Kalp krizi translate Portuguese
3,070 parallel translation
Kolej yakınlarındaki 499 Augusta'ya yol alın ; muhtemel kalp krizi vakası.
Prossiga para Augusta 499 possível ataque cardíaco
Peki şunu anlamama yardım et, bu adam kalp krizi geçirmeye başlıyor ve bir striptizci hakkında mı düşünmeye başlıyor?
Deixa-me ver se entendi, O tipo está a ter um ataque E só consegue pensar numa stripper?
Peki ya kalp krizi geçirmiş olan?
Qualquer pessoa que se habilite a ter um ataque cardíaco?
Kalp krizi geçiriyor.
Ataque cardíaco.
Doktorlar, Tom Mitchell'in çok ciddi bir kalp krizi geçirdiğini söylediler.
Os médicos dizem que o Tom Mitchell teve uma paragem cardíaca.
Az önce televizyonda, öldürülen kadının babasının kalp krizi geçirdiğini duydum.
Acabei de ver na TV que aquela miúda que morreu... O seu pai teve um enfarto.
Ah aman tanrım, kalp krizi olduğundan eminler mi?
Meu Deus. Eles têm a certeza de que foi um ataque cardíaco?
Çok eminim kalp krizi latinlerden çok siyahları ödürüyordur.
Tenho quase a certeza que os ataques cardíacos matam mais pretos do que latinos.
Babası kalp krizi geçirmiş.
O pai dela teve um ataque cardíaco.
Kalp krizi olduğunda burda oturup yemek yiyor olmalılar.
Deviam estar aqui sentados a comer quando aconteceu. Não te preocupes.
Kalp krizi geçirtecektin.
Ia tendo um ataque cardíaco.
"Seyircinin mantıksızlığı büyüdükçe şok içinde ve şaşkın : ... anlatıcı aniden ölümcül bir kalp krizi geçirdi."
E à medida que a irracionalidade da audiência crescia, chocada e confusa, de repente, o narrador sofreu um ataque cardíaco fatal.
Yemin ederim kalp krizi geçirecektim.
Juro que quase tive um ataque do coração.
Day'in arabadan zorla çıkardığı arabanın yaşlı sahibi kalp krizi geçirip mortu çekmiş.
O dono de um carro, um idoso, que o Day arrancou do lugar do condutor, teve um ataque de coração de foi-se.
Kalp krizi geçirdin, tatlım.
Tiveste um ataque cardíaco, querido.
Baban kalp krizi geçirmiş.
O teu pai, ele teve um ataque cardíaco.
Evet Özgür senin çocukluk aşkın olabilir seni çok heyecanlandırıyor olabilir onu her gördüğünde kalp krizi geçirecek kadar heyecanlanıyor olabilirsin.
O Ozgur pode ter sido o teu amor de infância. " " Ele pode ainda mexer contigo. " " Podes sentir-te prestes a ter um enfarte sempre que o vês. "
Baban kalp krizi geçirecek.
O teu pai vai ter um enfarte.
Son iki saatimi, sana kalp krizi geçirtmeden kendimi göstermenin yollarını düşünerek geçirdim.
Passei as últimas duas horas a pensar num modo de aparecer sem te causar um enfarte.
Gerçi kalp krizi geçirmek için en harika yer burası.
Embora este seja um sitio bom para estar se tiveres um.
Mesajlaşma olsun, telaffuz edilemeyecek bir kıyafet bütçesi olsun hangi paketi seçersem seçeyim gelecek olan kalp krizi sebebi telefon faturası olsun...
SMS. Um custo absurdo com roupas. Uma conta de telemóvel de causar enfartes, independente do plano escolhido, mas devo dizer que tem algo que não fazia parte da lista.
Merak ediyorum, acaba kimse daha önce ipin üstünde kalp krizi geçiren birini filme almış mıdır?
Será que alguém já filmou um enfarte numa corda?
- Kalp krizi mi geçiriyorum.
