Uzat translate Portuguese
3,552 parallel translation
Kolunu uzat.
Dá-me o teu braço.
Tereyağını uzatır misin?
Passas a manteiga, por favor?
Bilgisayarda gözükmüyor ismi. Ne uzatıyorsun?
O computador diz que ele não está aqui.
Bir tabak uzat da sos alyım biraz.
Dá-me uma dose com molho de lado.
Hayır, elini uzat.
Não. Estende a tua mão.
- Evet, uzatıyorum.
- Estou a deixar crescer.
Bunu uzatırsan eğer, seni öldürürüm.
Se isso acabar em qualquer sítio, eu mato-te.
Vronsky yanağıma bir tokat attı, ben ise ona diğer yanağımı uzatıyorum.
O Vronsky roubou-me o meu manto e dar-lhe-ei o meu casaco.
Şunu uzatır mısın?
Passas-me aquela placa?
Bunları onlara uzatıver.
Por favor, distribuam.
Sen de bunları uzatıver.
Agora deste lado.
Uzatın ellerinizi.
Abram bem a puta das mãos.
Lütfen elinizi sıranızın altına uzatıp 3D gözlüklerinzi alın.
Agora todos peguem nos oculos 3D, que estão debaixo dos bancos.
Uzat elini.
Dá-me a tua mão.
- Şu bandı uzatır mısın, Kelly?
- Passas-me a fita, Kelly?
Bacaklarını uzat!
Colocas as pernas ali.
Elini uzat.
Dê-me a tua mão.
Ekmeği uzat.
Passa o pão.
Cheryl, tuzu uzatır mısın?
Cheryl, podes passar o sal, por favor?
Ayaklarımı uzatıp cumartesi akşamı programlarını izlemek istiyorum. Ama bu kadar rahat olamıyorum, anlıyor musun?
Eu só quero acordar e ver o Steelers, sábado á noite mas não posso, percebes?
Tamam ve ben de diyorum ki "şu limonatayı bana uzat."
E eu digo, "Dá-me a limonada."
Şu limonatayı bana uzat.
Então dá-me a limonada.
Aman be Susan, uzat şu lanet limonatayı. Neyse.
Susan, dá-lhe a porcaria da limonada.
Jesse, şu limonatayı bana uzat.
Esquece. Jesse, dá-me a limonada.
Başparmağını uzat.
- Dá-me o polegar.
- Boyumu uzat Gary. Uzat. - Tabii, tabii.
Preciso de um banco, Gary.
Uzat bir şeyler.
Passa-me algumas coisas.
Bana, sanki aptalmışım, aşırı tepki gösteriyormuşum ve çok uzatıyormuşum gibi bakardın.
- O quê? - Achava que era estupidez e exagero, - Apenas não supertei.
- Lester kağıt uzatır.
- Ajuda. - O quê?
Elini uzat!
A tua mão!
Tuzu uzatır mısın, lütfen?
Podes passar o sal, por favor?
'Şekeri uzatır mısın? 'bile diyemiyor musun?
Não podes dizer nada?
Uzat bakayım pençelerini.
Dá cá as palmas.
Burslu bir öğrenciye yardım eli uzatıyoruz.
Estamos a ajudar um estudante bolseiro.
Elini uzat!
Dá-me a tua mão!
Beni üçünüzün taşıması gerekir ve bu da yolumuzu iki misli uzatır!
São precisos três para me carregarem, e levaremos o dobro do tempo!
Bilmiyorum Nev, bir kolunu uzat.
Não sei Nev, estica um braço para fora.
Balonları uzatır mısın?
Passas-me os balões?
Eli benim elime uzatıyor ben şarjörü doldururken.
"A sua mão tenta alcançar a minha " Enquanto recarrego a minha arma
Eskiden konuşmayı iyice uzatırdın.
Tu, dantes, conversavas.
- Hemen bir sakal uzatıp düşüneyim.
Deixe-me crescer a barba num instante e pensar sobre o assunto.
Şu havluyu uzatır mısın?
Podes-me passar aquela toalha?
Bana şu kayakları uzatır mısın?
Passas-me os esquis?
Tartı uzatır mısın, hayatım?
Podes passar-me a bolacha, querido?
Aria, tabakları uzatır mısın lütfen?
- Aria, podes chegar os pratos?
Çok fazla uzatır. En az beş kilometre daha fazla.
É um desvio, com mais de cinco quilómetros.
Ş imdi, dizlerini öne uzat.
Inclina as ancas para a frente.
Tuzu uzat.
Passa-me o sal.
Bana mum uzat.
Aproxima a vela.
Uzat bana kalbini.
Abra seu coração para mim.
Elini uzat.
Dá-me a tua mão.