English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ P ] / Pas

Pas translate Portuguese

3,471 parallel translation
- Pas, ha? - Evet.
Se calhar transferida da arma do crime.
Bu da bizi pas benzeri maddeye götürüyor.
O que nos leva à ferrugem.
Hey! Pas ver!
- Passa!
Topu her aldığında bana pas verdin.
Cada vez que tiveste a bola esta noite passaste-a a mim.
Sana her pas atışımda gol attın.
Cada vez que te passei a bola tu marcaste.
McCall'e pas atma dedin.
Não passar ao McCall.
McCall'e pas ver!
Passa ao McCall!
Pas geçiyorum.
Passo.
Pas.
Estou fora.
Komşu gezegenlere robot araçlar gönderdik ve keşfettik ki Mars demir açısından zengin. Bu demir oksijenle birleşerek pas rengine benzer bir renk almış.
Enviámos sondas robôs aos nossos planetas vizinhos e descobrimos que Marte é rico em ferro, que se combinou com oxigénio para criar a sua familiar cor vermelha de ferrugem.
Belki bana pas verdiğin içindir.
Talvez seja porque você continua a fazer passes para mim?
Normalde bu elle pas demem, iki vale ama pas diyeceğim.
Bem, normalmente eu não jogava estas cartas fora, um par de Valetes, mas vou.
Pas diyorsun, evet aydınlat beni.
Sim, explique-me.
Her şeyin mevcut durumdaki gibi olduğunu, bunu yapmadığımı pas demediğimi, bu eli oynadığımı farz edelim.
Vamos fingir que tudo está normal, e eu não larguei as cartas, estou a jogar com esta mão.
Pas. Biraz arttırıyor.
Dobre.
Pas oynanıyor.
A dar cartas.
Pas.
Eu desisto.
Benden pas.
- Estou fora.
- Oyuncu pas dedi.
O jogador está fora.
- Açılın! Pas ver.
Não se aglomerem!
Travis'e pas ver Jack.
Tudo bem, passa.
Peel'e göre, Jarvis havaalanına inen bir Rus yolcu uçağının inişini pas geçtirmiş.
De acordo com o Peel, o Jarvis mandou cancelar uma acção que decorria num avião de passageiros russo.
Pas diyebilirdin.
Podias ter passado a vez.
Cinayet yarasında paslanmış demir izlerine rastlanmış. Pas.
Há vestígios de ferro oxidado no ferimento.
Aslında pas geçmeyi düşünüyorum.
Acho que vou passar.
Chicago'da böyle güzel bir günü nasıl pas geçebilirdim.
Como é que poderia não vir neste dia lindo de Chicago?
Onun sadece tıpasını koklasam yeter bana.
Acho que vou só cheirar a rolha dessa.
Pekâlâ, geçen yıl pas ortalamasında 6. kimdi?
Muito bem, quem ficou em sexto em jardas de passes?
Belki de yaptıklarını ört pas etmek için bizi buraya tıkmıştır.
Talvez nos esteja a isolar para encobrir o seu rasto.
İkisi arasında her zaman ince bir çizgi var, öyle değil mi?
A linha que os separa é muito ténue, n'est-ce pas?
Açık Radyo'dan, geri dönüşümden... ya da Steve Nash'in harika göğüs pasından... -... başka bir şeyler konuşmak istiyorum.
Às vezes, preciso de uma pausa dos acontecimentos mundiais, reciclagem, ou da jogada incrível que o Steve Nash fez.
Yüksek teknoloji tarzı pas.
Oxido de alta tecnologia.
İşte bu pası buldum.
Que descobri.
Bu kapılar burada durdukça, pas sökücü için kenara para koysanız iyi olur.
Com essas portas, deviam arrecadar dinheiro para comprar óleo.
Araba yıkanmış ve içerde tertemiz duruyor, boya açılması ya da pas yok.
O carro está lavado, impecável por dentro, não há marcas na pintura, nem ferrugem.
Neden? Haven Polisi olayı ört pas etsin diye mi?
Para a Polícia de Haven fingir que não aconteceu nada?
Üzgünüm, ben pas geçeceğim.
Desculpa. Vou passar.
Kaçakçılığını ört pas etmek için.
Para encobrir o contrabando dele.
İntikam fantezin kulağa ne kadar hoş gelse de ben pas geçeceğim.
Bem, apesar dessa tua pequena fantasia vingativa ser atrativa, vou recusar.
Tamam, pas.
Bem, desisto.
Sayı atabilir diye asla pas atmayan adamlardandır o.
Sim, é um daqueles gajos que nunca passa a bola se achar que consegue marcar.
Pası ver artık.
Passa a bola.
Gliserin az bir miktar temizleyici ve pas çıkarıcı ile birleştirilir.
Sim, combinando glicerina mais pequenas partes de produtos de limpeza e removedor de ferrugem, também encontrado no navio.
Hadi! Biri kürek getirsin!
Peguem numas pás, caramba!
Nerede kaldı kürekler?
Onde estão as pás? Tragam qualquer coisa!
Oyuncu pas dedi.
- O jogador está fora.
Kendine bir bak, kir pas içinde...
Olha para ti, toda suja.
Adamın devasa elleri vardı.
O homem tinha mãos do tamanho de pás.
- 26'ncı mıydı?
- Seis calçadas, quatro garagens e duas pás. - 66 centímetros.
Kaşıklar lazım.
Preciso das pás.
Silahlı çatışmaya kürekle gelmiş gibi görünüyorsunuz.
Parece que trouxeram pás para um tiroteio.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]