Ne gerçeği translate Portuguese
594 parallel translation
- Ne gerçeği?
- Que verdade?
Ne gerçeği?
Qual verdade?
- Ne gerçeği?
- A verdade sobre o quê?
Ne gerçeği?
Que factos?
Gerçek mi? Ne gerçeği?
A verdade sobre quê?
Ama gerçeği söylemek gerekirse ne tür bir kulüp olduğunu anlayamadım.
Mas para dizer a verdade não compreendo que espécie de clube é.
Ne demek şimdi, sana gerçeği mi söylüyorum?
Que queres dizer com isso?
- Sen ne yapardın? - Gerçeği öğrenirdim.
- Que faria você?
Sonuç ne olursa olsun hep gerçeği söylemek.
Dizer sempre a verdade sejam quais forem as consequências.
Ne olduğunu bilseydin, gerçeği bilseydin- -
Por favor, ouve-me. Se realmente soubesses o que aconteceu. Se soubesses a verdade.
İşin gerçeği Keyes, o anda ne balıkları ne kaskoyu, ne de bay Dietrichson ve kızı Lola'yı düşünüyordum.
O certo é que nesse momento importavam muito pouco os peixes no seguro, no senhor Dietrison e sua filha.
Ne kadar kırıcı ve saldırgan olabildiğini, ve buna rağmen yine de gerçeği söylediğini düşün.
Imagine as maldades que escreveria e, apenas contando a verdade.
Kafamdaki çığlık giderek yok oldu... ve şu üzücü gerçeği anladım, ne yarın, ne cuma :
O grito ficou cada vez mais distante.
En yakınındakine en basit gerçeği anlatamadıktan sonra... yabancılara ne anlatabilirsin?
O que queres ensinar tu! Nunca soubeste dizer nada de verdadeiro a quem te está perto, a quem envelheceu contigo.
Gerçeği aradığımız için Laura'ya karşı gerçekten ne hissettiğini sorabilir miyim?
Desde que estamos a escavar em busca da verdade... Posso perguntar o que realmente sentes pela Laura?
Ne fark eder, nasıl olsa gerçeği biliyorsun.
O que importa, agora voce sabe a verdade.
Ne kadar reddedersen et, bu gerçeği değiştiremezsin.
Essa não nos podem negar.
Gerçeği itiraf etmek ne kadar zor değil mi?
Que difícil é admitir a verdade.
Ne olacak peki? Şimdi gerçeği biliyorsun.
Meteste o nariz onde não eras chamado.
Gerçeği söylemek gerekirse ne olduğunu bilmiyorum.
Para te dizer a verdade... Não sei o que é.
O ipte sallanmadan önce, sana söylediklerimin ne kadar doğru olduğu gerçeği yüzüne bir tokat gibi vuracak!
Antes da corda se partir, vais cair em ti... e perceber que o que te tenho dito é a verdade!
- Ne zaman gerçeği kabulleneceksiniz, General Mondego - Mondego Kontu, Yanina Kahramanı...
E quando forem verificados, general Mondego, conde do Mondego, herói da Yanina...
Gerçeği varken, Harold Robbins'i kim ne yapsın?
Quem precisa do Harold Robbins quando se tem um homem a sério?
Her ne yaptıysan, buraya gelmen yakanı... gerçeği öğrenmek için geldim.
Seja o que for que tenha feito, não se safa por arrastar o... Só vim aqui pela verdade, mais nada.
Gerçeği söylemek zorundasın. O gerçek her ne ise.
Tem de dizer a verdade, seja ela qual for.
Ted Striker o hurdanın deneme pilotluğunu yaparken haklıydı oysa gerçeği söylemenin karşılığında ne aldı?
Ted Striker tinha razão quando testou aquela banheira... e que ganhou ele por dizer a verdade?
Gerçeği generaldan saklayabildiniz, ama şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz onlar için.
Conseguiu ocultar a verdade ao coronel, mas o que pensa fazer para reencontrá-las?
Gerçeği söylemek gerekirse ne olduğunu bilmiyorum.
