Olmak zorunda translate Portuguese
3,861 parallel translation
Ona kaybetmek istemedim. Çabalarınızda yalnız olmak zorunda değilsiniz.
Se considerasse ter a Flora longe de si por um tempo, então o negócio na Paradise, pode ser ele próprio uma formação.
Her şeye bir yorumun olmak zorunda mı?
Tens sempre de ler nas entrelinhas?
Bütün bunlar ne zamana yayında olmak zorunda?
- Quando vai para o ar?
Eğer Olivia ile birlikteysen, artık babanın oğlu olmak zorunda değilsin.
Se estiveres com a Olivia, não precisas ser o filho do teu pai.
Kablolu bir sistem olmak zorunda efendim. Şebekeyi kapattılar.
Só pelo laptop, senhor.
Bunların hiçbiri olmak zorunda değildi.
Isto não tinha de acontecer.
Uyumlu olmak zorunda. - Nasıl?
Por isso, as mesas têm de estar em harmonia.
Umarım öyle olmak zorunda kalmaz.
Espero que não precise ser.
İki tane kola sistemi olmak zorunda değil!
Não tem que ser um sistema de apenas duas colas!
Bak, düşman olmak zorunda değiliz.
Estás a ver? Não precisamos de ser inimigas.
Bir adam dünyayı kurtarmak için usulen gerçek doktor olmak zorunda değil.
Um homem não precisa de ser um médico de verdade para salvar o mundo.
Hızlı olmak zorunda. Jenna'ın hayatı için saat işliyor.
Não precisa de ser nada de elegante, só precisa de ser rápido.
Kaçmadıklarından emin olmak zorunda.
Ele precisa de cuidar delas, vigia-las.
İzin belgesi lazım dedim, gerçek olmak zorunda demedim.
Precisamos de um mandado mas, ele não precisa de ser real.
Sadece uğramasına razı olmak zorunda olabilirsiniz.
Talvez só tenham isso.
Oradaki süper adam sen olmak zorunda mıydın gibi hissettin?
Achaste que tinhas de ser o melhor lá fora?
Neden her şey seninle alakalı olmak zorunda? !
O mundo não gira à tua volta!
Eğer aileyi seçersem, yine bu aile mi olmak zorunda?
Se escolher a família, tem que ser esta família?
Öyle olmak zorunda değil.
Não deveria ser...
Böyle olmak zorunda değil.
Não terá que ser assim.
Öyle olmak zorunda.
Têm que estar.
Böyle olmak zorunda değil!
Não tem que ser assim!
Hastalık virüssel. Virüssel olmak zorunda.
Só pode ser viral.
Uyuşturucu olmak zorunda mıydı?
Teve de serem drogas?
Öyle olmak zorunda.
Bem, é preciso ser.
Ya, Cyndi Lauper bizim şarkımız olmak zorunda mı?
Sim. A nossa canção tem de ser a Cyndi Lauper?
Sen kötü adam olmak zorunda değilsin.
Tu não tens de ser o mau da fita.
Yalnız olmak zorunda değilsin.
Não tem que ficar sozinha. Tome, tome, tome.
- Öyle olmak zorunda değil.
- Não necessariamente.
Hepimizin mutlu olmak zorunda olduğunu.
Todos temos a obrigação de ser felizes.
Hemen olmak zorunda değil tabii.
Claro, mas agora é melhor não.
İlla tek boynuzlu at olmak zorunda mı?
Têm que ser unicórnios?
Öyle biri olmak istediğimi, öyle biri olmak zorunda olduğumu söylüyorum.
Estou-te a tentar dizer que quero ser, tenho que ser.
Yaban arısı olmak zorunda mı?
Tem de ser do Bumble Bee?
Yaban arısı olmak zorunda.
Tem de ser do Bumble Bee.
Benim gibi olmak zorunda değilsin.
Não tens de ser como eu.
- Uzun olmak zorunda zaten.
Tem de ser longo.
Bay Çekici ne sikime bu kadar üzgün olmak zorunda ki.
Por que razão o "Capitão Bonitão" está tão triste?
Her zaman haklı olmak zorunda olmadığını biliyorsun değil mi?
Não precisas de ter sempre razão sobre tudo.
Başkanlık için aday olabiliyorsun diye olmak zorunda değilsin.
Só porque podes concorrer a Presidente, não significa que deves.
Bu neden bir mit olmak zorunda?
Porque é que isto tem ser um mito?
Denise. Her zaman böyle harika olmak zorunda mısın?
E a este maldito armazém, claro.
Öyle olmak zorunda değillerdi.
Não tinham de ser.
Mirza'nın yaptıkları için üzgünüm. Ama bazen çocuklarımızın düzgün yetiştiğinden emin olmak için zor şeyler yapmak zorunda kalırız.
Lamento pelo Mirza, mas às vezes temos que fazer coisas difíceis para garantir que os nossos filhos crescem da maneira correta.
- Yarın olmak zorunda.
- Tem que ser amanhã.
Zavallıyı öldürmeden önce engel olmak için polis çağırmak zorunda kaldım.
Tive de chamar a bófia para evitar que eles matassem o gajo.
- Olmak zorunda değilsin.
Não tem de sentir-se.
Öyle olmak zorunda
A intenção é essa.
Popüler olmak için baskı gücünü kullanman zorunda değilsin.
Sabes, não tens que usar a compulsão para ser popular.
Biri önden gitmek zorunda. Kim olmak ister?
Alguém tem de ser o primeiro.
Buluşmak zorunda olmak mı?
E tem que os reencontrar?