Ve orada translate Portuguese
10,515 parallel translation
Evet. Orası Kongre Kütüphanesi lobisi ve orada da yok.
Sim, isso seria a entrada da biblioteca do congresso, e não há nenhum sinal dela.
Babam öldükten sonra senin ülkene geri döndü, ve orada öldürüldü.
Ele retornou à sua região após a morte de meu pai, onde foi assassinado.
Ve orada gayret göstermesinin tek sebebi kendisini size kanıtlamaktı.
E se ele ficou ansioso demais lá dentro, foi porque estava a tentar provar-lhe alguma coisa.
Aslında üç kere. Ve baba, kaza yaptıklarında muhtemelen ateş ederek çıkacaklar. O yüzden yere yat ve orada kal.
E pai, quando baterem, eles devem sair aos tiros, por isso deita-te no chão e fica aí!
Flynn, beni duyabiliyorsan ve orada birileri varsa bir ses çıkar.
Se estás a ouvir-me e não estás sozinho, faz algum barulho.
Bir keresinde Adsız Alkolikler toplantısına gitmiştim..... ve orada dikilip senden bahsettikten sonra insanlar yanıma geldi, sağlam keşler bana "Vay canına dostum, kullanmana şaşırmamalı." dediler.
Fui a uma reunião dos Alcoólicos Anónimos, e depois de me levantar e ter falado de ti, as pessoas vieram ter comigo. Viciados incondicionais disseram-me : "Meu, é normal que tu uses".
Asıl önemli olan Afrika ve orada başına gelenler.
Aquilo que é importante é África e aquilo que lhe aconteceu lá.
Öbür dünyaya ve orada affedilmenin var olduğuna inanıyorsan git ve dul kadına istediğini ver.
E se realmente acreditas na vida depois da morte, e em qualquer tipo de misericórdia que lá exista, vai e dá à viúva aquilo que ela pede.
Açık konuşmak gerekirse, Molly'nin yerine takılmayı ve orada bir bira içtikten sonra eve gitmeyi ve seninle Blackhawks'ların maçını seyretmeyi tercih ederim.
- Para ser honesto, seria muito melhor se fôssemos ao Molly's beber uma cerveja e depois fôssemos para casa ver o jogo dos Blackhawks contigo.
- Pekâlâ, bu durum parayı ve orada olanları açıklıyor.
Bem, isso explica o dinheiro e o que eu fazia lá. Dinheiro?
- Kes! Lori ve Steve orada olacak mı?
- A Lori e o Steve vão estar lá?
Oraya git, bir gezintiye çıkma teklifi et sonra çöle götürelim ve orada bırakıp gelelim.
Vamos até lá, perguntamos se ele quer dar uma volta, Levamo-lo ao deserto e deixamo-lo lá.
Ülkedeki en büyük pompalama istasyonu orada. Kanalı kapatacak 2 mil uzunlukta bir set var. Ayrıca büyük ilaç ve yiyecek mağazaları bağımsız bir hidroelektrik santrali ve bir sürü gemi var.
Tem a maior estação de bombagem de água do planeta, um muro de 3 km que pode fechar o canal, além de enormes armazenamentos de comida, medicamentos, uma rede hidroeléctrica independente, imensos barcos.
Ve, bu arada orada yolumda durma.
E, já agora, não me atrapalhes lá dentro.
Ve hâlâ... Orada 400 bin insan çalışıyor.
Há ali 400 mil funcionários.
- Newstart Horizons'a bağış yapıyorum dedektif ama vaktimi orada harcamıyorum ve Susan Watts diye birini tanımıyorum.
Sou doadora da Newstart Horizons, detective, mas não é onde passo o meu tempo, e não conheço nenhuma Susan Watts.
Görünüşe bakılırsa Susan Watts, Tyson'dan kaçarak onu ara sokakta öldürmek ve cesedini de orada bırakmak zorunda kalmış. Bu da onun dikkatsiz olduğunu ve hata yaptığını gösteriyor.
