English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ N ] / Nın babası

Nın babası translate Portuguese

14,183 parallel translation
- Anladığım kadarıyla Er'in babasısınız.
Presumo que seja o pai do soldado. Sim, sou.
- Lanet olası Yılın Babası!
Ele é o Pai do Ano!
Babası McAvoy radikal fikirler ve bahsediyordu. Eski gelenekleri yapmanın yeni yolları. Ve biz izin vermemeliyiz nasıl geriye, ileriye haline
O padre McAvoy estava a falar sobre ideias radicais e novas formas de quebrar as velhas tradições, como não devemos deixar que o avesso fique direito, ou os loucos se tornem sãos, ou a mentira tornar-se a palavra da verdade.
Tüm öğleden sonra maceralarını babasına anlatmak istiyorum varsayalım?
Eu suponho que queiras contar ao pai tudo sobre essas tuas aventuras?
Seni, senin gibi annesi ve babası olmayan çocukların yaşadığı bir yere götüreceğim.
Olha, vou levar-te para um lugar com outras crianças como tu. Que não têm pai nem mãe.
Ahmed, babasını hapse attığını düşünüyor.
Especialmente o Ahmed, ele acha que tu puseste o pai dele na prisão.
Aslında pek bayan da değil, babası Albert White olan bir hayat kadını.
Não era bem uma senhora, mas uma puttana mafiosa envolvida com o Albert White.
Bu özellikler babasını o kadar etkilemiş ki, babası ona çok güzel bir Rolex saat vermiş.
Estas qualidades impressionaram de tal modo o pai dele, que este lhe confiou um bonito Rolex.
20 yıl önce babasının canını bu bıçakla almıştım.
Matei o pai do David com esta faca há mais de 20 anos.
Ona babasının adını verdim. Elton'ın babası Nebraska'da mı?
Vou dar-lhe o nome do pai dele.
Yılın Babası ödülünü asla kazanamayacağım.
Nunca vou ser o Pai do Ano.
Becky canavarların babasını öldürüp öldürmeyeceğini sordu.
A Becky perguntou-me se os monstros vão matar o papá.
İşte babasının küçük kızı.
Aqui está a menina do pai.
Babasını bir av kazasında öldürmüş demek?
Matou o pai por acidente enquanto caçava?
Bir tedavi bulmak için ümitsizce çabalarken dahi genç kızın babası, kızını, sesini ve çehresini kaydedip sonrası için saklıyordu.
E mesmo enquanto trabalhava desesperadamente para criar uma cura, o pai da jovem perpetuava a sua filha, gravando a voz dela, o seu semblante, registando-os para a posteridade.
Benzerliğim ve sesim, babasının Alicia Marcus'un çocukluğunda yaptığı çekimlere dayanıyor.
O meu aspeto e voz basearam-se nas gravações de infância de Alicia Marcus, feitas pelo pai dela.
Judah'ın babası yüreğinde, iki kardeşin bu parçalanmış topraklarda birlik olmaya örnek olmalarını umarak ölmüştür. Hilekar!
O pai do Judah morreu à espera que os irmãos fossem um exemplo de união nesta terra dividida.
- Öz babasını tanıyor musunuz?
- Conhece o pai biológico?
- Birinin babası mı olacaksın?
- Vais ser pai? - Rose...
Max'in babasını arayabilirsin.
Porque não ligas ao pai da Max?
- Tundraköy'ün en korkulu suç babasının.
- Do temível criminoso, da Cidade da Tundra.
Babasını çok seviyor. Evi terk ettiğinde çok ağır karşıladı. Zavallım benim.
Ela adora o pai, e sofreu muito quando ele foi embora, a coitadinha.
SİR REGINALD DECOURCY LADY DECOURCY Catherine ve Reginald'ın anne ve babası
SIR REGINALD E LADY DECOURCY PAIS DE CATHERINE E REGINALD
Hem kendi iyiliği için hem de merhum babasının hatrına onu koruma altına almalıyız.
Devemos protegê-la. Não só pelo bem dela, mas pelo querido pai falecido.
Michael Corleone'nun iki kişi babasını öldürmeye kalkışırken restoranın kaşısında oturuyorken, onları soğuk kanlı bir şekilde öldürüp öldüremeyeceğiyle ilgili bilinciyle mücadele ettiği hep tartışılır.
Mas quando Michael Corleone estava sentado no restaurante em frente aos dois homem que tentaram matar o seu pai, muitos argumentaram que ele estava a lutar com a sua consciência se ele poderia ou não matá-los a sangue-frio.
