Üstün translate Portuguese
2,693 parallel translation
Eğer üstün teknolojiden de yine gürültü duyacaksak...
Nós falha de novo?
Bizden üstün olduğunu mu sanıyorsun?
Acham-se melhores que nós?
Sayıca üstün olunca ve güçlü olunca, saklanmak zorunda kalmayacağız.
E nós temos os números e nós temos o poder. Não precisamos de nos esconder.
Ya üstün ırk oluruz, ya da tırsaklar.
Ou somos a raça mestre ou somos covardes.
- Kendini benden üstün görme.
- Não penses que estás acima de mim.
Haleflerinden çok daha üstün bir insandı.
Um titã, muito superior a todos os seus sucessores.
Bu üstün görevde hepinize amaçları ve istekleri kesin olan adamlara ihtiyacım olacak.
Vou precisar de todos vocês para cumprir com isso. Homens com força de vontade e desejo.
Sürekli kendinden üstün adamlara dalkavukluk yapan Sevgili Solonius!
O bom Solonius, sempre a ajoelhar-se na merda dos seus superiores.
Batiatus kendini, etrafındakilerden hep üstün görüyor.
O Batiatus sempre se achou superior àqueles que o rodeiam.
Ziyaretçiler bunu tüm evrende yapıyor olabilirler buldukları tüm en iyi yaşam formlarını üstün ırk yaratımı için kullanıyorlar.
É possível que os Visitantes tenham feito isto por todo o universo. Consumindo o melhor das formas de vida que encontram para criar uma espécie superior e dominante.
Regina'nın tüm o üstün yetenekleri... normal bir anne olmak için değildi.
A Regina, nas sua prendas... Não era uma mãe tradicional.
yani özgür tercih yoktur. Dünya üzerindeki en üstün ülke hangisidir?
"Qual é o melhor país do mundo?" A verdadeira resposta é :
Köklü Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en üstün devletidir diyorlar.
Todos dizem : "São os maravilhosos EUA!" "O melhor país do mundo!"
Irkçı bir aptaldır, çünkü bir grubun diğerlerinden üstün olduğuna inanmak bilimsel açıdan temelsizdir.
Um racista é um idiota porque acredita que é geneticamente superior, cientificamente sem base.
Onun empati eksikliği, üstün görme sonucu aldanmaları ve şişirilmiş kibirli duyguları var.
A falta de empatia dela e ilusões de grandeza resultam num sentimento cheio de presunção.
O kadar da kötü değil üstün.
- Nem se quer um arranhão.
Orduda olduğun zaman bir üstün sana emir verdiğinde ne yaptın?
Quando estavas no exército, e o teu superior te dava uma ordem, o que é que tu fazias?
Kanunlardan üstün değiliz.
Não estamos acima da lei.
Merhametinin zarar verme dürtüne üstün geldiği zaman oldu mu hiç?
Diga-me se a sua compaixão já ofuscou a sua vontade de ferir.
Eğer Nick Fenn'in, 1.80 boyunda ve Harvard Kennedy'li kız arkadaşıyla benden bir gömlek üstün olduğunu düşünmeseydim, muhtemelen Danny ile beş buluşmadan sonra beraber yaşamaya başlamazdım.
E se eu não achasse que o Nick Fenn estava muito acima da minha liga... com a sua namorada da escola Harvard Kennedy eu provavelmente não teria dado uma queca com o Danny depois de cinco encontros.
Sayıca üstün olunca ve güçlü olunca, saklanmak zorunda kalmayacağız.
Quando tivermos os números e tivermos o poder nà £ o precisaremos de nos esconder.
Moskova'daki üstün bir satranç akademisine davet edilmiştim.
Fui convidado para uma grande academia de xadrez em Moscovo.
Lojistik ve stratejide üstün şeref ödülü almış.
Honras máximas em logística e estratégia.
Var ya bu kadar üstün körü olamazsın, tamam mı?
Não podes ser assim.
Benim üçte birlik payım var ve kimsenin oyu benimkinden daha üstün değil. Hepsi bu kadar.
Desde que os meus 33 por cento sejam tidos em conta e partes do corpo não tenham mais direito do que eu, fico satisfeito.
Ama üstün körü baktığımızda, yapraklar, çamur ve çeşitli canlılar var.
Mas só de olhar, temos folhas, lodo e uma variedade de criaturinhas.
ve ayrıca elbette, o zaman üstün ateş gücüne de sahiptiler.
E claro que na altura tinham armas mais poderosas.