Não sei o que ele é, para te dizer a verdade.
Azıcık gerçeği bile kaldıramıyorsun, değil mi?
Não consegue ouvir a verdade, né?
Öyleyse intihar kasetinin gerçeği ne?
Pois bem! Qual é a verdade da gravaçäo do suicídio?
Gerçeği söylemeye ne dersin?
Que tal a verdade?
Eğer gerçeği bilseydi ne oldurdu, merak ediyorum, KITT.
Pergunto-me se ela sabia, KITT.
Ralph, ne olur bize acı gerçeği söyle. Biz ne yaptık?
Ralph, diz-nos, não importa o quanto doa.
Daha ne kadar zaman ondan gerçeği saklayacaksınız?
Por quanto mais tempo tenciona ocultar-lhe?
Gerçeği Ne Peki? Burnett Yüzün Mü? Yoksa..
Como és, para além do Burnett?
Neden bize inanmıyorsun? Tanrı'nın yardımıyla keşke gerçeği bilebilseydim bayan. Ama ne kadar acılı bir şekilde olacaksa olsun gerçeği öğrenmeliyim.
Por Deus, quem me dera poder, señorita, mas tenho de saber a verdade, por mais doloroso que seja o caminho.
Ne kadar acı olursa olsun sana gerçeği söylememi istiyor musun?
Queres que eu te diga a verdade, mesmo se magoar.
Alman halkına göstermek için ne zaman sesimizi yükselteceğiz, Özgürlük ve barış tek yolumuzdur. Gerçeği bastırlmış insanlara ve bize, bir kez daha yalan ve iftira kampanyaları başladı.
Quando levantamos nossas vozes novamente para mostrar ao povo alemão o único caminho para a liberdade e paz no meio de um desastre as mesmas pessoas que silenciou a verdade e nós mesmos começou novamente sua antiga campanha de mentiras e calúnias.
Ne gerçeği?
Que verdade?
Gerçeği söylemek gerekirse, bazen burada ne aradığıma şaşıyorum.
Para dizer a verdade... às vezes penso porque ainda aqui estou.
İşin gerçeği ne?
- Qual é toda a verdade?
Ama ne kadar hoş görsem de şu gerçeği göz ardı edemem : Çok önemli görünen bir kanıtı göz ardı ettin.
Mas por mais descontos que dê, não posso deixar passar o facto de que omitiu uma prova da maior importância.
Eğer gerçeği bulamazlarsa... adaletten ne umabiliriz ki?
Se não obtiveram a verdade, qual é a sua esperança de justiça?
Sana verebileceğim her şeyi hak ediyorsun ve sana tanıştığımız gece ne olduğu konusundaki gerçeği vermedim.
Você merece ter tudo que eu possa dar. E eu nunca lhe dei a verdade sobre a noite em que nos conhecemos.
Şimdi, ne olursa olsun bana gerçeği söyleyin. Neely afyon taşırken mi vuruldu?
Diga-me, sem olhar as consequências, é verdade que o Neely transportava drogas quando foi abatido?
Tamam, gerçeği söyleyeceğime yemin ederim. Ne bilmek istiyorsun?
Juro dizer a verdade.
Ne yapsaydım, gerçeği mi anlatsaydım?
Que havia de fazer? Contar-lhe a verdade?
Birisi sana gerçeği söyleseydi sen ne hissederdin?
E se te dissessem a verdade a ti?
Bunu takdir ediyoruz ama şu anda yemin altındasınız. Sanırım ne kadar tatsız olsa da, hepimiz bir an önce gerçeği duymak istiyoruz.
É gentil, mas está sob juramento, e preferimos ouvir a dura verdade.
Hey! Devika'ya gerçeği söylesem ne yaparsın?
O que é que acontecia se eu contasse à Devika a verdade?
Dışarıda ne olduğuyla ilgili gerçeği bana söyleyene kadar geçer not vermeyeceğim.
Bart, eu nem sequer vou dar nota a este teste... enquanto não me disseres a verdade sobre o que se passou ali.