English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ O ] / Ortada

Ortada translate Portuguese

7,789 parallel translation
Ortada bir...
Estamos no meio de...
- Edeceğini düşünüyorum eğer ortada bir araba yoksa.
Creio que sim... se não havia nenhm carro.
- Emin olduğum tek şey bir an önce işine dönmesi gerektiğidir. - Tabii ortada iş falan kalırsa.
A única coisa que sei é que ele precisa de voltar para os negócios enquanto ainda restarem negócios para os quais voltar.
- Ve sonuç ortada.
E aqui estamos nós.
Güvenlik ağını söküp insanları ortada bırakmak.
Desmontem a rede de segurança e deixem as pessoas desamparadas.
Bence zombi sürüsü ortada dolansaydı... -... ortalık inanılmaz bir şekilde karışırdı.
E quero acreditar que iria haver uma notícia especial se houvesse uma horda de zombies.
Baban ortada yok.
Seu pai está desaparecido.
Marbella'nın batmamak için nakite ihtiyacı var, baban ortada yok...
O Marbella precisa de dinheiro para se manter de pé, seu pai se foi...
Ortada kılavuzluk eden birileri varsa, iktidarın merkezlerine sızmayı başarmış.
Se havia alguém a guiar, assegurou-se de se infiltrar nos centros de poder.
Bak, ortada bir yanlış anlaşılma var.
Isto é um mal-entendido.
Bir gün de, Simon Stagg ile tanıştı tabii. Sonra bir baktık... Simon Stagg falan kalmamış ortada.
E uma vez encontrou-se com o Simon Stagg, e depois deixou de se ver o Simon Stagg.
Bu yaşlı polis için fazlasıyla çok tesadüf ortada.
São muitas coincidências para este velho polícia.
Bunun amatör seviyesinde bir iş olduğu açıkça ortada.
É óbvio que é trabalho de um amador.
Bu Hilebaz her kimse utangaç olmadığı ortada.
Quem quer que seja, não é tímido.
Ortada bomba falan yok.
A bomba não está aí.
Ortada başka şeyler dönüyor Barry.
Há mais qualquer coisa a acontecer.
Ortada pek bir suçlu görmek zor.
Não consigo imaginar carregar esse tipo de culpa por aí.
Ama bir şeyler sakladığı ortada.
Ele está a esconder alguma coisa.
Bu soruşturmada polislerin idaresinde suiistimallerin olduğu ortada ama davalının tarafsız bir mahkeme sürecinden geçeceği için mutluyum.
Houve falhas claras nesta investigação e no comportamento dos agentes, mas estou convencida de que o arguido pode, de facto, ter um julgamento justo.
Ben de bu baştan başlarım, ortada buluşuruz.
Vou começar por aqui e encontramo-nos no meio.
Ortada bir sebep yokken arkadaşlar birbirini öldürmeye çalışmaz.
Amigos não se tentam matar uns aos outros sem nenhuma razão.
En iyi tahminini yap, ortada yaklaşık ne kadar var?
Um cálculo por alto. Em quanto está a parada?
Ortada komplo falan yok.
Não há nenhuma conspiração.
Onun ana karakter olduğu bariz ortada.
Claro que ele é uma figura principal.
Her şey ortada.
É óbvio. Eles avisaram o FBI.
Bay Egan'ın toplum için tehlike arz ettiğini düşünüyoruz ve ortada kayda değer bir kaçma riski bulunmaktadır.
Egan é um perigo para a comunidade e que há um risco grande de fuga.
Bu insanlara yardım etmemiz gerektiği bal gibi ortada.
- Obviamente, temos de ajudar esta gente.
Alvarez bugün ortada yoktu.
O Alvarez não chegou a aparecer, hoje.
Eski kurallara hapsolmuş durumdayız, ama bizi oraya hapseden güçler artık ortada yok.
Presos nos mesmos antigos padrões, mas... As forças que nos manteve assim já se foram.
Hangi salak bunu ortada bırakmış acaba?
Quem foi o idiota que deixou isto aqui?
Görünüşe göre ortada iki genç süper ikiz varmış.
Acontece que agora são dois gémeos adolescentes maravilha.
Meğerse ortada iki genç süper ikiz varmış.
Parece que são dois gémeos maravilha adolescentes.
Bu insanlara yardım etmemiz gerektiği bal gibi ortada.
- Devíamos ajudar estas pessoas.
Ben öldükten sonra onu ortada bırakma, olur mu?
Não a deixes por aí quando eu me for, está bem?
Ortada savrulan tek bir araç var. O halde şüpheli kazayı gördü ve onu hastaneye götürüyordu.
Então o suspeito apareceu no local do acidente por acaso e estava a leva-la para o hospital.
Yani seni tutuklayan polislerin... ne yaptıklarını bilmediklerini,... ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu,... bazı karmaşık durumlar yaşandığını,
Afirma que os agentes que o detiveram não sabiam o que faziam? Que houve um erro? Que fizeram confusão?
- Tam ortada sıraya geçsinler.
- Lá para o meio.
Ben de "yok, almayayım" dedim ama beni duymazdan geldi. Belli ki ben de öyle yapmalıymışım çünkü en az beş dakika geçmesine rağmen Holly ortada yok.
Eu disse-lhe que não, ela ignorou-me, que era o que eu devia ter feito, pois já passaram uns cinco minutos e ela ainda não voltou.
Durum ortada yani.
E cá estamos nós.
Bu davanın sonucu gün gibi ortada.
Este caso está aberto e encerrado.
Ortada çok para vardı.
Era muito dinheiro.
Benden başka kimse ortada dolanan zombiler için endişeleniyor mu acaba?
Há mais alguém preocupado com todos estes Z's por aqui?
Ve benim de sorunun parçası olduğum ortada.
E é bastante claro que faço parte do problema.
- Ortada şirket falan kalmadı.
- Já não existe empresa.
Ortada ceset yokken, ortaya çıkmaktan kaçınmanın daha iyi yolu nedir ki?
Para não ser descoberto, é só não encontrarem o corpo.
- Katilin kim olduğu ortada.
- É óbvio quem é o assassino.
Ortada bir plan yoktu ve burayı inşa ettim.
Não havia qualquer plano e eu construí isto.
Hiç olmaz da, oldu ya ortada bir durum varsa öğrenmemiz gerek.
Se por algum motivo, houver razão para alarme, temos de saber.
O bir taraftan başlardı tırmığa ben de öteki taraftan başlardım sonunda ortada buluşurduk.
Ele varria as folhas de um lado e eu varria do outro e encontrávamo-nos a meio?
Üretilmiş bir şey yoktu ortada. Markridge çıkmaz sokak.
Nada cultivado.
Ortada olmak pek umurunda değil.
Não gosta muito da ribalta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]