Nin babası translate Portuguese
1,317 parallel translation
Ari'nin babası Mossad'dandı.
O pai do Ari era da Mossad.
Daphne'nin babası, Greg'i öldürmekle tehdit etti çünkü hamileydi.
O pai da Daphne ameaçou matar o Greg... porque ela está grávida.
Matt, Henry'nin babası benimle görüşmek için bugün ofise geldi.
Matt, o pai do Henry passou hoje pelo meu consultório.
Henry'nin babası, avukatına bir ifade vermek için gelip gelemeyeceğini sordu.
O pai do Henry pediu para ires até lá prestar declarações ao seu advogado.
Henry'nin babası çoktan içeride.
O pai do Henry já lá está.
Richard Shapiro, Henry'nin babası Sean McNamara ve oğlu, Matt McNamara.
Sean McNamara e o filho, Matt McNamara.
Bütün bildiğim Lionel senden Chloe'nin babasını kovmanı istemesi.
Só sei que o Lionel te pediu para despedir o pai da Chloe.
Bugün Chloe'nin babasını kovduğunu duydum.
Acabei de descobrir que hoje despediste o pai da Chloe.
- Ve Chloe'nin babası zahiyat oldu.
- E o pai da Chloe é uma casualidade.
Tony'nin babası gibi bir tip. Ama onu New York'un yukarısındaki çiftliğinde emekli olmaya zorladılar.
Era um criminoso, como o pai do Tony, mas deixaram-no retirar-se para a quinta dele, no interior do estado.
Dickie Moltisanti'nin birinci derecede kuzeni, Chrissy'nin babası.
Ela era prima em primeiro grau do pai do Chrissy, o Dickie Moltisanti
Baban hâlâ katilin Lilly'nin babası olduğunu mu düşünüyor?
O teu pai ainda acha que foi o pai da Lilly que fez isto?
Baban hâlâ katilin Lilly'nin babası olduğunu mu düşünüyor?
Então o teu? O teu pai ainda acha que foi o pai da Lilly que fez isto?
Çünkü Kelly'nin babası dün o arabayla onu bırakan birisini görmüş ve o Louisa değildi.
Porque o pai da Kelly viu alguém levá-la a casa nesse carro, ontem, e não foi a Louisa.
Dört ay sonra. Charley'nin babası, Mamie'nin annesi.
Grávida?
Ona'Evrenin Babası'diyorlar ve bu resimler de Odin'nin oğullarından bazılarını gösteriyor.
"O Pai Todo-poderoso" como foi chamado... e estas pinturas descrevem alguns dos muitos filhos de Odin.
Charlie'nin babası, şehirdeki diş macunu fabrikasında çalışıyordu.
O pai de Charlie trabalhava numa fábrica de pasta de dentes local.
Charlie'nin babası diş macunu şirketinde daha iyi bir iş buldu. Yerini alan makineyi tamir etmeye başladı.
Ao pai do Charlie arranjaram-lhe um trabalho melhor que o da fábrica de pasta de dentes... a reparar a máquina que o tinha substituído.
Babama Maggie'nin babasının ne yaptığını söyle.
Diz-lhe o pai da Maggie.
Bay Eddie'nin babası nasıl?
Como está o pai do Sr. Eddie?
- Emily'nin babası.
Pai da Emily.
sammy'nin babası kim?
Quem é o Pai do Sammy?
sammy'nin babasının kim olduğunu bilmiyorum.
Não sei quem é o Pai do Sammy.
- Bayan Aimes, sammy'nin babası kim?
- Miss Aimes, quem é o Pai do Sammy?
Oğlum Willy, Washington'da harika bir iş çıkarıyor öyle değil mi? - Biliyorsunuz, Willy'nin babası, kocam Başkan Franklin Roosevelt'in Dışişleri Bakanıydı. - Anne.
O meu Willy não está a fazer um bom trabalho lá em Washington?
Tiffany'nin babası iki işte birden çalışıyor.
E o pai da Tiffany tem 2 empregos.
Burada hazır bulunanlar bendeniz, Peder Richard Moore Nathaniel, Emily'nin babası Jason, arkadaşı ayin sırasında Emily'i izleyecek olan bir doktor ve Emily'nin kendisi. Emily ayinin icra edilmesi iznini vermiştir.
Presentes estão eu próprio, Padre Richard Moore Nathaniel, pai da Emily Jason, amigo dela um médico que cá está para monitorizar a Emily durante o ritual e a própria Emily que deu a sua autorização para a celebração do ritual.
Kötü kalpli, korkunç görünümlü büyücü Lapeer o toprakları eski güzel ruhuna kavuşturmak isteyen Zachary'nin babasını kaçırmıştı.