Parece que a Susan Watts escapou do Tyson, obrigando-o a matá-la naquele beco e a deixar o corpo lá, o que significa que ele está a ser descuidado, e cometeu erros.
Çünkü babamız orada ve sen burada ailenin imajını düşünürken ve yalancı hüznüne ekleme yaparken o oğlu için gerçek bir yas tutuyor.
Porque o nosso pai está lá fora de luto pela morte do seu filho, enquanto tu estás aqui preocupada com a imagem da família, e a cobrir o rosto de maquilhagem.
İşte orada, her zaman olduğu gibi çekici ve harika giyinimli.
Aqui a vemos, sempre fabulosa. Como sempre, figurando entre as mais elegantes.
Orada. Onu kapatacağız ve hattı keseceğiz.
Fechamos aquilo e vamos desligar a conduta de gás.
Geleceğe geri dönmek için kullanacağız ve Prospero'yu orada durduracağız.
Levamos o Ceptro do Poder, usamos para voltar ao futuro, e paramos o Prospero lá.
Eric, Kensi ve Sam bizimle orada buluşsun.
Eric, diz à para Kensi e ao Sam para nos encontrarem lá.
Orada bekliyorken Dominic'in adamları gelmiş ve soslu patates cipsine yönelmiş.
Enquanto ele esperava, os homens do Dominic entraram e foram buscar batatas e molho.
- Taşlar orada yapılmıyor. Ve çok hoşuna gitti, sonra birdenbire taşındı.
Ela adorou e depois afastou-se abruptamente.
Basın orada olacak ve bir eğitimci ile birlikte fotoğraf çektirmek işime gelir, yani peki.
Vai lá estar a imprensa e dava-me jeito uma fotografia com um professor. Está bem.
Eski kocanızı dört ay boyunca Phoenix'te esir tuttuğunuzu... -... ve onu orada sorguladığınızı söylüyor.
Ele disse que você manteve o seu ex-marido como refém no Fénix durante 4 meses e que o interrogou lá.
Görev gücünüzün yaptığı işi açıklarken Elizabeth Keen'i dinliyordum ve çok sorum var ve bu soruları sadece size sormam gerektiğin söylemek güvenli olur ve bu soru da, patronu olarak Ajan Keen'in o gemide, Phoenix'de resmi hüviyetli FBI ajanı olarak mı yoksa, bana öyle geldiği gibi, görev gücünüzün ve FBI'ın hiçbir ilgisi olmayan kişisel nedenler ötürü mü orada olduğunu söyleyebilir misiniz?
Eu ouvi a Elizabeth Keen a falar do trabalho de sua equipa de intervenção, e tenho muitas perguntas. Mas posso dizer que apenas uma pergunta vai ser para ti, e a pergunta é : como seu chefe, podes dizer-me se a Agente Keen estava naquele barco, o Fénix, nas atribuições de Agente do FBI?
- Sen iyisin. Ve işte orada!
Uma pequena aranha, ali está!
Beni uyandırdı ve bana onu bodruma doğru takip etmemi söyledi, orada...
Disse-me para o seguir até à cave...
Tek bildiğim zavallı çocuğun teki topu arka bahçeye atıyor ve ansızın o gurur duyduğu babası topu tutmak için orada değil.
Só sei que um pobre rapaz atirou a bola no quintal, e de repente, o seu pai não estava lá para a apanhar.
Merdivenlerin orada saklanır ve annesi onu dövdüğünde ondan kaçardı.
Ele escondeu-se nas escadas, longe da sua mãe, quando ela lhe batia.
Christy ile kahve içmeye gitmiştik..... orada Jill ile karşılaştık ve... güzel malikânesinde yaşamamı istedi.
A Christy e eu fomos beber café e encontrámos a Jill, que me convidou para viver com ela na sua enorme, e linda mansão.
Ben oraya pekan cevizli turta yemeye gitmiştim ve onu orada otururken gördüm.
Fui buscar torta de nozes e vi-o lá sentado.
Sana inanmak istiyoruz Makai ama şu an morgda yatan bir eczacı var ve biz orada yatmasını önleyemedik.
