Uzay translate Portuguese
7,851 parallel translation
15. Amerikan Hava Kuvvetleri Uzay Komutanlığı'nın bir askeri olarak sana söz veriyorum silahlarımızı bu kutsal adaya doğru çevirmeyeceğiz.
E tem a minha palavra, como membro da 15th Airlift... da United States Air Force Space Command..
Bu yüzden uzay antlaşmaşı var Yüzbaşı.
Por isso temos um Tratado Espacial, capitão.
Birliğin yerini değiştirmek Hava Kuvvetleri'nin yeni ortağı Global One'ın sahibi Carson Welch'in Hawaii'de yeni fabrikalar kurmasını ve tamamen özel uzay keşfi yapmasını sağlayacak.
A mudança da entrada vai permitir ao novo sócio da Força Aérea... Carson Welch, da Global One, construir fábricas novas... e privatizar a exploração espacial desde o Havai.
Bize çok önemli bir yeni ortağa, gelecekteki görevlere yeni bir uzay komuta merkezine mal oldun. Hepsi gitti çünkü Carson Welch bizimle olan sözleşmesini iptal etti. Neden peki?
Lixaste-nos um grande sócio, missões futuras... um novo centro espacial, tudo por água abaixo... porque, Carson Welch cancelou o contrato connosco.
Ne idüğü belirsiz ekipmanlarla, denetimsiz biçimde... uzay-zaman dokusunda resmen bir delik açtın.
Abriste um buraco no tecido do espaço-tempo com componentes duvidosos e sem supervisão.
Ay'a giden Apollo uzay aracını kimin yaptığını biliyor musunuz?
Sabem quem construiu a Apollo? A que foi à Lua?
Şu an uzay aracında tersine mühendislik gerçekleştiriyoruz tam orada.
Estamos a examinar a aeronave agora mesmo. Logo ali.
Çit sağdan ve soldan uzayıp gidiyor.
Essa cerca está á direita e á esquerda.
Bir uzay mekiğinin içinde olduğuma inanamıyorum.
Não acredito que estou numa nave alienígena.
Uzay mekiğindeki kapsüllerle aynı bunlar.
São os mesmos sacos que estavam na nave espacial.
Uzayın enginliğini, iltifatların için geçmedim, Bay Night.
Não cruzei a vastidão do espaço pelas suas cortesias, Mr. Night.
100. kattaki camdan, seninle ve yerçekimi çizmelerinle çıkıp görünmez uzay gemisine...
Para me lançar da janela do 100.º andar consigo e as suas botas de gravidade...
Uzay polisi.
Polícias espaciais.
Ancak uzayın enginliğine erişme imkanı bulunca uğruna savaşmaya, hatta öldürmeye değecek tek kaynak olduğunu görürsün :
Mas quando se tem acesso à vastidão do espaço, compreende-se que só há um recurso pelo qual vale a pena lutar e até matar :
- Uzayın.
Saiam.
Uzayın karanlığında içine bir prob yolu başlatılan 4 aşamalı roket.
Um foguete de quatro estágios que lançou uma sonda para lá das trevas do espaço.
- Onlar galaksilerarası uzay nüfuz!
- Penetraram no espaço intergaláctico!
Kolaydır. Ben uzay 10C imha uzaylı yapılmış olur.
Fazia com que extraterrestres destruíssem o 10ºC.
Aman dikkat, Dennis. Bir uzaylı uzay oldu.
Claro, Dennis, foi uma nave alienígena.
Ben bir uzaylı uzay 10C yok yapabilseydim, I., bununla etrafında olur osuruk olmaz
Se pudesse fazer com que uma nave destruísse o 10ºC, não perderia tempo com isso.
Bu elinden, yabancı bir uzay gemisi olamazdı?
Não podia ter sido uma nave, pois não?
Ben uzaylı uzay 10C yok oldu.
Fiz com que extraterrestres destruíssem o 10ºC.
Hepimiz uzay gemisinin perşembe günü saat akşam 8'de indiğini biliyoruz.
Tudo o que sabemos, até agora, é que a nave espacial chegou por volta das 20h, na quinta-feira.
Bir avuç uzaylı sırf birkaç pirzola için uzay gemilerine binip zilyon kilometre katetmiş diyorsunuz yani.
As meninas querem que acredite que uns extraterrestres se meteram em naves e andaram milhões de quilómetros até à Terra para virem buscar costelazinhas.
"uzay çağı koleksiyon parçaları uzmanları ve tedarikçileri."
"da maior selecção mundial de artigos coleccionáveis da era espacial."
Çünkü uzay gemisinde senin için özel bir yer mi ayırıyorlar?
Porque guardaram um lugar no foguetão para ti?
Alt uzay, boyutlar arası, ne istersen.
Subespaciais, transdimensionais, o que quiseres.
