Karsı translate Portuguese
141,277 parallel translation
Karşılaşır, selamlaşırsınız.
Encontra-as, dá os bons dias.
Amerika Birleşik Devletleri'nin anayasasını yerli yabancı tüm düşmanlara karşı savunmaya yemin ettiler.
Juraram defender a Constituição dos Estados Unidos da América dos inimigos externos e internos...
Herkese bir mesaj göndereceğim, şimdi dünyadaki herkesin karşısına çıkıp söyleyebilirim.
Vou enviar uma mensagem a todas, a todas deste mundo, agora que posso dizê-lo aqui.
Eski günleri, büyüklerimizi düşünüyorum da, onlar daima düşmana karşı hazırlıklı olmalıydılar.
Penso que, antigamente, os nossos avós tinham de estar sempre preparados para o inimigo.
Sarılsak? Hmm. Kızlara karşı kendine güveniyorsun?
Que tal um abraço? Confias em ti mesmo contra as meninas?
Oyun ruhsatı, Sandicot'un yatırımlarımızı karşılayabileceğinin garantisiydi.
Escolham e a Valerie põe na grelha. Temos Wagyu.
Tüm masraflarım karşılanacak. Hatta kâr edeceğim. Sense tüm o politik sermayeni boşa harcamış olacaksın.
Na verdade, ficarei mais forte e gastaste capital político para nada.
Çabaların karşılığında valilik konağını alacaksın.
E a recompensa será a mansão do Governador.
Kumar lisansı Sandicot'un maliyeti karşılayacağını garantiliyordu.
A licença era a garantia de pagamento.
İnsanlığa karşı alınmış bir önlem.
Uma vantagem contra a humanidade.
13 yaşından beri özel ders alması için para ödüyorum. Karşılığında çocuğun giriş ikramiyesine ortak olacağım.
Pago-lhe aulas privadas desde os 13 anos, em troca de uma fatia do bónus.
Maliyeti karşılama zamanı. Yüzde 2000 yatırım kârı. Yatırım yaptığım ama sonra bıraktığım çocuğu saysak bile.
Há que recuperar o dinheiro, 2000 % de retorno, mesmo contando com os outros em quem investi.
Senin yerinde olsam, yaklaşımım seninkinden de sert olurdu. Ama karşında duruyorum, yani tam tersini yapmam gerek.
Se estivesse onde tu estás, gritaria ainda mais alto, mas estou aqui, tenho de ser o oposto.
Yerel bir lezzet. - Karşı konulamaz bir şeye benziyor.
- Parece difícil de resistir.
Her toplantıda Axe'in yanında bulunup yasa dışı anlaşmalarına karşı bir güvenlik duvarı oluyordum.
Tinha de ficar ao lado do Axe em todas as reuniões, servindo de barreira contra negócios ilícitos.
Ormandaki bir patikada karşılaştığın bir adam seni öldürebilir. Hiçbir bedel ödemez.
Encontravas alguém na estrada e ele podia matar-te, sem consequências.
Bana karşı koz mu oynuyorsun?
Queres pressionar-me?
64 bin dolar karşılığında borsada yer aldım ve gerisi geldi.
Comprei um lugar na Bolsa por 64 mil e pronto...
Seninle karşılaşırsam ne söyleyeceğimi veya yapacağımı çok düşündüm.
Muitas vezes me perguntei, se te encontrasse, o que diria ou faria.
Sence bu bana karşı bir saldırı mı?
- Ataque contra mim?
Sana veya sizden daha seçkin müşterilerimden birine karşı.
- Ou a outro cliente mais importante.
Bana söylemeseydin kampanyanın sonu olabilirdi ama bunu zorbalığa karşı bir duruş olarak satabilirim.
Se não me tivesse contado, sim mas sei como fazer parecer uma postura forte anti bullying.
Seninle işim bittiğinde kamu karşısına her çıktığında beyzbol sopaları imzalayacaksın.
Quando eu terminar, vai ser só assinar tacos de basebol.
- Peki. Ed Hanis'in Tom Cruise'a sert davranabilmesinin sebebi Cruise'un cesetleri gördüğünü biliyor olması. - Harris'in ona karşı kozu var.
O Ed Harris pode ser duro com o Cruise porque ele sabe que o Cruise viu os corpos.
Bana karşı koz oynamadığını çünkü bunun daha nazik ve kârlı bir yaklaşım olduğunu söylüyorsun.
Não me pressiona porque acha que é a abordagem mais gentil.
Elinde koz yok. Elinde ne Axe Capital'a karşı ne de bana karşı bir şey var.
