Çok fazla translate Portuguese
28,556 parallel translation
Kaybedeceğimiz çok fazla şey var.
Há muita coisa em jogo.
Çok fazla olursa... şey
Se exagerar na dose...
Çok fazla dayanamayacağız.
Não vamos aguentar muito mais.
Çok fazla şey var.
São tantos!
Çok fazla ölüme sebep olduk.
Fomos a causa de tanta morte.
Çok fazla film izlediğini düşünüyorum.
Acho que viste demasiados filmes.
Son zamanlarda olmayan şeyler görme konusunda çok fazla stres yaşadın.
Tens andado muito stressada, ultimamente... A ver coisas que não estão lá...
Çok fazla ölüm ve yıkım var.
Há demasiada morte e destruição.
Özür dilerim, bugün çok fazla kötü kararla karşılaştım.
Peço desculpa. Já tive más decisões que cheguem por hoje.
Çok fazla sıvı çıkıyor. Çok bulanık.
Há demasiado fluido a sair, e está tudo enevoado.
Bakın, çok telefon etmem lazım, çok fazla insan tanıyorum.
Sim, eu sei, tenho muitas chamadas para fazer. - Conheço muita gente. - Ele também.
Çok fazla bekletiyor seni.
Ele está a ser super irritante.
- Çok fazla ölüm var çok fazla katliam.
- Há demasiadas mortes, Demasiado derrame de sangue.
Çok fazla olmayacak.
Não haverá muitas.
Çok fazla masum insan öldü.
Demasiadas pessoas inocentes morreram.
Az önce çektiğin raptiyelerin çok fazla paraları vardı.
Esse fio que puxou aí, são esses que têm bolsos bem fundos.
Evlerinde Apple IIe ve Amiga olanlar sisteme çok fazla yüklecek.
As pessoas comuns em casa, com o seu Apple II e o Amiga vão sobrecarregar o sistema.
Bu dürüstlüğümüze sığınarak söylüyorum çok fazla düşündüm ve bence gerçekten halka açılmalıyız.
Então, no espírito da mais completa sinceridade, estive a pensar bastante e acho que devíamos cotar a empresa em bolsa.
Yani buraya ne söylemek için geldiysen söyleyebilirsin. - Bu çok fazla.
- Diz ao que vieste.
Çok fazla stres altındadırlar.
Têm de lidar com muita pressão.
Bana hiç yalan söylememiş olan oğlum Violet'in çok fazla alkol aldığını ot ve ekstazi kullandığını söyledi.
O meu filho, que nunca me mentiu, disse que a Violet tem bebido muito e fumado erva e o ecstasy.
Gregory ve senin ayrılma sebebiniz senin çok fazla partilemenmiş.
Ela disse que o motivo de vocês terem acabado foi porque... Tens festejado demais.
Ve çok fazla var.
E há aqui muitas.
Bunların hiç birinin sebebi yok Ama silaha ihtiyacımız var Çok fazla silaha
Nada faz sentido, mas vamos precisar de muitas armas.
Çok fazla kokain çekiyorduk.
Consumiamos muita cocaína.
Çok fazla geniş alanı olan bir bölge.
Muito espaço vazio e aberto.
Ondan çok fazla Yahudi Hristiyan olayı var.
- Tanta bagagem judaíco-cristã.
Melek radyosunda, çok fazla ses vardı.
Rádio de Anjo... Há tantas vozes.
Çok fazla misafir gelmez.
Esqueça. Faça favor.
Ve sizinle olan ufak çaplı kavgası çok fazla dikkat çekti.
E as vossas escaramuças com ele atraíram muitas atenções.
Ömrünü dünyayla zar oynayarak ve çok fazla kâr sağlayarak geçirdi.
Ele passou a vida a brincar com os dados com o mundo e obteve lucros tremendos. E continua a obter.
İnsanları benim tanıdığım gibi tanımıyor. O aile, insanlara çok fazla güvenmesini sağladı.
Ela não conhece as pessoas como eu, ela confia demasiado.
Çok fazla konuşmuyorlar.
Não me dizem grande coisa.
Bazen bir şeyler herkese çok fazla geliyor değil mi?
Às vezes é tudo demasiado... para toda a gente. Não é verdade?
Ve sizden çok daha fazla mermileri var.
E eles têm mais balas que vocês.
- "... eskisinden çok daha fazla duyuyorum. "-" Kadının sesini. "
"mais alto do que nunca." - A voz dela?
Kadınlar, erkeklerden çok daha fazla acıya dayanabilir.
As mulheres aguentam muito mais dor do que os homens.
Ölümün senin için fazla kolay olacağını düşünüyordum. Çok kolay bir kaçış.
Pensei que a morte seria muito fácil para si, uma escapatória demasiado fácil.
Yetersiz olduğunu fazla uzun sürdüğünü, çok zor olduğunu söyler.
Que não é suficientemente bom, que demora demasiado tempo, que é demasiado difícil.
Zaten Penny çok fazla çalışacak.
E a Penny tem trabalhado muito...
Bugün biraz fazla delirdiğimi biliyorum ama gerçekten çok korkmuştum.
E sei que agi como uma louca hoje, mas fiquei muito assustada.
Çok daha fazla!
Há muitos mais.
Daha eski ama çok daha fazla şey gösteriyor.
É mais antiga, mas revela muito mais.
Kendim teslim olmazsam çok daha fazla kan dökülecek.
Se eu não me entregar haverá mais derramento de sangue.
Yanımda yiyebileceğimden çok fazla yiyecek getirdim.
E eu trouxe montes de comida.
Bu kadar çok çalışınca çok fazla şeyi kaçırdım. Evet ikimiz de.
A nós dois.
- Vay canına. Burda çok fazla var.
- Há aqui muita coisa.
Gerçekten çok fazla ilgi gösterip korumaya çalıştığını biliyorum.
- Preciso de uma morada.
Onu merak etme. Fazla yüklenmem. Çok canı yanmaz.
Não te preocupes com ele, serei bonzinho, ele ficará bem.
Çok fazla konuşmuyor.
Mas ainda não disse muito.
Bu olanlar zaten çok fazla onu daha çok baskı altına almak istemiyorum.
Não sei o que lhe dizer, sabes? É como se... como se... Como se tudo fosse demasiado e eu...
çok fazla değil 61
çok fazla konuşuyorsun 37
çok fazlalar 23
çok fazla parazit var 16
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199
çok fazla konuşuyorsun 37
çok fazlalar 23
çok fazla parazit var 16
fazla 31
fazlasıyla 93
fazla vaktim yok 53
fazla kalamam 17
fazla vaktimiz yok 83
fazla değil 199