.
Ben kalkıyorum.
Eu me levanto.
Ben kalkıyorum!
Eu me levanto.
Sabahın köründe kalkıp bütün işleri yapıyorum sana ne yapacağını söylüyorum.
Um mordomo à antiga que te acorda de madrugada e dirige a tua vida?
3 Eylül olduğunu hatırlıyorum çünkü tren okuldan bir hafta önce kalkıyordu, ben de Colorado'ya gidip, Pike Tepesine dırmandım.
Foi a 3 de Setembro. Lembro-me, pois o comboio chegava a Golden uma semana antes das aulas começarem, e eu fui até ao Colorado "trapar" ao Pico de Pike!
Varsh'ın bile cinayete kalkışacağını sanmıyorum.
Acho que nem mesmo o Varsh tentaria um assassinato.
Kocan olarak sana yalvarıyorum, lütfen ayağa kalk.
- Zira, peço para te levantares.
Şanslısın ki cinayete kalkışmaktan aleyhine dava açmıyorum.
Tem sorte de não o acusar de ataque com intenção de matar.
Burası sekiz üç beş Romeo, kalkıyorum.
- 835 Romeu, para descolar.
Sabah 4'de kalkıp eşek gibi çalışıyorum.
Uma pessoa acorda às quatro da manhã, trabalha todo o dia como um mouro.
Kalkıyorum.
- Vou subir.
Kalkış pistine ulaşamıyorum.
Não consigo chegar à rampa de lançamento.
- Kalk ayağa seni avcı bozuntusu! Burada banyo yapmaya çalışıyorum.
Vou ser capaz de flutuar.
Adama, hemen kalkın! Tekrarlıyorum!
Lancem imediatamente o vaivém!
Lisa, etrafımda insanlar var ve benimki kalkık. Konuşamıyorum.
Estou todo excitado e não posso falar agora, apareceu-me gente.
Sonra ben ayağa kalkıp onlara takılıyorum, bi kaç taslak yapmaya başlıyoruz.
E comecei a pintar com eles. começámos a fazer peças.
Tekrarlıyorum 24'ten acil kalkış.
Repito : prioridade na 24.
Küçük kardeşinin uzmanlığı olmadan hırsızlığa kalkışmanı anlamıyorum.
Não percebo, meu. Como fazes uma coisa destas sem a experiência aqui do teu irmão? - Mas conseguimos.
- Evet, şimdi kalkıyorum.
Sim, sim, estou a levantar-me.
Durdurmaya kalkışacaklarını sanmıyorum.
Estive a ver a lei.
Anneniz kalkıp çıktıktan sonra uyanmaya bayılıyorum, Parfümün kokusu hala havada ve, Cüzdanımdan 50 dolar eksik...
Adoro acordar quando a vossa mãe já se levantou e saiu, o perfume dela, ainda no ar, 50 dólares a menos na minha carteira.
"Ayağa kalk" diyorlar. Ama ben kalkamıyorum.
"Levanta-te!" Mas não consigo.
Anlıyorum, Jules Verne'in eserlerine aşina olduğum için... bu yalanları uydurarak benden yararlanmaya kalkıştın.
Percebo que, como sabes que gosto dos livros do Júlio Verne, inventaste essas mentiras para te aproveitares de mim.
Ben senin kıçın için milletle yatıp kalkıyorum, sen malını..
- Onde arranjasre isro? Ando a fazer broches para ri e ru rens isro?