English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ P ] / Parayı alın

Parayı alın translate Portuguese

455 parallel translation
- Parayı alın.
- Tome a sua libra!
Bu parayı alın.
Levem este dinheiro.
Kızımı getirip parayı alın.
Está bem, PCE.
En iyisi parayı alın ve fırsatınız varken gidin.
É melhor pegar no dinheiro e desaparecer enquanto pode.
Bunu yapmak zorunda değilsin Yarın sabah parayı alınca her şey yoluna girecek.
Não tens de correr riscos. Se tudo correr bem... tenho o teu dinheiro amanhã de manhã.
- Efendim,... Affınıza sığınarak... O parayı alın, kıçınıza sokun, efendim.
Sr., com o devido respeito, pode enfiar o dinheiro no rabo.
Bense şöyle dedim : " Tamamdır, o parayı alın, cebinize atın ve saklayın. Çünkü bunlar zor zamanlar.
Eu disse, " Amigos guardem aquele dinheiro... para tempos difíceis.
"Parayı alın ve karışmayın."
Aceitem o nosso dinheiro e deixem-nos em paz.
Hollywood söz konusu olduğunda, sınıra kadar giderim. Bir elimle kitabı atarken diğer elimle parayı alırım.
Quando se trata de Hollywood, eu estendo o livro à banca com uma mão, e pego a grana com a outra.
Sen parayı alıp çoğalttın.
Tu levaste a massa e fizeste contactos.
- Parayı alır almaz Tyndall'ın iyi dilekleriyle Kent'e ver, karşılığında da makbuz al!
Assim que tiveres o dinheiro, entrega-o ao Kent, com cumprimentos do Tyndall. - E pede recibo!
Ama seni engellemeseydim... bütün parayı alıp kaçacaktın.
Mas se não te tivesse parado, terias conseguido fugir com tudo.
Alın şu parayı da gidip kendinize bir şeyler alın!
Tomem este dinheiro e comprem o que quiserem.
Şu aynasızın biraz aklı olsa, parayı alıp bizi bırakırdı.
Se este polícia tivesse juízo, ficava com ele e mandava-nos embora.
Alın terimizle kazandığımız parayı çöpe atma.
Não desperdices o nosso dinheiro.
Parayı alıp kovulmaya göz mü yumacaksın?
Aceita o dinheiro e deixa que o expulsem?
"Bu parayı al ve kendine giysi satın al. Yüzün için de boya!"
"Toma este dinheiro e vai comprar roupas e maquilhagem."
- Evet, öyle. Güzel, parayı getirince alırsınız.
Bom, mas traga o dinheiro de qualquer maneira.
O parayı kime teslim edersen et, mutlaka büyük bir ödül alırsın.
Seja o dono quem for, de certeza que te vai dar uma boa recompensa.
Bu parayı al ve aşağılık at hırsızlarının bile bulamayacağı bir yere sakla, tamam mı?
Leva esta grande moeda e guarda-a num lugar seguro, onde nenhum desses ladrões de cavalos, lhe possa pôr as mãos em cima, está bem?
Anahtarları aldın, şimdi de parayı al! Sana al dedim!
Tiraste as chaves, agora tira o dinheiro.
Alın terimle kazandığım parayı sana vermem. Yoksa onu lanet bir barmene yedirirsin.
Näo te vou dar o meu dinheiro... e deixar que o dês a um empregado de bar.
Parayı ormanda alırsınız.
Leve-a ao bosque.
Şu Allah'ın belası parayı al, onu bulmak için ne çok uğraştım!
Guarde-o. Queria dinheiro, não?
Hapse doğru tek adım atarsan, parayı biraz zor alırsın çünkü patronun vurulmuş olur.
Se te aproximas da cadeia, será difícil receberes o dinheiro porque o teu patrão leva um tiro.
Hakkın olan parayı al, ve sonra borcunu ödeyebilirsin.
Pegue o dinheiro que te pertence, e depois pode-me pagar o que me deve.
Hazır olunca parayı aşağı getirin ve kadını alın.
