Ortadoğu translate Portuguese
259 parallel translation
Burma, Singapur, Ortadoğu, Orta Amerika, Vietnam Afrika, Bosna ve pek çoğu.
Bremem, Cingapura, Oriente Médio, América Central, Vietnam, África, Bósnia e por aí vai,
Beyler, Ortadoğu kuvvetlerinde görev yapan tüm subaylara, General Auchinleck'in emirleridir.
Esta ordem do general Auchinleck é para comandantes e chefes-de-estado das forças no Oriente Médio.
Ortadoğu Kuvvetleri Komutanı.
Comandante supremo, M.E.F.
Ortadoğu'nun anahtarı.
A entrada para o Médio Oriente.
Çöldeki isyan Ortadoğu Cephesi için kritik önem taşıyordu.
A revolta no deserto teve um papel decisivo na campanha do médio oriente.
Bakışlarınız Amerika'da beyazların siyahlara bakışının aynısı. Ortadoğu'da Arapların Yahudilere ya da Yahudilerin Araplara bakışının. Rusların komünist dünyasında Çinlilere yöneltilen bakışın aynısı.
O seu olhar parece o dos brancos quando olham para os negros, o dos árabes quando olham para os judeus ou vice-versa, para o Médio Oriente, e, no mundo comunista, o dos russos quando olham para os chineses.
Düşmanla savaşabileceğimiz tek farklı yer olarak Kuzey Afrika çölleri yani Ortadoğu coğrafyası mevcuttu.
Decidimos que o único local onde podíamos enfrentar o inimigo era o deserto do Norte de África.
Ortadoğu'yu bombalamak ve orada savaşmak.
Não eram alternativas, eram possibilidades. Bombardear... e lutar no Médio Oriente.
Ve bu nedenle o günlerde Ortadoğu'ya baskı yapıp onları savaş için tahrik etmeye çalıştık. Alman birliklerini İngiltere sınırlarından uzaklaştırmak zorundaydık.
Por isso, começámos desde logo a forçar, pressionar e pedir mais armamento no Médio Oriente e tivemos de tirar o armamento daqui, da defesa britânica.
Malaya, Britanya, Ortadoğu ve Rusya'nın ardından geliyordu.
Eles estavam em quarto lugar, depois da Grã-Bretanha, Médio Oriente e Rússia.
Asker takviyesi bakımından da, Ortadoğu'dan sonra ikinci sırada geliyorduk.
No que diz respeito aos homens, a primeira prioridade era o Médio Oriente e a Malásia estava em segundo lugar.
Daha gerçekçi ve önemli bir fırsat yakalanmış olan ortadoğu cephesi daha şüpheli ve gerçekten uzak bir başarı olan uzakdoğu cephesine feda edildi.
Perdemos uma oportunidade de ganhar algo que era real e importante no teatro de guerra do Médio Oriente, para ir conquistar algo que era bastante duvidoso e improvável no Extremo Oriente.
Ortadoğu'dan gönderilmişti ve şimdi elindeki yetersiz kaynakla zorlu bir rakiple karşı karşıyaydı.
Transferido do Médio Oriente, enfrentava agora um inimigo admirável, com parcos recursos.
- Ortadoğu.
- Médio Oriente.
Ortadoğu'ya saldırma planlarımız mı var?
Estamos a planear uma invasão no Médio Oriente?
Ortadoğu'da yine bir bombalı saldırı...
Houve um bombardeamento no Médio Oriente...
Üç gün basın bülteni yayınla, üç hafta bakanlık bildirisi yayınla birden Ortadoğu'da bir kriz yaşansın, her şey eski haline dönsün!
Três dias de comunicados, três semanas de declarações ministeriais, depois há uma crise no Médio Oriente e volta tudo ao normal.
Fourier, bir çok bilim insanı gibi,... yakın zamanda Napolyon'un Ortadoğu seferine katılmıştı.
Fourier tinha participado recentemente, como um dos muitos cientistas, na expedição de Napoleão ao Médio Oriente.
Ortadoğu'daki insanları devrime teşvik etmek için Bakü'de düzenlenecek kongrede Amerikalı işçileri temsil edeceksiniz.
Agora poderá representar os trabalhadores estadunidenses... no próximo congresso em Bakú, para impulsionar a revolução entre os povos do Oriente Médio.
Yani, bu ay ışığının altında,.. ... Ortadoğu'da bulunan ve bu güzel dünyanın üstüne sadece deli bir adama komşularını havaya uçurma şansı vermek üzere kurulmuş olan yepyeni bir nükleer arıtma tesisindeyim.
Por isso, aqui estou, numa noite de luar, a espreitar pela goela de uma refinaria nuclear novinha, no Médio Oriente, construída com o único propósito de permitir que um louco mande os vizinhos pelos ares.
Bildiğiniz üzere Ortadoğu'da büyük bir kriz yaşamaktayız.
Como sabem, temos uma crise grave no Medio Oriente.
- Ortadoğu'daki filomuza ulaşın.
