Ortadan kayboldu translate Portuguese
1,560 parallel translation
Evet, ama ortadan kayboldu. Ne olduğunu bilmiyorum.
Sim, mas não sei o que lhe aconteceu.
Ortadan kayboldu.
Desapareceu apenas.
Brian da ortadan kayboldu.
A Lori desapareceu.
Ortadan kayboldu.
Simplesmente, desapareceu.
Ve sonra birden ortadan kayboldu, sanki çok önemli bir işi varmış gibi.
Então ela desapareceu de repente, como se tivesse algo realmente importante para fazer.
- Vardı. Bir gün, işte olduğu sırada, onu bıraktı ve ortadan kayboldu.
Um dia ele arrumou as malas e desapareceu enquanto ela estava no trabalho.
Benim babam ben 5 yaşındayken ortadan kayboldu ve bir daha onu hiç görmedim. Bu senin beraber büyüdüğün babaya benziyor mu?
O meu desapareceu quando eu tinha cinco anos e nunca mais o vi. Parece-te ser o pai com quem cresceste?
Ayrıca, Philadelphia'da üretilenlerin çoğu ortadan kayboldu.
E maioria feitas em Filadélfia, já desapareceram.
Dün, Doakes bir görüşmeden çıktı ve ortadan kayboldu.
Ontem, o Doakes saiu a meio de uma entrevista e desapareceu.
Cinayetten hemen sonra ortadan kayboldu.
Desapareceu após o homicídio.
Jonas ortadan kayboldu.
Agora o Jonas desapareceu.
Bir kaç yıl önce ortadan kayboldu.
- Desapareceu há uns anos.
Sonra ortadan kayboldu.
Ela desapareceu de repente...
Hayır, o sadece... ortadan kayboldu.
Não, ele... Ele desapareceu simplesmente.
İki hafta kadar evvel, bir gün ortadan kayboldu.
Há duas semanas, ele desapareceu durante um dia todo.
Whitney ortadan kaybolduğunda, "Tapınak" projesinin bilgileri olan çipi de onunla birlikte kayboldu.
Quando o Whitney desapareceu, também o fez a informação do santuário inserida num chip de computador.
Bir yıl sonra ortadan kayboldu.
Desapareceu há mais ou menos um ano.
- Ortadan kayboldu.
- Desapareceu.
Kafasının acıdığını söyledi ve sonra ortadan kayboldu.
Disse que lhe estava a doer a cabeça, e depois... evaporou-se.
Şimdi de fare ortadan kayboldu!
Agora o o rato desapareceu.
Hayır, döner dönmez ortadan kayboldu.
Não, ele desapareceu assim que voltamos.
Hırsız, 64'de ortadan kayboldu.
Bufo, desapareceu em 1964.
Curtis Peck ortadan kayboldu.
Curtis Peck desapareceu do mapa.
Beni hamile bıraktıktan sonra ortadan kayboldu.
Depois de me engravidar, arranquei-lhe a cabeça.
Öylece ortadan kayboldu.
Apenas desapareceu.
Eşiniz daha önce de ortadan kayboldu mu?
O seu marido já tinha desaparecido?
Sonra da ortadan kayboldu.
A seguir, desapareceu.
Kafama bir silah dayadı ve ortadan kayboldu.
Ele colocou uma arma na minha cabeça e desapareceu.
Önce Tom Jackman'ı kaybettik, sonra Anne ortadan kayboldu.
Primeiro perdemos Tom Jackman, depois a Mãe desaparece.
- Aynen öyle. Tanışmamızdan birkaç ay sonra ortadan kayboldu.
Ela desapareceu uns meses depois de nos conhecermos.
Mart 07'de Mogadishu'da ortadan kayboldu.
Mogadíscio, Março de 2007. Desapareceu.
Sonra bir gece yarısı ansızın ortadan kayboldu.
E depois simplesmente vai embora no meio da noite?
Çocuklarından biri aniden ortadan kayboldu mu hiç?
Algum de seus jovens desapareceu?
Fakat dünyanın ona en çok ihtiyacı olduğu anda ortadan kayboldu.
Mas quando o mundo mais precisou dele, ele desapareceu.
Ama savaştan sonra ortadan kayboldu.
Mas depois de uma certa batalha, desapareceu sem deixar rasto.
Fakat dünyanın ona en çok ihtiyaç duyduğu anda, ortadan kayboldu.
Mas quando o mundo mais precisou dele, ele desapareceu.
Boşluk ve yörüngelerde hareket eden parçacıklar gibi makul fikirler ortadan kayboldu. Bunlar, bütün bilim tarafından en çok yanlış anlaşılıp en çok yanlış kullanılan kavramlar ile, kuantum atlamaları ile yer değiştirdi.
Ou seja, ideias sensíveis como espaço vazio e partículas a moverem-se em órbitas, desaparecem, e são substituídas por algo que é um dos conceitos mais mal entendidos e mal usados em toda a ciência :
Sonrasında ortadan kayboldu.
Depois disso, ele desapareceu.
Bir sürü kişi ortadan kayboldu.
Dúzias delas evaporaram-se.
Ortadan kayboldu. Kayıp mı oldu? Öylesine gürültücü bir adamın öyle kolayca kaybolacağından şüpheliyim.
A municiar mosquetes, a dar ordens, a tocar o tambor, a correr e a latir, quando o que queriam era ficarem quietos e serem observados.
Amanda'nın kaybolduğu saatlerde ortadan kayboldu.
Perdemos-lhe o rasto por volta da altura em que a Amanda desapareceu.
Ben daha küçük bir çocukken büyük amcan, Michael Ashen iz bırakmadan ortadan kayboldu.
Quando era miúdo, o teu tio-avô, o Michael Ashen, desapareceu sem deixar rasto.
Baban ortadan kayboldu. Babam bana sırt çevirdi.
O meu pai virou-me as costas.
Adam tamamen ortadan kayboldu.
O tipo desapareceu por completo.
"Harry Houdini ortadan kayboldu."
"Harry Houdini, desaparece."
Sabah buğusu gibi ortadan kayboldu.
Ele sumiu, como o orvalho da manhã.
Kefaletle serbest bırakıldı ve tanıklar ortadan kayboldu.
Saiu sobe fiança e as testemunhas desapareceram.
Sen doğmadan evvel. 25 yıl önce şöhretinin zirvesindeyken, beş ay boyunca ortadan kayboldu.
Vinte cinco anos atrás... no auge da sua fama, ela desapareceu por 5 meses.
6 numaradaki kadın, iki gün önce ortadan kayboldu.
A jovem do quarto 6 desapareceu há dois dias.
Ortadan kayboldu!
Ela...
Sonra da ortadan kayboldu.
Temos um futuro grave problema.