English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ S ] / Son şans

Son şans translate Portuguese

2,770 parallel translation
Ejderhaları kurtarmak Kilgharrah'nın soyunu korumak için son şansımız bu.
Por que não o ajudas? É a nossa oportunidade de salvar os dragões, de ajudar Kilgharrah a preservar a sua espécie!
Bunun oğlumu görmek için son şansım olduğunu söylediler.
Disseram que podia ser a última vez que veria o meu filho.
Oregon'dan gelen bu teklif, Tara'nın neonatal alanındaki son şansı olabilir.
Esta oferta pode ser a única hipótese de ela ficar na neonatal.
Fakat burası Son Şans Bar'ı değil ve bir tane daha alkoliğe ihtiyacım yok.
Mas esta não é a última oportunidade, e eu não preciso de outro bebedor compulsivo.
Denemek için bu son şansın olabilir.
Não há melhor momento que este.
Son şansın.
Última oportunidade.
Colorado bizim son şansımız.
O Colorado é a nossa última esperança.
Son şansımız Rio Norte Hattını Rearden metaliyle tamir etmek.
O fundamental é que vamos arranjar a Linha do Rio Norte com o metal do Rearden.
- Son şansınız, efendim.
- Última oportunidade, senhor.
- Son şans, çocuklar.
- Última oportunidade, crianças.
Bu senin son şansın.
Esta é sua última hipótese.
Bu son şansın.
Última hipótese.
Son şansın, Kelsie.
Última oportunidade, Kelsey.
Bu normal olmak için son şansım.
Esta é a minha última chance de ser normal.
Bu son şansımız olabilir.
Pode ser a nossa última oportunidade.
Kazanmak için son şansınız!
Fica de olho... teremos um vencedor!
Son şansın.
Última oportunidade :
Son şans
Última hipótese.
Öte yandan balinalara yardım etmek bu algıyı değiştirmek için son şansımız olabilir.
Então, ajudar essas baleias pode ser nossa melhor chance de mudar essa percepção.
Son şans, karton!
Última chance, papelão?
Son şansın evlat.
Última oportunidade, miúdo!
Son şansın.
É a tua última oportunidade.
Beni güldürmen için son şansın.
É a última hipótese para me fazeres sorrir.
Son şansın, Vasquez.
- Última hipótese, Vasquez.
- Dinle, bu son şansın. - Hayır.
- Esta é a tua ultima hipótese.
Tamam John fakat yemin ederim bu son şansın.
Está bem, John, mas é a tua última oportunidade.
Her seferinde bu senin son şansın dedi.
De cada vez, ela dizia-me : "É a última hipótese."
Sen zaten bana son şansımı verdin.
Ele já me deu a minha última oportunidade.
Bana 15 tane son şans vermiştin zaten Scott.
Já destes as minhas últimas 15 oportunidades, Scott.
Bu bizim son şansımız.
É a nossa única chance.
Telefonu kapatıp oğlunun üzerinde çalışmadan önceki son şansın.
É a última oportunidade antes de desligar e ir tratar do seu filho.
o benim son şansım!
Sempre! Sim!
Son şansın, Connor.
Última hipótese Connor.
Son şansın Amerikalı.
Última hipótese, gringo.
Son kararımızı vermeden önce fikrini belirtmek isteyen varsa son şansı.
Quem quiser falar antes de tomarmos a decisão final, tem agora a sua oportunidade.
Bu müşteriyle olan son şansın!
Esta é a tua última oportunidade com este cliente!
Bunun senin son şansın olduğunu söylemiştim.
Eu disse-te que esta era a tua última oportunidade.
Çünkü Bhaskaran Arnab ve Milan'ı.. .. bulabilmemiz için son şansımız.
Porque Bhaskaran é a nossa última hipótese de encontrar o Arnab e o Milan.
Çok büyük bir hata yapıyorsun ve sana söylemeliyim ki, bu senin son şansın.
Estás a cometer um grande erro e tenho que dizer que esta pode ser a tua última oportunidade.
Ah, bir anlamda. Dinleyin, bu ona hakettigi ugurlamayi yapmak icin son sans ve, ah... Kizillari sever.
É a nossa última hipótese de lhe dar o que ele merece e ele adora mesmo ruivas.
En son ne zaman şansını denedin?
Quando é que foi a ultima vez que arriscaste?
Sana son kez sanş veriyorum.
Dou-te mais uma oportunidade.
Son şans.
Última oportunidade.
Hala buna son verme şansımız var.
Ainda temos uma hipótese de acabar tudo.
Son sans.
Última oportunidade.
Pekâlâ, sana son bir şans daha vereceğim.
Pronto, dou-te uma última oportunidade.
Simon Silver'ı son kez izleme şansına sahip olan izleyiciler ödedikleri paranın karşılığını alabilecekler mi diye merak...
Resta saber se os espectadores do último espectáculo de Silver terão aquilo que...
Bu son şansım olabilir.
Poderá ser a minha última hipótese.
Cross ve Kellerman arasında neredeyse bir yıldır devam eden kıyasıya bir yarış vardı ve son bir ayda yaşanan görünmemiş olaylar Cross'un seçilme şansını sekteye uğratmaya başlamıştı.
Foi uma corrida contra o tempo entre o Cross e o Kellerman... e um evento sem precedentes que parece uma atentado ao eleito Cross por um menor de idade que invadiu a sua casa.
Son bir şansımız var.
Temos uma última opção.
Bana son bir şans ver.
Dá-me uma oportunidade de lutar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]