Nazilerin yaptığı zekice şey, her adımda Yahudilerin akılcı üstün çıkarlarının direnmemek olması yoluyla gerçekleşti.
A decisão mais inteligente que os Nazis tomaram, foi fazer com que em cada etapa do caminho os Judeus tivessem o interesse racional de não resistir.
Ari ırk, elbette en üstün ırktır.
A raça ariana, que, é claro, é a maior de todas.
Medeni topraklarda, senden üstün olanlara uygun sıfatlarla seslenirsin.
E, nos terrirórios civilizados diriges-te aos teus superiores pelo título adequado.
Hemşire Crawley, bir balo salonunda senin üstün olmayabilirim ama bu hastanede karar merci benim.
Enfermeira Crawley, posso não ser seu superior social num salão de baile em Mayfair, mas neste hospital quem decide sou eu.
Bireyleri memnun etme, üstün başarısıyla onu gururlandırma ihtiyacı...
É a necessidade de agradar, a alcançar, o desejo de tornar alguém orgulhoso...
Bu yüzden üstün kovulabilir miyiz yani?
Podemos ser expulsos por isso?
Yeni çizgi romanımız "Ölümcül Fırtına", üstün sanat harikası.
Exemplar adiantado de "A Deadly Storm", a nova história aos quadradinhos.
Bizim tam olarak üstün teknolojimiz yok.
Nós não recebemos propriamente tecnologia de ponta.
Romer'ın üstün zekası bunun Io'nun Jüpiter etrafındaki yörüngesiyle alakalı olmadığını çok geçmeden farkına varacaktı.
O génio de Rømer percebeu que isto nada tinha a ver com a órbita de Io em torno de Júpiter.
Tanrı'nın rahmeti yine de üstün gelmiştir.
A graça de Deus prevaleceu sobre isso também.
Artık kendimi ondan üstün gördüğüm için onu terk ettiğimi sanıyor galiba.
Eu acho que ele pensa que o larguei porque acho que sou melhor do que ele agora.
Dedektif rozeti ve şu anda bu rozet, rütbe olarak senin yıldızlarından üstün.
É o distintivo de um detective. Mas agora, este distintivo é superior à sua estrela.
Daha üstün bir tür yerini aldı.
Foi substituído por uma espécie superior.
Artık üstün kişi sensin.
Acho que agora és tu que mandas.
Max Whiteside üstün yetenekleri ve çok iyi geçmişi olan bir polistir.
Max Whiteside é um excelente policia, com uma ficha perfeita.
Sadece üstün körü geçerdi.
Só o essencial.
Üstün güçler, üstün silahlar!
Forças superiores, armas superiores!
Seni tepelemeyişimin sebebi Rütbece benden üstün olman, Biliyorsun değil mi?
Sabes que só deixo esta passar porque és meu superior, não é?
İnanılmaz geleceğinle illa kendini üstün görmen gerekiyordu değil mi?
Tinhas de te armar em grande e poderosa com o teu fantástico futuro, não é?
Çiftler, teklere üstün gelir.
As nossas oportunidades melhoraram.
... güzel şehrimize, görkemli eyaletimize ve bu şanlı ülkemize ortak olarak bulunduğumuz yaşadığımız her yere adaletimizin, özgür irademizin bulunduğu üstün politik gücümüze, oylarımızın eşit olduğu her yere herkesin yoldaşını seçerken oylarının yarışabildiği ve şekil verdiği her yere.
A nossa bela cidade, este Estado glorioso, este país orgulhoso, um lugar onde todos temos o mesmo direito no modo como as nossas vidas são ordenadas e como vivemos, onde as eleições políticas são justas e iguais, e funciona de um modo onde cada voto tem o mesmo peso, onde todos podem escolher quem vai representá-los, quando as nossas eleições são competitivas e informativas.
Bozulmak yok ama..,... bu adamlar senden beş gömlek üstün görünüyorlar.
Sem ofensa, mas esses homens parecem demais para ti, Liam.
Bilim sizin acayip sihrinize üstün geliyor.
A ciência prevalece sobre a vossa magia ímpia.
Burada, Tyrannosaur en üstün yırtıcıdır.
E confirmou o que se suspeitava desde há muito... uma ligação directa entre dinossauros e aves.
üstünde 26
üstüne 19
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27
üstüne 19
üstüne alınma 28
üstüne üstlük 16
üstünü ört 16
üstünü değiştir 20
üstünü giyin 16
üstünü giy 19
üstüne bastın 27