- O Esq. Sabre para o Medio Oriente.
Kaçırılan uçak hala bilinmeyen bir yönde tahminen Ortadoğu'ya doğru ilerliyor.
O avião desviado ainda está no ar rumando para destino desconhecido, presumivelmente algures no Médio Oriente.
Ortadoğu'daki en yakın dostumuz İsrail, hem de Beyrut'a 20 dakikalık bir mesafede.
israel e o nosso melhor aliado no Medio Oriente, e fica a 20 minutos de Beirute.
Ortadoğu'nun Las Vegas'ıydı.
Era a Las Vegas do Medio Oriente.
Bugün Libya'da, Albay Gaddafi'nin önderliğinde, Ortadoğu'da, siyonist ve Amerika emperyalizmine karşı olan mücadeleyi uzun ölçekli değerlendirme amacıyla toplandılar.
Hoje na Líbia, os lideres árabes progressistas, convidados pelo Presidente, o Coronel Kadafi, encontraram-se para discutir outras medidas... na luta constante contra o imperialismo americano e sionista no Médio Oriente.
"Kap, milyonlarca yıl önce, Ortadoğu'da gömülmüş..." ... burada biraz çılgınlaşıyor, " Şeytanın babası tarafından.
O recipiente foi enterrado no Médio Oriente pelo "Pai de Satanás".
Hiç Ortadoğu atamaları oldumu?
Já teve missões no Médio Oriente?
Elveda Ortadoğu Afrika'nın incisi.
Adeus, pérola da África Central.
.. Ne yazık ki biz de kaybolduk şimdi.. Ve yazar çok net bir şekilde Philip'in babasının.. .. Ortadoğu'ya sık seyahatler yapan genç bir adam olduğunu vurgulamış..
E o autor é claro quando quer o pai do Philip como jovem, a viajar no Médio Oriente.
Londra ve İrlanda'da bombalamalara karışmış. Ama Ortadoğu'daki bağlantıları sayesinde dokunulmaz biri.
Está ligado a atentados à bomba... mas é intocável devido às suas ligações com o Médio Oriente.
Ortadoğu'daki küçük çarpışmalar mı?
Baseado na escaramuça no Médio Oriente?
Önce ortadoğu yörüngesinde bulunan askeri casus uydusuna gireceğim.
Primeiro, penetro na rede militar do satélite espião, na sua órbita sobre o continente americano.
Nükleer silah sırlarını Ortadoğu'ya satıyor.
Vende informações nucleares para o Médio Oriente.
Asya ve Ortadoğu'dan müşteriler beklemede efendim.
Os clientes da Ásia e do Médio Oriente estão à espera, senhor.
Son bir iki yıldır Penn çok geniş bir iletişim ağı geliştirdi. Kuzey Kore ve Amerika'da, özellikle de Ortadoğu'da.
Nos últimos anos o Penn desenvolveu contactos com a Coreia do Norte, a partir daqui e em particular, com o Médio Oriente.
- Avrupa, Ortadoğu, ve Asya'dalar. - Etkileyici.
- na Europa, Oriente Médio e Ásia.
... Ortadoğu ülkelerindeki petrol yataklarını korumak için kullanacakmış.
Ele usa as armas nucleares... nos países do oriente.
Ortadoğu, Balkanlar, Orta Amerika, Batı Afrika.
Médio-Oriente, Balcãs, América Central, África Ocidental...
Ortadoğu dilleri gibi dedi.
Diz que soa a Médio Oriente.
Ortadoğu'ya yaptıklarına bir bak.
Vê o que ele fez com o Médio Oriente.
Ortadoğu.
O Médio Oriente.
Ortadoğu. Doğunun ortası!
O médio... o médio do Oriente.
Elimizde bir sürü bilgi var ve Ortadoğu ve güneydoğu Asya için Khrushchev ile bir çok şeyi konuşabiliriz.
Agora a nossa influência foi reforçada. Vamos tratar do Kruschev, do Médio Oriente e do Sudeste Asiático.
Şu anda Ortadoğu'da kendimizi korur vaziyetteyiz General.
Estamos a limpar-nos como podemos por esse Médio Oriente fora!
Bütün Ortadoğu'yu bombaladılar.
Acho que devíamos bombardear todo o Oriente Médio.
- Rachel Rose, 29 yaşında, Columbia Gazetecilik okulundan mezun. - Ortadoğu ilişkileri uzmanı.
Rachel Rose, 29 anos, perita em assuntos do Médio Oriente.
Ortadoğu'daki deprem hakkında ayrıntılar.
mais sobre o terremoto no Médio Oriente..
- Larry, ortadoğu problemlerini tartışıyor. Omar Khadaffi ve Şarl ile.
Está tudo bem.
" Bill Ve Ted'in Ortadoğu Turnesi.
CONSEGUEM A PAZ
Ortadoğu! Keskin nişancıları diğerlerinden ayırabilirdi.
Podia ter-se cingido aos atiradores!