Quando estiverem prontos, deixem o dinheiro e poderão levá-la.
onu öyle severiz ki koşarak geri döneriz... o parayı verir, biz de düdüğü çalarız... şimdilik hoşçakal çok geçmeden döneriz... güle güle, fazla gecikmeyin ne de olsa sizleri özlerim... sizi seviyorum güle güle diyorum, elveda değil... fazla oyalanmayın, hemen dönün size bir bakayım, Tanrı sizi korusun... söylediklerimi sakın unutmayın hemen dönün... gidin, ama çabuk dönün gidin ve çok şeyle dönün... para dolu cüzdanlar getirin boş şeylerle uğraşmayın... işi çabuk bitirip hemen geri dönün dolgun cüzdanları alın, boşları değil... bugün zengin olalım, çabuk dönün... cebimize altın bir saat girecek saat başı bizi uyaracak...
gostamos tanto dele que voltaremos depressa ele paga ao gaiteiro e a música é nossa adeusinho, até mais ver, não nos vamos demorar adeusinho e não demorem já sinto saudades vossas como gosto de vocês digo adeusinho e não adeus não demorem, voltem depressa quero vê-los outra vez recordem esta canção e voltem depressa vão e voltem depressa voltem com os bolsos cheios carteiras recheadas, não queremos lixarada façam o trabalho depressa e tragam carteiras cheias enriqueçam esta tarde e voltem depressa temos um relógio de ouro que nos dá as horas certas
O harcadığın parayı eroinman siyahlardan alıyorsun pezevenk!
São muitos negros pedrados que lhe dão esse dinheiro, seu chulo!
Bu parayı al, kendine bir iş kur ve karının dediğini yap.
Pega no dinheiro, assenta na vida e faz o que ela quer.
Parayı siz alın Bay Quiberon.
Vá buscar o dinheiro, Sr. Quiberon.
- Gidin alın parayı.
- Vão desenterrá-la.
Jimnastik ayakkabıların için parayı mektupla gönderiyorum. Acıtırlarsa takviyeli tabanlı olanlardan satın al.
" Estou a incluir o dinheiro para as tuas sapatilhas.
Hepsi Lamb'ın bölüşene kadar parayı koruma alışkanlığından dolayı.
Era regra do Lamb controlar o dinheiro até à partilha final.
Parayı çek, kampı satın al.
Compra seu acampamento.
Bununla kendine bir devrim satın alıp, bütün sorunları çözecek misin? - Ver parayı.
Queres comprar uma revolução com esse dinheiro para resolver todos os problemas?
Sabah parayı alırsınız.
Amanhã recebe o dinheiro.
Dinle sadece ona paketi ver. Zarf içindeki parayı al sana bir yüzlük daha veririm bunu yapamaz mısın?
Olhe... é só dar o pacote a ele... esperar por um envelope com o dinheiro... e vai levar outros cem pelo serviço.
Potters Bluff'un sana ödediği maaşı eğitimin için harcadığı parayı göz önüne alırsak ipuçlarını bulman lazımdı.
Bem, amigo, Com o salário que te paga a Vila de Potters Bluff E o dinheiro que o estado gastou a educar-te,
Parayı yarın alırız. Leo'yla şimdi konuştum.
Falei agora mesmo com o Leo.
Malı getirirsin, parayı alırsın.
Trazes a mercadoria e levas a massa.
Etrafta dolanıp bu dağ köylerini haraca bağlıyor onlara marihuanasını yetiştirtip ürünü Amerikalı ithalatçılara satıyor kendi payını alıp kalan parayı senin kucağına bırakıyor.
Ele percorre as aldeias das montanhas para que plantem marijuana, que depois vende ao importador americano. Tira a parte dele e dá-lhe o resto a si.
- Onu öldürürse parayı sen alırsın.
Se ele a matar, ficas tu com o dinheiro.
Parayı alıp yaşlı Mikey ile Venezuela'ya mı kaçacaksın?
Queres pegar no dinheiro e fugir para a Venezuela com o Mikey?
- Bu parayı avans olarak alın...
Aqui está o seu pagamento.
Siz bize onca para ödediniz, siz parasızken kötü hissediyoruz. .. bu yüzden bu parayı alır mısınız, lütfen?
Pagou-nos tanto que nos sentimos mal agora que está falido, por isso aceite este dinheiro, por favor?
Bu kanlı parayı senin için bırakırken. Ve bu bayanın, senin için emaneti alıp sana getirdiğini de gördük
E vimo-la ir buscá-lo e entregar-lho.
Sen o parayı alıp, zırhlı bir araca koyacaksın ve Riverside'de bir bankaya nakledeceksin.
Vais pegar no dinheiro, vais pô-lo num carro blindado e transferi-lo para um banco em Riverside.
Haham "hayır, hayır, hayır" demiş... parayı havaya doğru fırlatırız... ve Tanrı ne kadarını isterse, alır.
O rabino diz : "não, não, não"... jogaremos o dinheiro para o alto... e quanto Deus quiser, Ele pega.
Böylece Sid yarın ilk iş hemen parayı alır.
Daí Sid, poderia retirar amanhã, assim que abrirem.
Parayı al ve üstü kalsın...
Tome lá o dinheiro e fique com o troco e...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]