English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ N ] / Nedeni

Nedeni translate Portuguese

11,657 parallel translation
- Evet ama onun nedeni Tom'un şu kullanıcının sistemimizi ele geçirmesiydi. Hani Parallax'i kopyaladıktan sonra işe aldığı eleman.
- Sim, mas era por causa do Tom, que pirateou o nosso sistema, e a Cameron contratou-o depois de roubar o "Parallax".
Simülasyona sızmak ve Tom'u öldürmek için bir nedeni var mıymış?
Ele tinha algum motivo para invadir a simulação e matar o Tom?
Nedeni bu.
- É essa a razão.
Evet, durmanın ve beni ilk öldürmeye çalıştığında çekip gitmenin nedeni bu.
Pois, foi por isso que parou, e se afastou depois de me tentar matar a primeira vez.
Bu kadar iyi anlaşmamızın nedeni artık onu dinlemiyor olmam.
A verdadeira razão pela qual nos estamos a dar melhor é que eu já não o ouço.
Pike'lar benden de, Penguen'den de nefret ediyor, nedeni belli tabii. Ama herkes Fish'in seni sevdiğini biliyor.
Os Pike odeiam-me a mim e ao Pinguim por razões evidentes, mas todos sabem que a Fish te adorava.
Nedeni bu.
Era por isso.
Buraya konmuş olmasının bir nedeni olmalı.
Ela está aqui por alguma razão.
Bekleyeceğim çünkü kısmen bu sefer yaptığımda sorunu kökten çözmek istiyorum ama beklememin asıl nedeni şimdilik, kendimden başka nefret edecek birine ihtiyaç duymam.
mas, essencialmente porque agora, preciso de alguém para odiar, além de mim.
Hepimizi kampüsten atmak için nedeni olur.
Ela finalmente teria razões para nos expulsar do campus.
Ama, bizi uzak tutmasının, başka bir nedeni olabileceğinden şüpheleniyorum.
Porém, suspeito que possa haver outra razão pela qual ele tem mantido todos nós distantes.
Şimdiye dek saha ajanı olamamasının tek nedeni yıllardır babasının araya birilerini sokup çocuğun başvurusunu reddettiriyor olamsı.
A única razão pela qual ele não é um agente de campo ainda é porque o pai dele tem solicitado favores durante anos, ficando com a liderança negando as suas solicitações.
Yiyeceğimizi ve suyumuzu pay etmek zorunda olmamızın nedeni benim gibi insanlar.
Pelo menos isso prova o meu argumento. Pessoas como eu são a razão pela qual temos que racionar a comida e a água.
Muhtemelen Karaçi genelevinde o gece işlerin birden çok daha kötüye gitmesinin nedeni buydu.
Dever ser por isso que aquela noite no bordel em Carachi foi de mal a pior.
Bu sadece yapabileceğim pek çok şeyden biriydi. Ne yapacağımı sana söylememin asıl nedeni... - Tamam.
- Isso foi uma de muitas coisas que posso estar a fazer.
Böyle bir hayata sahip olmanın nedeni de bu zaten.
Quer dizer, é parte da razão de viveres da maneira que vives.
Chris'in ilişkiyle ilgili böyle rezil fikre kapılmasının nedeni belki de bizizdir.
Talvez a culpa seja nossa que o Chris tenha uma ideia tão marada sobre o que é uma relação.
Bu duruma gelmemizin nedeni önceden bize öğretilen şeyler.
Tudo o que nos ensinaram antes conduziu-nos a este exato momento.
Yardımımı istiyorsan bu gizliliğin nedeni ne?
E porquê o secretismo? Se quer a minha ajuda...
Bana verilecek en ufak zarar savaş nedeni sayılır.
Qualquer dano que me façam seria um ato de guerra.
Ben savaşa Birleşik Devletler Başkan Yardımcısı'na düzenlenen suikast girişimi nedeni ile girdim.
- Declarei guerra pela tentativa de assassínio do vice-presidente dos EUA.
Başlamadan önce Bay Whitfield'ın buraya gelmesinin tek nedeni karısının nerede olduğu hakkında bilginiz olduğu içindir.
Antes de começarmos, o Sr. Whitfield só está aqui porque disse ter informações sobre o paradeiro da esposa.
