Âmâ translate Portuguese
23 parallel translation
Rahibe, genç adam âmâ.
Irmã, o jovem está cego.
Olabilir, Âmâ Onlar Sears ve Roebuck Bölgelerini Sıkı Kontrol Ediyorlar.
Pode-se dizer que ele é o grande retalhista das substâncias controladas.
Sen Benim Vücudumu Ele Geçirebilirsin, Âmâ Ruhumu Asla!
Podem prender o meu corpo, mas não a minha alma. Podem continuar.
Sen Bana Zarar Vermeye Kalkabilirsin Âmâ Ben Uçarım, Uçarım!
Podem magoar-me, mas eu posso voar.
Theai'nin âmâ müneccimi Tiresias.
Tirésias, o cego vidente de Tebas ;
Ne var Tiresias, Thebei'nin âmâ müneccimi.
Que mais, ó Tirésias, cego vidente de Tebas?
Âmâ Willy Witherspoon'dan öğrendim.
Aprendi com o Willy Witherspoon Cego.
Âmâ adamın bahçesine gireceğim ve köpeği çalacağım.
Entrar no quintal do cego e roubar o cão.
Âmâ adamı korkutma yeter.
Tenta não assustares o cego.
Yani sonuç olarak, âmâ bir adamın tek arkadaşından vazgeçmesini istiyorsun.
Resumindo, queres que um cego abdique da sua única companhia?
susamış bir fil yanıma gelene dek, ya da bir dost... ya da bir bisiklet zili, bir iki çakıl taşı..... ya da âmâ bir adamın âsâsı yetiyor.
Até aparecer um elefante sedento, ou os meus amigos saltarem, talvez uma buzina de bicicleta, um pedregulho ou dois... até a bengala de um cego serve.
Âmâ insanları yaptığı şeylerden hoşlanıyorsan, güzelmiş.
Se gostas disso feito por pessoas cegas, está-se bem.
"Biri âmâ, biri yol tutmuş ve ikisi de hendeğe düşmüş değil mi?"
Ora, se um cego guiar outro cego, ambos cairão na cova ( Mt 15 : 14 ). "
Doğru, âmâ...
- É verdade, mas...
Gidip âmâ sanatçılar fuarından satın alacak değil ya.
Achas que ele o comprou na feira de artesanato dos invisuais?
Bu akademinin müdiresi, kendi öz kızın hastanede âmâ bir hâlde yatıyor.
A diretora da academia, a tua filha, está cega, no hospital.
Ve, "âmâ" demiyorum. George Payton'ı tanıdığım kadarıyla ve şahsi fikrimce bu konuşmayı Don yaparsa başarımızı garantileyeceğimize inanıyorum.
E, não é "mas", acho que, pelo facto de eu conhecer o George Payton, o nosso êxito seria mais garantido se o Don fizesse a apresentação.
Kocam, âmâ oldu ve kabilenin yeni bir reise ihtiyacı vardı. Ağabeyinde olmayan yetenekler Yâkub'da vardı.
O meu marido estava a ficar cego, a tribo necessitava de um novo patriarca, e Jacó tinha talentos que o seu irmão mais velho não tinha.
- Bilmiyorum, âmâ sanırım o ısırılmış olmalı.
Não sei, mas penso que ele foi mordido. Mordido?
Geçen gün banyo yaparken çıkardım ve nereye koyduğumu biliyorum sanıyordum. Âmâ...
Tirei-o para tomar um banho no outro dia... e pensei que sabia onde o tinha colocado.
Âmâ Zayıf Bir İhtimal.
- Uma hipótese ténue.
Hadi âmâ!
Qual é?
İşin "âmâ" sı da şu ;
E agora, o "mas" :
amazon 38
amalia 33
aman 633
amanda 248
amar 39
aman tanrım 8090
aman tanrim 52
ama oldu 35
ama öldü 33
ama bu imkansız 78
amalia 33
aman 633
amanda 248
amar 39
aman tanrım 8090
aman tanrim 52
ama oldu 35
ama öldü 33
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
amato 35
amanın 172
amaç 42
ama benim 40
aman aman 28
aman allah 310
ama biz 56
ama bu 445
aman anne 20
amato 35
amanın 172
amaç 42
ama benim 40
aman aman 28
aman allah 310
ama biz 56
ama bu 445
aman anne 20
aman be 76
ama biliyorum 27
aman allahım 373
ama orada 22
aman ya 22
ama neden ben 22
ama o 292
ama olsun 39
ama bilmiyorum 49
ama ne zaman 32
ama biliyorum 27
aman allahım 373
ama orada 22
aman ya 22
ama neden ben 22
ama o 292
ama olsun 39
ama bilmiyorum 49
ama ne zaman 32