Kırk translate Portuguese
2,463 parallel translation
- Kırk haramilerden misin?
- És um dos 40 ladrões?
Altmış, kırk oluyoruz.
Aceito 60-40.
Dünya zamanıyla en çok kırk sekiz saat.
28 horas terrestres, no máximo.
Üç, üç buçuk, dört dört on, dört yirmi, dört otuz, dört kırk, dört elli, dört altmış dört yetmiş dört seksen dört doksan.
3, 3.50, 4, 4.10, 4.20, 4.30, 4.40, 4.50, 4.60, 4.70, 4.80, 4.90.
Kırk yılın kışı güzel alnını kuşattı mı,
"Quando Invernos ofensivos cercarem a tua testa"
Yaklaşık iki saat kırk beş dakika sonra dönmüş olacak.
Ela está de volta daqui a duas horas e 45 minutos.
Kırk yıl önce anne, Güney'i terk ettiniz.
Há quarenta anos, mamã, partiste do sul.
Daha kırk yaşına gelmeden zayıfladığını ve yaşlandığını gördüm, çalışmaktan, çalışmaktan, tıpkı yaşlı bir at gibi, ölesiye çalışmaktan, ve sen tüm emeğini bir günde yok ettin.
Vi-o ficar seco e velho, antes de chegar aos 40, a trabalhar como se fosse um cavalo, a dar cabo de si mesmo, e tu dás tudo num só dia.
Dostum, kırk zor olacak.
Fazer 40 anos vai ser tramado, amigo.
Kırk sekiz saatlik iş.
Trabalho de 48 horas.
Desteklemem gereken bir oğlum var. Kırk yıldır onu sokaklardan uzak tutmaya çalışıyorum.
Tenho um filho para sustentar, mantenho-o fora das ruas há mais de quarenta anos,
Kırk yıldır size dürüstçe hizmet ettim.
Eles sabem, que os sirvo lealmente há mais de quarenta anos.
- Kırk altı.
- Quarenta e seis.
Kırk kalibre.
Calibre 40.
Altmışa kırk ayır.
Dividimos 60 / 40.
- Kırkına bile varmamıştı.
- Nem 40 anos tinha.
Güzel görünmesi için kırk bin mi?
40.000 para lhe dar bom aspecto.
Kırk veya elli bin.
Quarenta, cinquenta mil.
Ölü adam kırk yaşından fazla olamaz çünkü, senin rahat edebilmen için adamın birçok üzgün arkadaşı olmalı.
O morto não poderá ter mais de 40, porque terá... muitos amigos tristes e sozinhos que poderá reconfortar.
Dünyanın bu kısmında bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Um pequeno gesto de boa vontade leva-nos pelo bom caminho, nesta parte do mundo.
Ne yapacağını bilmeyen yaşlı bir adam olacağım, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.
A última coisa que eu esperava era ser um velho sem saber o que raio fazer com a vida dele.
Evet, yılda kırk bin dolar kokuyor.
- Cheira a 40 mil por ano.
Bazen kırk yıl düşünsen aklına gelmeyecek şeyleri soruveriyor.
Por qualquer razão, fica muito pensativo, e pensa as coisas mais estranhas que se possa imaginar.
- Kılı kırk yardı
Numa escala de um a dez milhões?
Siktiriboktan özel telefon görüşmesi için beni kırk dakikadır bekletiyorsun.
Estou à espera há 40 minutos que desligue esse maldito telefone!
Zaten sana kırk milyon iyi sebep gösterdim.
Eu já te dei 40 milhões de boas razões.
Kırk küp, kırkının da kulpu kırık küp.
Bons sons vão abundar se os lábios arredondar.
Lamia'yı yenmek için kırk sene fırsat beklemiş ve nihayet, hayatının son gününde başardı.
Esperou 40 anos para reencontrar Lámia e derrotá-la. E, na última noite da vida dela... - Lá conseguiu.
Otuz bin... kırk bin?
30 mil... 40 mil?
Kırk.
40.
Buraya kırk beş dakika uzaklıktaki bir rehabilitasyon merkezinden senin için bir yer ayarladık.
Reservámos um lugar para si num centro de recuperação, a cerca de 45 minutos daqui.
Kırk üç kişi. Ama FBI çoktan hepsiyle konuştu.
Mas o FBI já falou com todos.
Kırkıldım.
Eu fui ao barbeiro.
Soda Popinski, çünkü o fotoğrafında kırk kere içiyor.
Soda popinski, porque ele estava a beber um "40" na foto.
Günde kırk kasa.
Fazia 4 caixas por dia.
- Evet. Günde kırk kutu.
Quatro caixas por dia.
Kırkıncı sarıyı ayarla.
Tens as loiras e os anos 40.
Evet, kırk yedisini de okudum.
Sim, os 47.
Kırk yedi e-postamı alıp onları güzel bir şeye dönüştürdüğün için teşekkür ederim.
Obrigada por ter pegado nos meus 47 e-mails e os ter tornado em algo tão bonito.
Evimize kırk kişiyi sığdırabiliriz, değil mi?
Conseguimos meter 40 pessoas na nossa casa, não?
Onu almazsam günde kırk kere işiyorum.
Senão, urino 40 vezes por dia.
Kırk yılı aşkın süredir ailelerinin olan çiftlikleri Citibank tarafından borcu ödenmediği için kendi mülkiyetlerine geçirilmiş.
A sua quinta, que tinha sido da família durante mais de 4 décadas, pertencia agora ao "Citibank".
Avrupa'dan kırk yıl önce ayrıldım çünkü sosyalizm orada fırsatları öldürüyordu.
Eu deixei a Europa há 4 décadas porque o Socialismo matou as oportunidades lá.
- Kırk dolar, Te...
- Quarenta de Te...
Kırk dolar!
Quarenta dólares?
Kırk sekiz dolar gerçek fiyatı...
Quarenta e oito dólares é o preço original...
Her birimize 10, 20, 30 44, kırk beş düşüyor.
Temos 10, 20, 30 44, 45 cada um.
Kırk beş dakika.
Três quartos de hora.
Kamplarda kırkın üzerinde ölüm vakası rapor edilmiştir.
Não há estatísticas acerca do número de vidas que sofreram danos irreparáveis.
Yıkıcı bir ırk olduklarını kendin söyledin.
Tu próprio disseste que são uma raça destrutiva.
İnsan ırkının en yaşlı üyesi olan Toumai, 31 Aralık'ta saat 10 : 30'da...
Os mais antigos habitantes chegou ao planeta,... A velha dezembro 31 ano às 10h30...