"O monstruoso e hediondo mago, GhastIy Lapeer raptara o pai de Zachary para o impedir de devolver à terra a sua antiga beleza e espírito vivo."
- Zachary'nin babası bağırır...
- O pai do Zachary gritou :
O zaman Billy'nin babası kim?
Meu primeiro marido era gay.
Jill, Joey'nin babası hakkında yanlış fikre sahip olmasını düşünmeden edemiyorum.
Jill, não consigo evitar de pensar que o Joey tem uma impressão errónea do seu pai.
Biliyor musun, Charlie'nin babasının, insanların ayakkabılarından onlarla ilgili her şeyi söyleyebileceği gibi bir teorisi vardı.
Sabes, o pai do Charlie defendia uma teoria : Conseguia-se saber tudo sobre uma pessoa através do seu calçado.
Demek siz Ken-ichi'nin babasısınız.
Então é pai de Ken-ichi.
Ken-ichi'nin babası olur.
Este é o pai de Ken-ichi.
O Ken-ichi'nin babası.
Ele é o pai de Ken-ichi.
Benim arkadaşım ve Takumi'nin babası Bunta!
Ou meu amigo Bunta.
Takumi'nin babası gözlerimi açtı.
O pai do Takumi estava certo. Se um piloto sente... ele tem que se impor por ele mesmo.
Takumi'nin babası!
O pai do Takumi.
Nishi'nin babası öldü.
O pai do Nishi morreu.
General Lee'nin babası benzer şartlarda yaşamını sürdürdü.
O pai do Lee viveu a vida toda como um esbanjador.
- Anne. - Biliyorsunuz, Willy'nin babası, kocam Başkan Franklin Roosevelt'in Dışişleri Bakanıydı.
- Sabem, o pai do Willy, meu marido foi o Secretário de Estado do Presidente Franklin Roosevelt.
Sol yumurtalığım üzerine bahse girerim Bebek Peggy'nin babası. Çaktırmadan hastaneden çıkıyor.
Porque, aposto o meu ovário esquerdo, como aquele é o pai da Bebé Peggy a sair do hospital, para evitar a imprensa.
Babasına dediğine göre, 6 ay önce ikiniz de Henry'nin arabasıyla Cara'ya çarpıp, oradan kaçmışsınız.
Ele disse ao pai que atropelaram a Cara com o carro do Henry, há seis meses, e depois fugiram.
Belki de Murray'ın ve sahte babasının işlerine fazla burnumu soktum, ama Gregory'nin rahatsız durumdaki Murray'a serenad yaptığını gördüğümde, bir şey fark ettim.
Talvez me tenha envolvido demasiado com o Murray e o seu falso verdadeiro pai, mas ao ver o Gregory a cantar uma serenata a um Murray claramente desconfortável, apercebi-me de algo.
Chloe'nin bu gece içkiye bize katılmasını istedim, ama yaşlı babasına ayırdığı zaman bu öğleden sonraymış.
Queria que a Chloe se encontrasse connosco logo, mas o único tempo que ela pôde dar ao papá é até esta tarde.
Steven babasıyla birlikte Kitty'nin yetişkinlerin kokteyl partisinde takılmayı tercih etti.
É verdade. Estão a ver, o Steven decidiu que prefere estar com o pai na festa-cocktail dos adultos.
Tabii Charlie'nin kardeşi ve Jake'in babası olduğun, Cal State Long Beach'i bitirdiğin, üniversite aşkınla evlendiğin ve bazen gecenin bir yarısı kalktığında uyuklar halde olduğun için çişini oturarak yaptığın dışında.
Licenciaste-te em Cal State, casaste com a namorada da universidade e, durante a noite, quando estás meio a dormir, fazes chichi sentado.
Benim tahminim çocuğun babası Teddy'nin her şeye burnunu soktuğunu öğrendi ve onu susturmak istedi.
Penso que o pai dele descobriu que o Teddy andava a bisbilhotar e decidiu calá-lo.
Eskiden, Terri'nin annesi ve babası, Monroe'larla Manhattan'da otururdum.
Antes vivia com os Monroe, a mãe e o pai da Terri, em Manhattan.
Anlaşılan Rosemary'nin anne babasının en sevdikleri hobi ev bakmakmış.
O principal passatempo dos pais da Rosemary era procurar casas.
"Tsuzuki'nin kızının evine gittim sonrasında babası hakkında sorular soracaktım her zaman ki gibi sorularıma cevap verecekti."
"Depois vou a casa da filha de Tsuzuki," "e perguntar-lhe-ei bastante sobre o seu pai," "e ela deverá responder às minhas perguntas."