- Estou a ter um enfarte?
- Kalp krizi geçirmiyorsun.
- Não está a ter, não.
Biraz gevşemelisin yoksa kalp krizi geçireceksin.
Tem de abrandar ou ainda tem um ataque cardíaco.
Geçen hafta kalp krizi geçirdim biliyorsun.
Sabes, eu tive um ataque cardíaco a semana passada. - Eu sei.
Sanırım kalp krizi ya da onun gibi bir şey geçiriyor.
Acho que está a ter um enfarte ou algo parecido. Fala!
Vardığımızda yaşıyordu ama ambulansta kalp krizi geçirdi.
Estava vivo, mas teve uma paragem cardíaca na ambulância.
- Peki nedir bu, bir kalp krizi mi?
Foi um enfarte do miocárdio?
EKG'sı ve kardiyak enzimleri normaldi o yüzden kalp krizi olası görünmüyor.
O ECG e as enzimas cardíacas estavam normais, não deve ter sido enfarte.
Kalp krizi geçiriyor. - Tamam.
Está a ter um enfarte.
Şimdi de kalp krizi diyorsun.
- Agora, disseste enfarte.
Kalp krizi gibi görünsün istenmiş.
Para parecer um ataque cardíaco.
Evet, kalp krizi geçirmen konusunda ciddiyim.
E sim, estou a falar a sério.
Adam yürüyen bir kalp krizi.
O homem é um ataque cardíaco andante.
Böbrek yetmezliği, körlük, felç kalp krizi- -
Falência renal, cegueira, trombose - ataque cardíaco...
Kesinlikle kalp krizi değil ama dinlenmesi gerek.
Não foi um ataque cardíaco, mas ele precisa de descanso.
Müstakbel bir kalp krizi - felç - şeker hastalığı kurbanına sırtımı çevirirsem kendime doktor diyemem ki.
Que tipo de médico era, se virasse as costas a uma potencial vítima de ataque cardíaco, derrame ou diabetes?
Müdür öğrenirse çıldırır... kalp krizi geçirir sandım... ve sonra ilaç onu sakinleştirmiş
A directora passou-se quando descobriu. Pensei que ia ter um enfarte quando o subdirector tentou acalmá-la.
Universite 2-1 ; imdat cagrisi, erkek, 50 lerinde, muhtemel kalp krizi.
- Não vou falar. Uni 2-1, urgente. Homem, 50 anos, possível ataque cardíaco.
Biliyormusun o kalp krizi eger bir uyari idiyse o, mesaji almadi...
Sabe que penso que aquele ataque cardíaco. Era suposto ser um sinal de alerta, ele não percebia a mensagem.
Tam töreni başlatmaya hazırlanmıştık herkes yerinde oturuyor. Sanırım kalp krizi geçiriyor.
Estávamos prontos para iniciar a cerimónia, toda a gente já está nos seus lugares.
Hayır, hayır inme geçirmiyorsunuz ve kalp krizi de geçirmiyorsunuz.
Não, você não está a ter um derrame e também não está a ter um ataque cardíaco.
Kalp krizi geçirdi. Kalp krizi bir komplikasyona bağlı olabilir.
O ataque cardíaco pode ser de uma complicação.
Hasta kalp krizi geçirdi. Kemoterapiye başlayamadan akciğerleri ve karaciğeri de çöktü.
O paciente teve um ataque cardíaco, e os pulmões e fígado falharam antes de começarmos a quimio.
Adam kalp krizi geçirir.
Matava-o.
Kalp krizi mi geçireyim istiyorsun?
Teria um ataque cardíaco.
Babası geçen hafta kalp krizi geçirmiş.
Seu pai teve um infarto na semana passada.
Sanırım Chris kalp krizi geçiriyor!
Acho que o Chris está a ter um ataque cardíaco!
Kalp krizi mi?
Um ataque cardíaco?
Anevrizma ya da kalp krizi değildi.
Não foi um aneurisma nem um enfarte.