Oğlunuz translate Portuguese
2,502 parallel translation
Oğlunuz beni ölüme gönderdi, dostumu çarmıha gerdi, ve annemle kız kardeşimi öldürdü,
O seu filho condenou-me à morte, crucificou o meu amigo e assassinou a minha mãe e a minha irmã,
Evet. Maalesef ki konu oğlunuz hakkında, zaman kısıtlaması olan bir durum.
Sim, infelizmente é uma questão urgente sobre o seu filho.
Bayan Florrick, oğlunuz yanıma geldi.
Mrs. Florrick, foi o seu filho que veio ter comigo.
Eğer oğlunuz burada olsaydı, durmanızı isterdi.
Se o seu filho estivesse aqui, pediria que não fizesse isso.
- 20 yıl önce kaçırılan oğlunuz mu?
- O seu filho que foi raptado há 20 anos?
Bir oğlunuz oldu.
Vocês têm um filho.
Savurgan oğlunuz döndü, ve, uh, yüksek matematik sınavı var.
O filho prodígio voltou e pode ter brilhado noutra prova.
Oğlunuz yardımsever birisi midir? - Evet, mesela birisi yaralansa ya da başına bir iş gelse, onlara yardımcı olur mu? - Yardımsever mi?
O seu filho é uma pessoa empática?
Sizce oğlunuz, insanlara zarar vermekten zevk alır mı? Ne?
O seu filho sente prazer em fazer mal às pessoas?
- Oğlunuz mu?
- É o seu filho?
Oğlunuz bana ateş etti!
O seu filho deu-me um tiro!
- Bayan Florrick, kızınız HMD'nin hatalı pozitif sinyali yolladığını söylüyor çünkü oğlunuz "crooked grind" hareketi denemiş ve vericiye toslamış.
Mr. - Xerife, ela é uma miúda.
Ne söyleyeceğiz, "Oğlunuz ölmedi ama infaz edilmek üzere" mi?
Para lhes dizer o quê... "O seu filho não está morto, mas está perto de ser executado"?
- Oğlunuz bir yaşında, değil mi?
O seu filho tem quase um ano, não é verdade?
Çok yetenekli bir oğlunuz var.
O resultado é de academicamente dotado.
Oğlunuz Prens Edward.
Eis o vosso filho, o Príncipe Edward.
O sizin "oğlunuz".
Mas ele é o seu filho.
Bence oğlunuz, ne yapmış olsa da şu an annesine ihtiyaç duyuyor.
Bom, acho que o seu filho... Não importa o que ele fez... Acho que ele precisa da mãe dele.
Bay Hammond, oğlunuz masumsa neden iki donanma subayı buraya kadar gelip onu dövsün?
Se o seu filho é inocente, porque é que dois marinheiros viriam bater-lhe?
Oğlunuz Eli ile birlikte çalışıyorum.
Tenho estado a trabalhar com o seu filho, Eli.
Oğlunuz Eli önerdi- -
- O seu filho Eli sugeriu...
Siz Majesteleri'nin, bizlere hala kin güdüyor olabileceğinizi biliyor ve bundan kurtulmanız için yalvarıyor ; bu andan itibaren, sizin, Kraliçe'nizin ve oğlunuz Prens Edward'ın uzun yaşamı için hep duacı olacağımızı bildiriyoruz.
Suplicamos que Vossa Majestade esqueça qualquer resquício de indignação que ainda podereis ter contra nós, e juramos daqui em diante rezar sem cessar pela vossa saúde e pela da vossa rainha e do vosso filho, o príncipe Eduardo,
Söylemek zorundayım ki, oğlunuz, Prens Edward, Windsor'da çok hasta.
Foi-me ordenado que vos dissesse que o vosso filho, o príncipe Eduardo, está gravemente doente em Windsor.
Majesteleri bilmelidir ki, İskoçya'nın vekil Kraliçe'si, kızı, müstakbel Kraliçe Mary ile oğlunuz Prens Edward arasında yapılacak olan evlilik anlaşması için, görüşmelere başlama sözü verdi.
Vossa Majestade deve saber que a Regente escocesa deu permissão para o início das negociações referentes ao contrato de casamento entre a sua filha Mary, futura rainha da Escócia, e vosso filho, o Príncipe Edward.
Oradaki oğlunuz mu, bayan Philips?
É o seu filho lá dentro?
Peki oğlunuz?
Então e o filho dele?
- Oğlunuz Cal, babamın evini soydu.
O seu filho Cal assaltou a casa do meu pai.
- Her şey yolunda. - Oğlunuz dolaşmayı seviyor.
O teu rapaz gosta de se mexer.
Demek oğlunuz da koşuyor.
O seu filho está a correr.
Oğlunuz nerede bayan?
O seu filho, senhora?
Üzülerek söylüyoruz ki oğlunuz zehirlenmiş.
Sentimos muito, mas o seu filho foi envenenado.
Oğlunuz küçük bir melek.
Tem um anjo.
Akıllı, uslu oğlunuz.
Que lindo menino.
Oğlunuz mu?
O vosso filho?
Demek aynı yüzme takımındalardı, ama oğlunuz birkaç yaş daha küçük görünüyor.
Estavam na mesma equipa de natação, mas parece uns anos mais novo.
Bu sizin oğlunuz mu?
Este é o seu filho?
Bunu size oğlunuz mu yaptı?
O seu filho fez-lhe isto?
İyi bir oğlunuz var, Bayan Travers.
Você tem um bom filho, Srª. Travers.
Oğlunuz hakkında konuşmaya vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz, Bayan Tilson.
Obrigado por falar connosco acerca do seu filho, senhora Tilson.
Sizin de bildiğiniz gibi oğlunuz, görüşme yapmak için NYPD'ye geldi.
Como sabe, seu filho compareceu para um interrogatório. Nosso ar condicionado estava quebrado.
Bakın, oğlunuz kendisi hakkında düşündüklerini... -... tamamen değiştirecek.
Vai fazer com que o seu filho se sinta muito melhor consigo próprio.
Oğlunuz Chris'in mühürlü bir kaydı var, ama sanırım içinde ne olduğunu biliyorsunuz.
O seu filho Chris tem um relatório selado, mas acho que sei o que lá tem dentro.
Üzgünüm Şerif, ama oğlunuz bu işin içinde ve onu bulmamıza yardım etmezseniz hem o hem de Stephanie Wilson ölecek.
Lamento Xerife, mas o seu filho está no meio disto, e se não nos ajudar a encontrá-lo, vamos perdê-lo e à Stephanie Wilson.
- Babaları oğlunuz mu?
- Seu filho é o pai?
- Oğlunuz şu an nerede?
E onde está seu filho agora? Na prisão.
- Dava, oğlunuz olaya dahil olduğu için mi özel dikkat gösteriliyor?
Davidson. - Este caso tem atenção especial pelo envolvimento do seu filho?
Sizinle oğlunuz hakkında konuşmalıyım.
- Preciso falar sobre seu filho. - Meu filho?
Demek oğlunuz bu? Evet.
Então, aquele é o seu filho?
İşte oğlunuz.
Aqui está o seu filho.
Oğlunuz Prens Edward.
Eis o vosso filho, príncipe Eduardo.
Ama oğlunuz Henry'le.
O Henry?