Âdil translate Portuguese
94 parallel translation
Hadi, böylesi âdil olur, değil mi?
Vamos, é bastante justo, não é?
Bu hiç âdil değil.
Não é justo.
Âdil bir şekilde bölüşün.
Dívidam com prazer.
Âdil bir dövüş ile, kedinin bu köpeği yeneceğine şaşırmazdım.
Näo ficaria surpreso se, em uma briga, o gato ganhasse dele.
Böylece kimse kimseden daha avantajlı duruma geçmez. Âdil olur.
Assim ninguém sai a ganhar.
Bence bu yeterince âdil değil, çünkü ben herkesten daha az hisse alacağım.
De qualquer forma, não ganho como vocês!
Bunun karşılığında âdil ücret alacaksın.
Por isso, pagar-te-ei um salário justo.
Âdil olduğunu hiç sanmıyorum.
Penso que ele não é assim tão justo.
Fauntleroy, izin ver bunu âdil bir dövüş yapalım.
Fauntleroy, vamos fazer disso uma luta leal.
Ama şunu da bil ki bu genç adamla âdil bir dövüş yaptık.
Mas quero que saibas que aquele rapaz lutou dignamente.
Sanırım oldukça âdil.
Penso que é justo.
- Âdil davranmıyorsun.
Não estás a ser justa.
Hayatta âdil olmak lazım.
Alguém tem de ser justo na vida. 5.75.
Kahretsin Hob, bu âdil değil biliyorsun.
Raios, Hob, sabes que isso não é justo.
Âdil bir dövüştü. Biz mâsumuz. Üzgünüm çocuklar.
Foi uma luta justa e legal.
Hayat âdil değildir.
A vida é a mesma!
Tamam, çok âdil.
Bem, isso é mais razoável.
Bu hiç âdil değil.
Isso não é justo.
Gavin, bu âdil değil.
Gavin, isso não é justo.
Sence bu âdil mi?
Achas que é justo?
Anladım ki bu âdil.
Eu sabia que era justo,
Yeterince âdil.
É justo.
Bu hiç de âdil değil.
Ah, não é justo.
Âdil insanlar, iyice düşünmeden bir karara varmazlar.
As pessoas íntegras saltam para conclusões, também. Cometa enganos, também.
Mahkeme âdil değil.
Isto não é justo.
O âdil bir kurtarıcıdır, alçakgönüllüdür.
Ele é justo e vitorioso ;
Bu hiç âdil değil, o çok etkileyici.
Isso não é justo, ele é muito impressionante.
Âdil olalım, milenyum daha yeni başladı, yani büyütülecek bir şey yok.
Para ser justa o milénio já começou, por isso não é assim tão importante.
Hiç âdil değil. Ölmemeliyim. Ben sadece tarihleri kontrol etmeye gelmiştim.
Não é justo, eu não deveria morrer, eu só vim aqui para verificar a data.
"Gayet âdil görünüyor."
É mais do que justo.
Öyle bir hükümet ki önüne geleni hapse atıyor. Buraya âdil bir adam...
"Debaixo de um governo que encerra injustamente, o lugar verdadeiro para um homem justo"...
Hiç âdil değil.
Foi injusto.
Hiç âdil değil.
É demasiado injusto.
Yeterince âdil.
Está bem.
Onun icraatlarını âdil olmayan bir şekilde yargıladım.
Avaliei injustamente os seus actos como presidente.
Bütün bu olanları sana bağlamam, Audrey'e olanlar yüzünden seni suçlamam âdil değildi.
Foi injusto da minha parte culpá-lo do que aconteceu à Audrey.
Sıkı dövüşün, özgürce dövüşün ve âdil dövüşün.
Lutem com garra, com liberdade e com honestidade.
Mesele, dövüşün âdil olduğunu göstermek değil.
Não é uma forma de assegurar a honestidade de uma combate.
Hiç âdil değildi.
Não me parecia justo.
Âdil mi bu şimdi?
Isso é justo?
Bu âdil değil.
Não é justo.
Sana âdil bir anlaşma sunmuştum.
Ofereci-te um acordo justo.
Majesteleri, her kişiye eşit ve âdil davranılacağı üzerine yemin etmemiş miydi?
Sua Majestade o Rei não jurou que não negaria a qualquer homem justiça ou seus direitos?
Öyleyse John Lilburne'e niçin âdil davranılmıyor?
Então, onde está a justiça para John Lilburne?
Ama bu âdil değil.
Não é justo.
Bu, hiç de âdil değil.
Não é justo.
Aksi hâlde bu âdil olmaz.
Se não, não é justo.
- Onlara âdil davranıyorum.
- Trato-os bem.
Hiç âdil değil.
Quer dizer, não é justo.
Ülkede âdil ve doğru olanı yapacak. "
Nos seus dias, Judá será salvo e Israel viverá em segurança. "
- Bu hiç âdil değil.
Não é justo.