Uzay / zaman mizahı.
É humor espácio-temporal.
Uzay zaman sürekliliğinde, içinden geçilebilen solucan deliği açılabiliyor. Kayda geçen ilk başarı.
Abrir um wormhole transponível no contínuo espaço-tempo, o primeiro jamais registado.
Yaptığımız şey kendi üstünde ikiye katlamak bunu uzay zamanda birbirinden milyonlarca ışık yılı uzaktaki iki nokta arasında bir tünel, kestirme bir yol açarak başardık.
O que fizemos está dobrado sobre si mesmo, formando um túnel, um atalho entre uma localização no espaço-tempo e outra, a anos-luz de distância.
Pekâlâ Dr. Chuck. Madem uzay kanseri uzmanısın bundan sonra ne olacak?
Está bem, Dr. Chuck, se és tamanho especialista em cancro do espaço, então, o que devemos esperar a partir daqui?
Senin uzay zaman yolculuğun geçmişteki veya şimdiki evrenine değil sadece bitişiğindeki evrendeydi.
A tua excursão no tempo-espaço não foi ao passado do teu universo presente. Pelo contrário, foi simplesmente uma migração do teu plano de existência para um adjacente.
Senin uzay zaman yolculuğun geçmişteki veya şimdiki evrenine değil yalnızca bitişiğindeki evrendeydi.
A tua excursão no tempo-espaço não foi ao passado do teu universo presente. Pelo contrário, foi simplesmente uma migração do teu plano de existência para um adjacente.
- Birini tanıyorum geleceğin uzayı gibi. - Birini tanıyorum...
- Conheço um tipo.
Şimdi de hiper uzayın karmaşık hesaplamalarını yapmak zorundayız.
Agora devemos ver os complexos cálculos do hiperespaço.
Larry H. Zeeblezorp size uzay kredisi sunuyor.
Larry H. Zeeblezorp vai fazer-te rolar em créditos espaciais.
Peki siz ne yiyorsunuz - uzay brokolisi mi?
Então o que comem? Brócolos espaciais?
Uzay brokolisi evrende ki en gelişmiş duygulara sahip bir canlı türüdür.
Brócolos espaciais têm sentimentos mais avançados que qual outra criatura do universo.
Malesef bir kişilik bir uzay aracı yapabilmeyi başardık.
Infelizmente, só conseguimos construir a espaçonave para uma pessoa.
Bu gece aramızda Guinness Dünya Rekorları Kitabı Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA temsilcileri var. 1982 olayları ve popüler kültür derlemesine katmak için bugünkü yarışmayı video kasete çekecekler.
Esta noite, teremos aqui representantes do Guinness Book dos recordes mundiais, bem como da NASA, a Agência Nacional de Aeronáutica Espacial, que irá gravar em vídeo a competição desta noite, para a incluir numa compilação de eventos noticiosos e de cultura popular de 1982.
Bu video kaset bir uzay sondasına yerleştirilecek ve NASA tarafından güneş sistemimize fırlatılacak. Bu sayede varsa eğer dünya dışı yaşam ile temas kurmayı umuyoruz.
Essa gravação será colocada numa sonda espacial que a NASA lançará no nosso sistema solar, na esperança de entrar em contacto e talvez enviar uma mensagem a vidas extraterrestres, caso elas existam.
Dev uzay böceklerinin gelişinden belli oluyor.
Vê-se isso pelo modo como estes bugs espaciais gigantes se precipitam sobre nós.
Yani biri bu uzay böceklerini bir video oyunun 30 yıl önceki versiyonuna göre tasarladı ve günümüzde kimse bunu bilmiyor.
Então, alguém criou esses bugs espaciais a partir de uma versão já caducada de um jogo de vídeo de há 30 anos, que ninguém conhece hoje em dia?
Son zamanlarda çok Uzay İstilacıları mı oynadın?
- Tens andado a jogar muito Space Invaders?
Uzay İstilacıları çıkması durumunda size söylemem gereken...
Caso sejam "Invasores do Espaço", acabei de me lembrar que devíamos dizer...
Beni uzay kurabiyesi gibi güpletirler!
Ainda me devoram como pato à Pequim!
Uzay silahıyla beni çarpmaz umarım.
Espero que ele não me aniquile com a sua arma espacial.
Bu bir uzay gemisi.
Isto é uma nave espacial.
Uzayın ortasında bir yunusun ne işi var?
O que faz um golfinho no meio do espaço?
Uzay gemisi ufuktan doğru yaklaşırken.. .. Kaptan sürüngenimsi sesiyle kükredi.
"Assim que a cápsula espacial surgiu no horizonte, o capitão rugiu com a sua voz reptiliana :"
Mekik olarak Amerikanın ilk uzay mekiği, kuleden ayrıldı.
A primeira nave espacial Americana, quando descolou da torre.