Rol icabı olduğunu söylememin tek nedeni önce senin rol yaptığını söylemendi!
Eu só disse que foi representação, porque o disseste primeiro!
Nedeni de ambulansın çalışmaması.
A ambulância avariou.
Daha bir sürü nedeni var.
Há muitas coisas que levaram a isto.
Silahımı ateşlememin tek nedeni buydu.
Essa é a única razão pela qual eu atirava.
Ve bunu itiraf etmek benim için zor olsa da sen benim ailemsin ve bunun tek nedeni de AJ değil.
Consigo perceber como tu, Archer, possas ter interpretado mal a situação, e apesar de ser difícil admitir, és minha família, e não só pela A.J.
Bir kısaltma ışını olmadan normal bir beyin ameliyatı yapamıyor olmanızın bir nedeni var mı?
- Há algum motivo para não poder fazer uma cirurgia cerebral normal sem um raio encolhedor?
Bunun nedeni sürecin sona erip normal büyüklüğümüze dönmemiz için tam 60 dakikamızın olması.
Isto porque apenas temos exactamente 60 minutos antes que o processo termine e voltemos ao tamanho normal.
Bunu nedeni Shelton, Chambers'ın etkinliği baltalayacağını öğrendiği içinmiş.
Isso porque o Shelton percebeu que o Chambers tinha invadido o evento.
Eminim bu intihar girişiminin bir nedeni vardı.
Presumo que tivesses uma razão para essa tua tentativa de suicídio?
Geride tanık bırakmamak için mi? Bütün nedeni bu muydu?
Para eliminar as pontas soltas?
Beth'in numarasının çıkmasının nedeni sizi kahve içerken görmüş olması.
O número da Beth surgiu porque ele estava a ver, os dois a tomar café.
Hırsızın Maria'yı durdurmak için nedeni olmuş olurdu.
Ele teria motivo para impedi-la.
Khan'ın burayı seçmesinin bir nedeni olmalı.
Não há câmaras. O Khan deve ter escolhido o lugar por uma razão.
Ama bu dosyayı kimseye söylemememin nedeni bu değildi.
Foi por isso que não falei a ninguém deste caso.
O fotoğrafı saklamamın başka bir nedeni daha var.
Há outra razão pela qual eu fiquei com a fotografia.
İki şüpheliyi eledik ama hâlâ Robbie'yi öldürmek için nedeni olan birini bulmadık.
Eliminamos dois suspeitos, mas ainda não encontramos ninguém com motivo para matar o Robbie.
Bu şeyin sadece bende çalışma nedeni yarı Spartax'lı olduğum için mi?
Então esta coisa só funciona para mim... Porque eu sou metade Spartax?
Ona oy vermemin nedeni bu.
Foi por isso que votei nela.
Senden bunu koparmak için işkence yapmak zorunda kalacağımı sanmıştım ama her zamanki gibi, merhametin senin çöküşünün nedeni.
Pensei que teria de te desfazer para conseguir isto de ti mas, como sempre, a tua compaixão é o teu ponto fraco.
Bir bakıma onu sana vermemin bir nedeni de buydu.
De certa forma, foi por isto que ta dei.
Eminim ki ineğin yaşamasının tek nedeni senin tabağında takdir edilmekti.
Tenho a certeza que a vaca, cujo o único destino era acabar no teu prato, aprecia isso.
Dairesinde siyah ışık bulundurmasının nedeni anlaşıldı.
Isso explica porque é que encontramos luz negra no apartamento dele.
Burada olmamızın nedeni zaten R22 ya da ölü kaçıkların uygunsuz depolanması değil.
Bem, não estamos aqui por causa do R22 ou do armazenamento inapropriado de mortos.
Ayrıca belirtmemiz lazım ki, öldürmek için hiçbir nedeni yoktu.
E deve ser dito que ele não tinha motivos.
Bir sürü nedeni olabilir.
Pode haver muitas razões.
Kendini evinde güvende hissetmesinin tek nedeni bu olabilir.
É a única forma que ela se sentiria segura ficando em casa.
Burada olmamın nedeni Olivia.
- Estou aqui sobre a Olivia.
Ölüm nedeni :
Causa de morte...
Başkan yardımcısı olmak istemememin nedeni bu işte.
É por isso que não quer que eu seja a vice-presidente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]