English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Q ] / Qué

Qué translate Portuguese

5,047,983 parallel translation
Birisinin sana tepeden bakacağı fikrine inanması biraz güç.
Acho difícil que não valorizem você.
Deli gibi hasta olduğun gün isim ortağı Tanrılarının gelip şimdi kim şu karşıki dağa tırmanacak demesi gibi.
Você devia estar doente no dia - que anunciaram quem subiria de cargo. - Certo.
Eğer bir gün yine sana tepeden bakılıyormuş gibi hissedersen umarım bu durumu düzeltebilmem için bana gelirsin.
Se você se sentir pouco valorizado, espero que me conte, para poder ajudá-lo.
Olur tabii.
- Sim, claro. O que houve?
Sanırım Stephanie Patel, Bratton'ın müvekkillerimizi almasına yardım ediyor.
Acho que a Stephanie Patel está ajudando Bratton a roubar os clientes. O quê?
Bu da onun oraya gitmesiyle başladı.
Já que ela começou...
Oraya gidip onu durdurmanı istiyorum.
Preciso que vá lá e faça-a parar. Eu?
Ne yaparsan yap ama iş bu gece bitmeli.
Tem que ser hoje.
- Bunu bilemezsin.
- Sem mencionar que tenho uma reunião
Pekala tam olarak nedir durum?
O que está acontecendo?
Bir risk aldı ve artık insanların hazır olmadığımı düşündüğü bir pozisyondayım.
Ele correu um risco. Fui promovida para um cargo e as pessoas acham que não estou pronta. - Eu não quis dizer isso.
Ama yaptığım ilk şey Bratton'a şirketimizi dağıtması için yolu göstermekse bunun için kendimi asla affedemem.
Mas se uma decisão que tomei, vai dar a Bratton o caminho para quebrar a firma, nunca vou me perdoar.
Evet Stephanie seninle konuşmayabilir.
Talvez Stephanie não fale com você, mas tenho certeza que não falará comigo.
Davama dönmeden önce senin için düzeltmemi istediğin başka bir şey var mı?
Mais alguma coisa que quer que conserte para você?
Hele bir Louis'i göreyim sonrasında sana haber veririm. Nasıl yani?
- Você saberá depois que eu ver Louis.
Eğer Bratton'ın müvekkilini kapmasını engelleyemediyse başarmış olduğumuz şey ortak bir karara varmamızı sağlamayacak.
- Como? Se ele não pôde impedir Bratton de roubar o cliente dele, o que fizemos só nos dá uma opção.
Ama Louis'in kesinlikle yardımını istemediğini söylemiştin.
Disse que Louis não quer ajuda.
Louis tekrar boğazıma sarılmadan önce...
Louis, antes que queira me matar...
Hatta Delta Güvenlik için yardımından sonra Alex ile anlaşmaya bile vardık.
Até fiz um acordo com o Alex depois que segurou o Delta Securities.
Bunu ona söyleme ama Mike telefon kulübesinden kostümüyle çıkıp günü kurtardı.
Não diga a ele que falei isso, mas Mike está bancando o super-homem.
Harika.
Que ótimo.
O halde sanırım yapman gereken tek bir şey kaldı.
Então, acho que só sobrou uma coisa para você fazer.
Yapmamız gereken tek bir şey kaldı desek daha doğru olur.
Disse que só havia uma coisa para fazermos.
Seninle gelmemi mi istiyorsun?
- Você quer que vá com você?
Görüyorum ki kendine ofis yapmışsın.
Vejo que tem seu escritório.
Ne işin var burada?
- O que faz aqui?
Pearson Specter'da değersiz hissettiğini biliyorum bu yüzden kendi adıma özür dilemek istedim.
- Não foi valorizada na Pearson Specter, e quero pedir desculpas pelo que me toca.
Ayrıca bilmeni isterim ki amacım asla kovulman değildi.
E também, que nunca foi minha intenção - demiti-la.
Umarım beni geri işe almak için burada değilsindir.
- Espero que não veio - oferecer o emprego de volta.
- Size karşı kin tutan tek kişi ben miyim sanıyorsun?
- Acha que sou a única que tem rancor da sua firma?
Oliver, burada ne yapıyorsun?
- Espere. - O que faz aqui?
- Ödemeyeceklerini mi düşünüyorsun?
Acha que não vão pagar?
Yani bunun gibi daha fazla vaka olduğunu mu söylüyorsun?
Acha que tem mais casos?
Bu da demektir ki Bay Reyes'i parayı reddetmesi ve aramaya devam etmesi için ikna etmelisin.
Tem que convencer o Sr. Reyes a não aceitar e continuar o caso.
Neye? Daha fazla dava bulacağıma mı?
- De que vou achar outros casos?
Ve bu davayı kazabilmemizin tek nedeni onları sadece bir adam hakkında dava etmeye tehdit etmemdi.
O motivo de ganharmos o caso é que ameaçamos processar - uma pessoa.
O zaman oradan çıkan herkesin kapısını çal ve başkalarını bul.
- Bata na porta de todos que estavam lá - e ache mais pessoas.
Parayı kabul etmemesini söylemeyi doğru bulmuyorum.
Não acho certo dizer-lhe que não aceite.
Bu yüzden böyle istiyorsan bunu kendin yapmak zorundasın.
Se quer desta forma, terá que fazer você mesmo.
Rachel, lütfen ona geri adım attırdığını söyle.
Rachel, por favor, diga que a convenceu.
Çünkü boş yere kaçırdığını düşünmek istemiyorum.
- Conseguiu chegar? - Não gostaria que perdesse.
İş yerinde bekleyemeyecek acil bir durum vardı. Fakat anladığım kadarıyla randevu 2 saatlikti bu yüzden üzerinde geçebildiğimiz kadar geçeriz diye umuyordum.
Eu tive um contratempo no trabalho, mas entendi que era uma reunião de duas horas, e achei que ainda poderíamos conversar.
- Emin ol ki, öyle oldu.
- Pode apostar que é isso mesmo.
- Sana bir daha böyle bir şey olursa sadece savunmakla yapmakla kalmayıp aynı şekilde saldıracağımızı da söyleme geldik. - O zaman burada ne yaptığınızı sorabilir miyim?
O que fazem aqui?
Ve bugün duruşmada yaptığınız ufak numara yarın işe yaramayacak.
E o que foi aquele truque no tribunal hoje? - Não funcionará amanhã.
Alex'i aldığımız için kızgınsın ama bunun bu şekilde...
Está furioso que trouxemos Alex, mas não precisa...
Müvekkilerimi ve onlara birlikte gelen 30 milyonu geri istiyorum.
Quero meus clientes de volta, e quero os 30 milhões em factíveis que vêm junto com eles.
- Ne düşünüyorsun, Harvey?
O que acha, Harvey?
Sen de asla olmayacağını mı düşünüyorsun?
Acha que nunca acontecerá?
Dediğim gibi, bize ne atarsan at aynı şekilde sana geri yollayacağız.
Como disse, o que fizerem para nós, devolveremos em dobro.
Hangi insan gücüyle?
Com que mão de obra?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]