Park translate Portuguese
15,276 parallel translation
Arabayı diğer tarafa park etmiştim.
Acho que estacionei o carro do outro lado.
Nereye park ettim şu arabayı ya?
Caraças, onde estacionei o carro?
İçine sıçtığımın arabasını nereye park ettim acaba?
Caraças, onde estacionei a porcaria do carro?
- Jurassic Park'ı hatırlıyorsun!
- Lembras-te do "Jurassic Park"!
Jurassic Park'ı bilmiyorum.
Eu não conheço "Jurassic Park."
Manny eğer Jurassic Park'ı bilmiyorsan bir bok bilmiyorsun demektir.
Manny... se tu não sabes o que é o "Jurassic Park," não sabes nada.
Bira şişesi, su şişesi, benzinlik faturası, park fişi.
Garrafas, fatura da bomba, talão do estacionamento.
Parmak izleri taksiyi gösteriyor, park fişi de taksinin olay yerinde olduğunu.
Digitais no táxi, o talão põe o táxi na cena.
Park Seon Nun, Ding'in ev sahibi.
Park Seonnyeo. A proprietária da casa.
Adım Park, Park Seon Nun.
O meu nome é Park, Park Seonnyeon.
Bayan Park başka bir şey yoksa dönsem iyi olur.
Srta. Park, se me permite, eu preciso de entrar.
- Bayan Park'ın kalbi kırılmış.
A Srta. Park estava muito triste.
Bayan Park seninle evlenmek istiyor.
A Srta. Park quer se casar contigo.
O da Bayan Park ile evlenebilir.
Ele que... se case com a Srta. Park!
- Oğlum Park Chan Seun. Polis memuru, geçenlerde terfi edildi.
O meu filho Park Chang Seong, é policia, acaba de ser promovido a vice-capitão.
Telefonunuzu kullanabilir miyim Bayan Park?
Posso usar o telefone, Srta.
Pekâlâ, fazla uzun sürmesin.
Park? Podes. Se não for interurbano.
Yüzbaşı Park konumunuzu bildirin lütfen!
Capitão Park, qual é a localização?
Yüzbaşı Park, Xin Hua Caddesi, Huang He Yolu 3 ve 7. birimlerce kapatıldı.
Capitão Park, as viaturas 3 e 7 já bloqueram a passagem.
Karşıdaki ev sahibi sana bakıyordu.
A Srta. Park está de olho em si.
Bayan Park, kira gecikti diye evimizi yakmanız gerekmezdi.
Srta. Park, atraso no aluguer não justifica pôr fogo.
Dondurmayı istasyondaki üç ihtiyarı Bayan Park'ın korkunç kahkahasını bile unuttu.
Não se lembra dos 3 senhores na estação de comboios, nem da risada macabra da Srta. Park.
Seni öylece toprağa koyuyorlar... park veya benzeri bir yerde.
Simplesmente põem-te na terra, num parque bonito, ou coisa assim.
Evin dışındaki park yerinde, çocukların maytap attıkları yerde.
No parque de estacionamento junto à casa onde os adolescentes atiraram as M-80 ara o pátio.
Park alanına gidenler var.
Tenho desconhecidos a movimentarem-se no parque de estacionamento.
ISR, batımızdaki park alanında çok sayıda araç ve insan hareketliliği tespit etmiş.
Atenção, o drone diz que há carros e pessoas a juntarem-se no parque de estacionamento a oeste.
Marcus Garvey Parkı'nda satranç oynardık.
Jogávamos xadrez no Parque Marcus Garvey.
Şuradaki çocuk parkı, siyasi bağlantıları sayesinde yapıldı.
Foram os contactos políticos dela que construíram aquele parque infantil.
Amacımız çocuk parkı yaptırmak mı?
Fazemos isto por parques infantis?
Yok, Seagate eğlence parkına bu ilk ziyaretinizse şöyle söyleyeyim kurallara uyduğunuz sürece sıkıntı yaşamazsınız.
Contudo, se esta for a vossa primeira visita ao parque temático Seagate, deixem-me que vos diga enquanto seguirem as regras, tudo correrá bem.
Bu park kutsal bir yer.
Este parque é terreno sagrado.
Biri, arkaya park etmiş yeşil bir minibüs görmüş.
Alguém viu uma carrinha verde parada nas traseiras.
Park tarafında.
Está perto do parque.
Sokakları sadece park yerine gittiğinde veya kahve almaya giderken veya pencereden baktığında göreceksin.
Só veria a rua no estacionamento ou se fosse tomar um café ou olhasse pela janela.
Kafaları çekip park yerinde dövüşürler ve adına stres atmak denir.
Ficam bêbados e brigam no estacionamento e dizem que é pra aliviar a tensão.
Parkı bulmana sevindim.
Ainda bem que encontraste o parque.
Bu gece Central Park, New York'ta akıl almaz bir olay kameralara yansıdı. Genç bir kadın dönme dolabın üzerinden atladı ve kameraların önünde mucizevi bir şekilde kendiliğinden iyileşti.
Esta noite em Nova Iorque, no Central Park, o momento chocante apanhado em filme enquanto uma jovem menina salta de uma roda gigante e milagrosamente se cura em frente a uma camera.
Yola karşı park et ki çıkaramasınlar.
Estaciona atravessado para eles não saírem.
Birbirine bağlantılı tam yüz hikâyede komple park eğlencesi satıyoruz.
Nós vendemos uma imersão total em 100 narrativas interligadas.
Fenway Park.
Fenway Park.
Arabanızda. Park alanında. Evde.
No seu carro, no jardim, em casa...
Açılış günü, arabalar park alanına çekip anında korna öttürmeye başladılar çünkü hiçbir bayan garson çıkmamıştı.
Na inauguração, os clientes começaram logo a buzinar porque não havia empregadas.
Park yeri tasarımı için onayı aldın mı?
Aprovaram a entrada do restaurante?
Etrafta hiç onun adında bir park falan görüyor musun?
Vês algum parque com o nome dele?
Ve 22 : 15'de Bronco'nun dışarıda park edilmiş olduğunu görmüş.
E viu o Bronco estacionado às 22h15.
Limuzin şoförü Allan Park geldiğinde, dışarıda Bronco yoktu.
Quando o motorista da limusina Allan Park chegou, o Bronco não estava lá.
- Park nasıl?
- Como está o recreio?
- Aman ne hoş park etmek bu.
Ali está um belo estacionamento.
Karşı taraftaki ev sahibi Bayan Park gözünü senden ayırmıyor. Baksana Ding.
Ding!
Yüzbaşı Park.
Capitão Park!
- Garip bir şekilde park edilmişti.
Sim, estava estacionado de uma forma estranha.