Kris translate Portuguese
405 parallel translation
- Bu Chris.
- Esta é a Kris.
Kris, buraya gel!
Kris! Vêem para cá! Que bom que você veio!
Peki, Chris, bütün bunlar hakkında ne düşünüyorsun?
Bom, Kris, que impressão deu-te?
Dinle, Khris...
Ouça Kris!
Kris'le en önemli şeyin ne olduğunu konuşmadım :
Ao falar com o Kris me saí do tema e não lhe disse o principal :
- Zaten uçuyorsun, Kris!
- Já está em vôo, Kris!
Merhaba, Kris.
Olá, Kris.
Akıl sağlığım yerinde, Kris. İnan bana.
Tenho saúde mental, Kris. me acredite.
Bu canavarla temas kurmanızın tek yolu. Başka seçenek yok, Kris.
É a única possibilidade de contato com esse monstro, não há outra saída, Kris
Tamamen saçma olmadığını görüyor musun, Kris?
Vê, Kris, como não é tudo tão absurdo?
Ne yaptıklarını kendileri anlamıyor.
Eles não compreendem o que fazem. Tenho medo, Kris...
Korkuyorum, Kris...
Tenho medo, Kris...
Kris, anla, bu delilik değil.
Kris, entende-o, isto não é loucura.
Buraya zamanında gelmeni gerçekten isterdim, Kris.
Desejava tanto que chegasse, Kris!
Yapma, Kris. O gıdıklamalar.
Não siga, Kris, faz-me cócegas.
Kris... benim.
Kris... sou eu.
Kris, yardım et.
Kris, me ajude.
Acele et, Kris.
Vêem rápido, Kris.
Kris, neredeydin?
Kris? Onde está?
Merhaba, Kris.
Boas, Kris!
Kris, benim neyim var?
O que é o que tenho, Kris?
Kris, zaman kaybediyoruz.
Kris, o tempo passa.
Eğer biliyor da, şu an bana söyleyemiyorsan, belki de bir söyleyebilirsin.
Se souber, mas não me pode dizer isso agora, possivelmente o faça algum dia, Kris.
Özellikle senin için, Kris.
Particularmente para tí, Kris.
- Kris.
- Kris!
Yeter, Kris.
Cessa já, Kris!
Kris Kelvin'in ikinizden daha tutarlı olduğunu düşünüyorum.
Parece-me que Kris Kelvin é mais conseqüente que vocês dois.
Ve Kris beni seviyor.
Enquanto que Kris me ama.
Kris değil.
Kris não tem nada que ver.
Kris, o sadece bu istasyonda yaşayabilir.
Kris! Ela só pode viver aqui, na estação.
" Kris, seni aldatmak zorunda kalmak korkunç ama başka yolu yoktu.
" Kris, é terrível ter que te enganar, mas não há outra saída.
Daha sonra, Kris.
Logo, Kris.
Ama en azından bir umut var, değil mi, Kris?
Mas ao menos há uma esperança, né, Kris?
Biliyorsun, Kris... Bence Dünya'ya dönme zamanın geldi.
Kris... acredito que é o momento de que retorne à Terra.
Hani bir şarkı var ya Kris Kristofferson'ın.
Aquela canção... do Kris Kristofferson.
Bardağa dök!
Kris, tenta deitar para dentro do copo.
Kris, misafirim var.
Kris, eu tenho um convidado.
Kris, neredeydin?
Kris, onde é que estavas?
Sonra birçok aile çileden çıkmış... ve Kris'e göre... onu yakalayıp, bir Şükran günü hindisi gibi cayır cayır kızartmışlar.
Então, um grupo de pais ficaram danados... e, segundo Kris, caçaram-no e queimaram-no... como um peru de Natal.
Kristen'dan yeterince dinledim, kes artık.
Já ouvi tudo que tinha que ouvir da Kris, por isso pára!
Bu, arkadaşım Kris.
Minha amiga Kris.
- Selam, Kris.
- Kris. - Tudo bem?
Springfield Halkı Kris Kringle'a Karşı davası için.
Você quer "Povo de Springfield versus Kris Kringle." - Na próxima porta.
- Kris Kringle.
- Kriss Kringle.
Seni adi herif! Kris, ne...
Seu estupor!
Bekle!
Kris, mas quê...?
Beyaz sakallı, adı Kringle Kris Kringle.
Kris Kringle. Kris Kringle.
Ama Kris Kristofferson buna daha fazla dayanamadı... ve içip arabasını çarptı.
Mas o Kris Kristofferson já não aguentava mais... então ele embebeda-se e tem um acidente.
- Kris.
- Tudo bem?
Kris, ne oldu?
Kris, que se passa?
Kris, ne var?
Kris, que se passa?