Queremos acreditar em ti, Makai, mas, temos um farmacêutico na morgue, e não fizeste nada para o evitar.
Birinin yazlık evi vardı orada ve arayıp her zamankinin dışında farklı bir resepsiyoniste bağlanıyordu.
Alguém tinha uma casa de praia e estava a ligar e a falar com uma das recepcionistas... Não a recepcionista habitual... Para lhe aceitar as chamadas.
Arastoo ve Cam'in ebediyen orada kalmasını istemiyorsanız çözmemiz gereken bir vaka var.
Vamos resolver o caso. A não ser que queiram que o Arastoo e a Cam fiquem lá para sempre.
Liam ve Hayden'ı orada bulacağız.
É lá que vamos encontrar o Liam e a Hayden.
Bunun için FISA mahkememiz var ve sen orada değilsin.
Temos um tribunal para isso e não faz parte dele, ponto.
İki ülkede de aranıyor, gençlik merkezinin dışında evinin orada ve Lukas'ın gidebileceği diğer yerlerde adamlarımız var.
Notificamos ambos os países. Temos também pessoal no exterior do centro de juventude, junto à casa dele e também noutros sítios onde provavelmente o Lukas possa ir.
Orada kal ve tekrar irtibata geçerse bize haber ver.
Fique lá e ligue para nós, se ele entrar novamente em contacto.
Bir beton fabrikası. - Emil ve bebek orada mı?
Uma fábrica de cimento.
Şuna bak, orada dolu ve sulu bir şekilde oturuyor.
Olha para ali, cheio de água.
Daha önce Google'a girdim ve daireme baktım. Orada iki sezon The Hills'in çekimlerini yapmışlar.
Eu já entrei no Google para procurar o meu apartamento e dizia que tinham ali filmado duas temporadas da série "The Hills".
Çünkü şık giyinmem gerekecek ve tanıdığım herkes orada olacak.
Porque tenho de me vestir bem e vai lá estar toda a gente.
Ben 43. ve 4. Cadde'nin orada, diğer kilisenin orada büyüdüm.
Eu cresci na esquina da rua 43 e a Quarta, ao pé da outra igreja.
Bu sefer düşün ve sen karar ver. Sen orada açık havada dururken fotoğraf çektirmek için her yanında duran her insan tecavüze uğramış olabilir mi? Hayır.
Então, enquanto está lá, decide, do nada, que uma das pessoas com quem devia tirar uma foto foi violada?
Orada birçok yetenek yatıyor ama işlenmemiş. Yontulmaya ve rehberliğe ihtiyaçları var.
Há lá muito talento em bruto, precisa de ser moldado, guiado.
Adli tıpa ve katılaşan cesede göre, kadın yaklaşık olarak 24 saattir orada yatıyordu.
De acordo com o relatório do médico legista e o rigor mortis, ela provavelmente estava ali há 24 horas.
Orada sadece kan gölü vardı, ve Susan'ın kanlı saçları.
Só lá havia uma poça de sangue e cabelo de Susan no sangue.
Hey, dinleyin, sen ve Hunter orada kalın.
- Ouve, tu e o Hunter fiquem quietos.
Ve gerilimli. Tamam dur. Tam orada kes.
Pare aí.
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
oradadır 18
orada ne var 123
orada olacağım 346
orada ne yapıyorsun 161
orada neler oluyor 224
orada bekleyin 25
orada mı 137
orada biri mi var 55
orada olurum 25
oradadır 18
orada ne var 123
orada olacağım 346
orada ne yapıyorsun 161
orada neler oluyor 224
orada bekleyin 25
orada mı 137
orada biri mi var 55
orada olurum 25
orada duruyor 22
orada kal 348
orada mısınız 104
oradaki kim 37
oradan uzak dur 20
orada olduğunu biliyorum 100
oradan çık 18
orada durun 51
orada kalsın 17
orada değil 122
orada kal 348
orada mısınız 104
oradaki kim 37
oradan uzak dur 20
orada olduğunu biliyorum 100
oradan çık 18
orada durun 51
orada kalsın 17
orada değil 122