Ama ben inanıyorum ki bu karar babasını ziyaret ettiği gece verildi.
Porém eu acredito que a decisão foi tomada na noite em que visitou seu pai.
Ama işinizi yapmak yerine siz gidip Simon Crowley'nin babası Frank'in Queens'te bir huzuevinde kaldığını öğreniyorsunuz.
Mas em vez de fazeres o teu trabalho, vasculhas e encontras o pai, de Simon Crowley.
Simon'ın babası Frank Crowley'i ziyaret edip ücretini mirastan alıyormuşsun sanırım?
Agora, você foi visitar o pai de Simon, e paga a estadia, certo?
Bana inanmıyorsanız, babasının gazetelerini okuyun.
E se não acreditam em mim, leiam os jornais do papá dele.
Annesi ve babası yakın zaman önce boşanmış.
Os pais dele acabaram de se divorciar.
Bir alkolik olan, ve çocuğun kolunu kıran babasının oğlunu bir daha görmemesi için mahkeme kararı çıkartmış.
Ela tem uma ordem de restrição contra o pai, um alcoólico, ele partiu o braço do rapaz.
Cameron'un babasıyla ilgili hiçbir arzusu, beklentisi yok. İnanın bana.
Cameron não quer nada com o pai dele, acredita em mim.
Babasından mümkün olduğu kadar az iz kalsın istedim.
Eu queria o menor vestígio do pai dele quanto possível.
İstediğin an çenemi kapamamı söyleyebilirsin, ama bence Cameron babasını seviyor, fakat bu... seni sevmediği anlamına gelmiyor.
Podes mandar-me calar a boca quando quiseres, mas... eu acho que o Cameron gostava do pai dele, mas... digo, isso não quer dizer que ele não goste de ti.
O küçük kızın babası gayri menkul gelişimi sektöründe.
O pai desta menina dedica-se aos imóveis.
Onlar babasını öldürdü.
Mataram o pai dele.
Ve nasıl bir çocuk babasının öcünü almak için imparatora yeterince yakın geliyor?
E como um menino se aproxima o suficiente do imperador para vingar o pai?
Her gün beni ve babasını gururlandıran kızıma.
O teu pai também se sentiria orgulhoso a cada momento.
Caliban'ın babasına hiç benzemiyorsun.
Não és parecido com o pai do Caliban.
Küba büyükelçisinin kızını ve babasını Eisemann'ı gömmek için rahatsız ettim.
Azucrinei a filha do embaixador de Cuba durante o funeral do pai por causa do Eisemann!
Düğün masraflarını gelinin babası öder.
O pai da noiva paga o casamento. É uma tradição que inventei agora.
Sen onun babasısın, her koşulda seni sever.
És o papá dela. Ela adorar-te-á sempre.
Mike, babasını öldürdü, Boone Lassiter, Bıçakta onun parmak izinin bulunduğu,
Mike tinha matado o seu pai, Boone Lassiter, deixado as digitais na faca, e confessou.
Şimdi, kişinin babasının öldürülmesi.
Agora, esta é a morte de um pai.
Mike eline bıçak aldı, ve babasını bıçakladı, Boone Lassiter, Tam buradan.
Mike pegou numa faca, e esfaqueou o seu pai, Boone Lassiter, mesmo aqui.
Önceden tasarlanmış ve kötü niyetle, Kendi babasını öldürdü.
Com premeditação e intenção maliciosa, assassinou o seu pai.
Şimdi, başka bir taraftan kurbanın, sesini duymuş olabilirsin, Mike'ın babası, iyi biri değildi, Oğluna karşı sert davranmış, ona zulmetmiştir.
Agora, é possível que ouçam do outro lado, que a vítima, o pai de Mike, não era um homem tão bom, ele era duro com o seu filho, intimidava-o.
Senin baban, o ve babasının ilişkilerinin, Yokuş aşağı gittiğine şahitlik etti.
O seu pai testemunhou que ele e o pai dele, que o seu relacionamento foi por água abaixo.
... Babasının ölüp, ölmediğini sordu.
Perguntou se o pai estava morto.
Bana mahkemeden önce babasının istismarından bahsetmiş olsaydı, Bütün davayı onun üzerine kurardım Ve Leblanc onu parçalardı.
Se ele me tivesse contado sobre o abuso antes do julgamento eu teria construído todo o caso baseado nele e Leblanc teria-se despedaçado.
Eğer Mike babasını bıçakladıysa Bizim savunmamız da bir yalan mı?
E se o Mike não apunhalou o pai e a nossa defesa é uma mentira também?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]