English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Y ] / Yolu açın

Yolu açın translate Portuguese

683 parallel translation
Yolu açın.
Saiam do caminho.
Yolu açın!
Abram caminho!
Yolu açın bakalım.
Para lá.
Yolu açın.
Deix em passar!
Pekâlâ yolu açın.
Abram a barreira.
Çabuk yolu açın!
Deixem a passagem livre!
Yolu açın!
Saiam!
Sana öğrettiğim gibi. - Ama şimdi uygun değil... - Devam edin, yolu açın!
Está bem, fui eu que te ensinei, mas nesta altura não me parece...
Yolu açın, bu Agnes Grilk!
Saiam da frente, é a Agnes Grilk!
Yolu açın. Haydi, odaları hazırlayın çocuklar.
Saiam da frente, rapazes.
Yolu açın gençler.
- Saiam da estrada, jovens.
Lütfen yolu açın!
Por favor, abram caminho!
Yolu açın! Yolu açın!
Limpem a estrada!
Haydi, yolu açın!
Vamos, abram caminho!
Yolu açın...
Abram espaço...
Hadi, yolu açın.
Afastem-se! deixem passar!
Yolu açın, ahmaklar!
Desapareçam, cabras!
Yolu açın. Komiser'in girmesine izin verin.
- Deixem passar.
Yolu açın!
Afastem-se!
Yolu açın! Sol, sağ.
Esquerda, direita, esquerda.
Yolu açın lütfen, yolu tıkamayın.
Saiam da frente, cavalheiros. Deixem-nos passar.
Yolu açın!
Vamos!
Acıyın! Bir fatihin yolu hep zorludur ama en zoru sizin gibi hainlerle uğraşmak.
A vida de um conquistador nunca é fácil, mas a pior parte é lidar com os traidores.
Yolu açın!
Em sentido junto dos vossos cavalos!
Bu, zorluğun, acı çekmenin görevine ve yeminine koşulsuz olarak kendini adamanın yolu.
É uma vida de sofrimento e privações, de devoção inflexível ao teu juramento e ao teu dever.
- Onun düşüncesine göre... Açık bir mahkemede karşılıklı çirkin suçlamalar olmaksızın bir çözüm yolu... bulmak herkesin yararına olacaktır.
As vantagens de uma solução assim sobre uma troca de recriminações em um tribunal na opinião dele são muitas e óbvias.
- Yolu açın!
Aos vossos lugares!
Ona vurup, devirdikten sonra, Başkanlık yolu açık olacaktır, onu vurup deviren yeni Firavun'a! İnsanların umudu, Horemheb olacaktır.
Se o matares, então o caminho estará livre, o precedente que será instituído,... para que um outro acabe com o próximo Faraó, cujo nome esperas que seja Horemheb.
Açıklamağa çalışıyordum, Sayın Yargıç, yolu tıkayan polis arabasını geçmek için hızımı arttırmam gerekiyordu.
Como tenho tentado explicar, Meritíssimo, Fui obrigado a acelerar para ultrapassar o carro da polícia, que estava a bloquear a estrada.
Açıklamamın hiç bir yolu yok.
Não lhes posso explicar.
Bunu açıklamanın çok yolu var.
Tem muito mais do que isso para explicar.
Açıklamanın bir yolu var.
Mas sabe, há realmente uma explicação.
Madam, durumu lütfen Hans'a açıklayın. İşaretlerce gösterilen yolu izleyeceğiz. Burada 10 dakika bekleyecek,... sonra da hükmü yerine getirecek.
Senhora, explique ao Hans, que nós vamos seguir o caminho indicado pelas siglas e para esperar aqui dez minutos, e em seguida executar a sentença.
Bir tas çorbaya giden yolu... Aç mısın?
Estás com fome?
Şerefini benim acımla satın aldın. Başka hiçbir yolu yoktu.
Você comprou sua honra com minha tristeza.
Umuma açık yerde sarhoş yakalanmak hapse atılmanın... en kolay yolu diye biliyorum.
Ser apanhado bêbado em público é uma forma mais fácil de ir para a cadeia.
Yolu açın! Geçemiyoruz!
Abram alas!
Açın yolu!
Abram a estrada!
Acımasız ve inatçı bir çocuktun, beni dinlemeni sağlamanın tek yolu buydu.
Eras um rapaz tão irritante e teimoso, que era a única forma de te fazer ouvir.
Yolu açın, lütfen.
Para trás.
- Yolu açın...
- Saiam da frente.
Çavuş, yolu açın.
- Sargento, desimpeça a linha.
Açın yolu! Patlayacak!
Vai explodir.
Açıklamanın bir yolu yoktu.
Não ha via maneira de explicar!
Hadi, yolu açın.
- Vá, desimpeçam o caminho.
Bunu açıklamanın bir yolu yok, değil mi?
Não há como explicar, há?
Şimdi sen de yolu açık büyük bir boksörsün, bana bir kırıntı bile atmazsın.
Agora armas-te em importante, não pinga nada para o amigo PauIie.
Yolu açın.
Desimpeçam a estrada.
Yolu açın, çabuk!
Abram a estrada!
Onu durdurmanın tek yolu Başbakandan, İdari İşler Bakanlığı'nın lağvedileceği dedikodularını durdurmak için bir açıklama yapmasını istemek olacaktır.
A única maneira de impedi-lo talvez fosse fazendo-o pedir ao P.M. que pusesse fim aos boatos sobre o encerramento do Departamento dos Assuntos Administrativos.
Eğer onları kazanmanın tek yolu buysa, bu dalkavukların değil, dalkavukluk yapılmasını isteyenlerin suçudur. Ben böyle düşünüyorum açıkcası.
E, quando eles só podem ser conquistados dessa forma, a culpa não é do lisonjeador, mas de quem quer ser lisonjeado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]