Não tem nada contra a Axe Cap, muito menos contra mim.
Beni kaçıran kişiyle Baskin-Robbins'de karşılaşınca o da bana bunları söylemişti.
Foi isso que o meu raptor disse quando o vi na Baskin-Robbins.
Doğal düzene karşı tecavüzcüyü doğaya sunmak için.
Para entregarmos quem transgride a ordem natural das coisas.
Neden sise karşı dayanıklısın, Alex?
- Porque és imune ao nevoeiro, Alex?
Aydınlık bir karşılaşma ile insanlar ona inanmaya başladı.
- E as pessoas começam a acreditar nela.
Karşınızda yeni babanız.
Apresento-vos o vosso novo papá.
Bul onu. Saklanmak istiyorsa yüzüme karşı söylesin.
Se ele quer esconder-se de mim, que o faça na minha cara.
Karşılığında kaç oy istiyorsunuz?
E quantos votos quer em troca?
Bu seçim kargaşası, bizi korkutucu olasılıklarla karşı karşıya bıraktı.
Esta trapalhada das eleições levanta possibilidades assustadoras.
Bir iyiliğinin karşılığını istemiş.
- Cobrou um favor.
Süre aşımına karşı tedbiri geçir, böylece Senato oylama yapıp
Avance com a medida antiobstrução para o Senado poder votar
Evlenecek ve bir bedel karşılığı tanımadığı bir adamla beraber olacak.
Ela vai casar e ser montada por um homem que não conhece e tem um preço.
Sizi karşılamak için uyanamadım affedin Lordum.
Perdoa-me por não estar acordado para te saudar, Lord.
Ölüyü uyandırmak için körfezin karşısına bir ulak göndermeliyiz Lordum.
Para acordar os mortos, Lord, precisamos enviar uma mensagem através do abismo.
Emin bir şekilde söyleyemem lordum ama plan karşıya yelken açıp Mercia Kralı olarak artık şehriniz olabilecek Lunden'i almaktı.
Não posso dizer com certeza, Lord, mas era esse o plano, navegar rio acima e atacar Londres... que agora é a tua cidade, como Rei da Mércia.
İlk karşılaştığımız andan beri ondan hazzetmiyorum ve o da benden hazzetmiyor.
Não gosto dele e ele não gosta de mim, desde que nos conhecemos.
Kral hazretleri Northumbria'da hangi müzakerenin yapıldığını sorabilir miyim? - Canlarına karşılık kardeşlerin gitmesi mi?
Vossa Majestade, posso perguntar que acordo foi negociado na Nortúmbria para os irmãos continuarem vivos?
Defalarca söylediğim gibi, o karşıma almaktansa kullanmayı tercih ettiğim kılıç ama imanlı biri değil ve asla olmayacak.
Já o disse muitas vezes ele é uma espada que prefiro empunhar do que enfrentar, mas não é temente a Deus e nunca será.
Gümüş karşılığında geri çekilmenizi istiyorum beyler.
Estou a pedir-vos que vos retireis, senhores, por um preço. Por prata.
Alfred'e karşı olan görevimi yapmalıyım.
E tenho de cumprir o meu dever perante Alfredo.
Rakibinin sana ne yollayacağına karşılık vermek.
Responder àquilo que o nosso adversário nos coloca à frente.
Bir keresinde beni Philadelphia Sanat Müzesine götürmüştü. Beni orada bırakmak zorunda kalmıştı çünkü bakıcı parasını karşılayamadı.
Uma vez, ele levou-me ao Museu de Arte de Filadélfia e deixou-me lá porque não tinha dinheiro para uma "babysitter".
Eğer ilerici politika prensibim, karşı-kültürel girişimlerim ve akçaağaç şuruplu çöreğim beni sakallı pantolonlu yapacaksa kabul ederim, ama burası hala bana tam uygun mülk değil.
Se valorizar uma política progressista, iniciativas anti culturais e bacon coberto de xarope de ácer tornam-me num barbudo estiloso, que seja, mas esta propriedade não é para mim.
Geçemediği bir engelle karşılaştı.
Ele encontrou uma barreira que não podia atravessar.
Bu başkomutanınızdan İngilizlere karşı savaşa katılmak için bir davet, efendim.
É um convite, senhor, do seu comandante para a luta contra os ingleses.
1781'de karşılaştığımız ilk savaşta atlıyla ben baş düşman olduk.
O Cavaleiro e eu somos inimigos desde o nosso primeiro encontro no campo de batalha em 1781.