English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Orada kalın

Orada kalın translate Portuguese

604 parallel translation
Arabanıza binip Tobacco Road'a gidin ve orada kalın.
Metam-se no vosso carro, väo para Tobacco Road e fiquem por lá.
Güvertede yere yatın ve orada kalın.
Deitem-se no convés e fiquem lá.
Emrim bu. Orada kalın!
E é... para ficarem mesmo!
Georgette, siz orada kalın.
Georgette, fique aqui.
Bu yüzden lütfen evlerinize dönün ve orada kalın.
Por isso, por favor, vão para casa e fiquem por lá.
Orada kalın.
Fique aí!
Bu yüzden iyi bir yer seçin... ve o gelene kadar orada kalın.
Por isso escolham um bom lugar, e esperem, até ele vir.
İki gün orada kalın.
Chegamos daqui a 2 dias.
Orada kalın.
Vocês também, miúdas.
Bu arada Milchester'a dönün ve orada kalın lütfen.
Entretanto, vá para casa, para Milchester, e fique lá.
Orada kalın ve tatlınızı yiyin!
Fiquem aqui e terão o que merecem!
Girin şu kulübeye ve orada kalın.
Agora metam-se naquela casa da guarda e fiquem lá.
Şimdi güvenliğiniz için içeri girin ve askerler... -... gelene kadar orada kalın.
Agora estão salvos, quando as tropas chegarem, arrasaremos com tudo.
Bayan Grange orada kalın.
E Sra. Grange... A senhora não sai de lá.
Orada kalın ve beni bekleyin.
Ficar coberto e espere por mim.
Orada kalın!
Fiquem aí!
Orada kalın.
Para trás.
- Hayır, orada kalın.
- Não, vocês ficam aí.
- Onunla içeri girin ve orada kalın.
- Entrem, também, e fiquem lá.
Orada kalın.
Permaneça onde está.
- Şimdi orada kalın.
Fica aí.
Orada kalın, çünkü sizi sevgiye boğacağım!
Não saia daí porque eu vou matá-lo com beijos.
Orada kalın!
Muito bem!
Orada kalın. Orada kalın.
Parem aqui!
- Çabuk, ranzalara ve orada kalın!
- Vamos! Mantenham-se nos beliches!
Salın ortasına geç Jane, orada kal.
Vai para o meio da jangada e fica lá, Jane.
Kışın orada kalıyoruz.
Ficamos lá no Inverno.
Orada biraz daha kalıp bir iki yavru goril yakalamaya çalışacağım. Gezinin parasını çıkartayım en azından.
Vou ficar cá uns tempos e tentar apanhar gorilas bebés, para a viagem nâo dar prejuízo.
Sonra da nereyi beğenirseniz, sağlığınız ve rahatınız için nereyi uygun görürseniz, orada kalırsınız.
Depois, onde quiserdes e onde acharmos mais conveniente a vossa melhor saúde e vossa recreação.
Senin orada biraz önce söylediklerin... hoşça kalın gibi geldi.
O que disseste lá embaixo... soou como um adeus.
Güzel. tam orada kal. Ve iyi olacaksın.
Óptimo, então fica aí, que ficas bem.
Maeschen, Orada ağacın gerisinde kal!
Maeschen fica baixo.
Orada kalın.
Parem.
Ağacın arkasına geç ve orada kal.
Vai para trás daquela árvore e fica lá.
Biraz orada kal ve ne yaptıklarını gözle.
Fica um ou dois dias para ver o que eles vão fazer.
Onsuz olmanın daha iyi olduğunu anlamayan kız hüzün içinde orada kalır.
A nossa heroína ali fica, desgostosa, sem se aperceber que, de facto, ficou melhor assim.
O bulutların arkasına geç ve orada kal.
Volta para as nuvens! Volta para as nuvens e não saias de lá.
Başka bir yerdense orada kalıp, Tarih Bölümü yönetimini çok daha kolay alırsın.
Também podes apoderar-te facilmente do Departamento de História daí.
Hayır, yalnızca orada kalıp Georgie'nin tek taraflı laflarını dinle.
Não, fica aí e ouve a versão do George.
Vulcanlı olmak senin için bu kadar önemliyse, o halde orada kal, Yıldız Filosu ve Vulcan felsefesinin kurallarından ve yönetmeliklerden bahsederek, babanın ölmesine izin ver. Ve bunun için hayatımın sonuna kadar senden nefret edeceğim.
Se ser Vulcano é mais importante para ti, então vais lá estar, de pé, a citar regras e regulamentos da Frota Estelar e filosofia vulcana, e deixares o teu pai morrer, e... eu odiar-te-ei para resto da minha vida.
Orada kalın.
Mantenham-no.
Vulcanlı olmak senin için bu kadar önemliyse, o halde orada kal, Yıldız Filosu ve Vulcan felsefesinin kurallarından ve yönetmeliklerden bahsederek, babanın ölmesine izin ver.
Se ser vulcano é mais importante para ti, podes ficar aí, a falar de regras e regulamentos da Frota e da filosofia vulcana, e deixar que o teu pai morra.
Orada kalın!
Abaixe-se!
Orada kalın!
Não se cheguem mais!
Bir yolunu bulup evlendiğinizi açıklayana kadar biz, kalırsın orada. Prens'in affını sağlayıncaya dek. Oraya giderken duyduğun kederin bin misli sevinçle dönersin.
Onde vivereis, até à altura de anunciar vosso casamento, pedir perdão ao Príncipe, e vos chamar de volta com milhões de vezes mais alegria do que agora que partis, desgostoso.
Kalın orada.
Senta-te aí.
Mecbur olmasan, orada kalır mıydın?
- Ficavas lá sem motivo?
Sizi oraya kaparlar, ve orada öylece karanlıkta kalırsınız.
Prendem-te e ficas lá em silêncio.
( John Rogan, Seyir Subayı / Bombacı ) Bizim grup uçmadığı zamanlarda genellikle Londra'ya giderdi. Orada vakit geçirirdi. Eğer paraları kalmışsa, bazen ertesi gün görevleri olup olmadığını öğrenmek için telefon eder görev yoksa orada kalırdı.
Quando o nosso grupo não estava a voar, geralmente iam a Londres, passavam lá o dia e, por vezes, se ainda tivessem dinheiro, telefonavam para saber se havia missão no dia seguinte, e, se não houvesse, ficavam na cidade.
Orada kalıp sıkılmak, ya da kaçıp şansını denemek.
Ficar lá e chatear-se ou sair e correr o risco.
Orada, Tiberius'un kadın, erkek köleleriyle ve kendisiyle öyle hayvani, öyle iğrenç ahlaksız davranışlara maruz kaldım ki tek başına fahişelik, bununla kıyaslandığında, ibadet gibi kalır.
E lá fui submetida a... a actos... tão abominavelmente imundos... em obscenidades tão animalescas... com ele e com os seus escravos, de ambos os sexos, que a mera prostituição, parece uma bênção comparada com o que aconteceu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]