English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ğ ] / Ğa

Ğa translate Portuguese

24,914 parallel translation
Sağlığa yararlı diyorlar.
Eles dizem que é terapêutico.
Herneyse, ne pahasına olursa olsun Nolan'ın evinde bulunan tozun miktarına bakılırsa o mezarlığa sürekli gitmiş olmalı.
De qualquer forma, se valer a pena, dada a quantidade de poeira que havia no apartamento do Nolan, ele deve fazer visitas frequentes ao cemitério.
Bu saçmalığa inanmıyorsun değil mi, patron?
Não acredita nessa porcaria, pois não, King?
O zaman Calloway Nolan ile buluşmak için mezarlığa geldi.
Então, Calloway... foi ao cemitério para encontrar-se com o Nolan.
İstediğim şeyse, eğer yapabilirsen, Hitler'i öldürmek, nazi atom bombalarını ele geçirmek ve bu dünya çapındaki saçmalığa bir son vermek.
O que tenho em mente, se fores o homem certo para o trabalho, é a morte de Hitler, confiscar das bombas atómicas Nazis, e um desfecho rápido para esta porcaria global.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım, taleplerimle ilgili sorun yok, değil mi?
Só para ficar claro, aceita as minhas exigências, certo?
Bu açığa çıkma tehlikesiydi.
Aquilo foi uma ameaça de exposição.
Rehine için pazarlığa geldim.
Estou aqui para negociar pelo refém.
Ben hep samanlığa girişmenin en iyi yolunun dirgen kullanmak olduğunu düşünmüşümdür.
A melhor maneira de atacar um palheiro é com um forquilha.
Eğer Eddie bu komployu açığa çıkarmakla tehdit ettiyse, hakimin onu öldürmek için son derece geçerli bir sebebi olur
Se o Eddie ameaçou expor a conspiração criminosa, o juiz teria um forte motivo para matá-lo.
Bir hademe neden bir kulaklığa ihtiyaç duysun?
Porque um empregado de limpeza ia usar um auricular?
Oh. Ben.. Beni geri getirmesi için ağzından çıkan her saçmalığa inanmış gibi yapmak zorundaydım.
Tive que... convence-lo que acreditava nas loucuras que ele estava a dizer, só para o fazer trazer-me de volta.
Bir anlaşmazlığa düştük şurada, Ray.
Temos um problema, Ray.
Yaralar başarısızlığa karşı güvendedir.
As feridas servem para prevenir erros.
Daha açıklığa çıkmadık.
Ainda não terminamos.
Hiper uzaya çıktığımızda, karanlığa dalmış olacağız.
Assim que sairmos do hiperespaço... estaremos isolados.
Onu programladıktan sonra, seni hurdalığa atacağız.
Depois de programado, desmontamos-te, pedaço de ferrugem.
Bu mantığa göre, gezegen üzerinde yaşayan her bir canlıyı öldürmemiz gerek.
Então, deveríamos matar toda criatura viva do planeta.
Tekrar yalnızlığa katlanabilir miyim emin değilim.
Não sei se consigo fazer isso outra vez.
Şunu açııklığa kovuşturmama izin verin.
Deixa-me ver se percebi.
Gerçek kimliklerinizi açığa çıkarırsanız Pretty Lake'de bıraktığımız herkes risk altında kalır.
Se revelarem a vossa verdadeira identidade, põem em risco a saída de todos os que ficaram em Pretty Lake.
Kısa zaman sonra resimler sosyal medyada # günlük ödenek etiketi altında açığa çıktı.
Pouco tempos depois, as imagens surgiram nas redes sociais sob o nome OPdailyallowance.
Mantığa kulak vermek istemiyorsan, kendin bilirsin.
Não queres ouvir a razão, é contigo.
Melissa'nın işini istiyorum ve bu pazarlığa kapalıdır.
Quero o cargo da Melissa, e não é negociável.
Her şey açığa çıkmıştı.
Foi tudo revelado.
- O tuvalet insanlığa karşı suç.
- Aquela casa de banho é um crime.
Kızı şu sandığa yerleştir.
Põe a rapariga naquele caixote.
Berenstain Operasyonu hakkında bir şeyler açığa çıkarsa...
Se a Operação Berenstain for tornada pública...
Programlarını açığa çıkarmamız soruşturmayı durduracaktır.
Denunciá-los vai encerrar a investigação.
Böyle durumlarda usulsüzlüğü açığa vuran kişilere para teklif edilebiliyor.
Pode haver dinheiro para um informador numa situação como esta.
Seni uyandırmak için aydınlığa gideceğime?
Para voltar à luz só para te acordar?
Ait olduğu yere, ışığa doğru gitti.
E levou-o para onde pertencia. Para a luz.
Depomuz balıkla dolunca gemi açığa demir atardı ve başka bir tekne balıkları yerel pazarda satmak için almaya gelirdi.
Quando nossos congeladores estavam cheios de peixe, o navio atracava ao largo, e outro barco vinha recolher a carga, para vender no mercado local.
Ağır duygusallığa gerek yok çünkü bu gerçek bir veda değil.
Tu vens visitar-me, eu vou ter contigo... Não. Estava a falar do controlo.
Önce şunu açıklığa kavuşturalım. Sana öncelik tanımazsak bizi delilleri saklamakla mı tehdit ediyorsun?
Apenas para ser claro, acabaste de ameaçar reter provas a não ser que te demos garantias que saberás em primeiro lugar?
Bekarlığa veda partisi için -
Estou a organizar uma despedida de solteiro...
Bunu savcılığa taşıyabilirsin.
Podes levar o caso para o Promotor Público.
Fıstığa içki ısmarlayabilir miyim?
Posso pagar uma bebida ao pêssego?
Baskerville Genetics'in, biyoteknoloji girişimlerini beğenmedi. Kuraklığa dayanıklı pirinç ve fazla ürün veren pamuk gibi - korkunç şeyleri üreten şirket.
Baskerville Genetics, produtores de horrores como arroz resistente a secas e algodão melhorado.
Kuraklığa dayanıklı pirinci piyasaya önce sürdü ve 12 çalışanınızı çaldı.
Bateu-o no mercado, roubou-lhe uma dezena de empregados.
Şimdi bebekle mezarlığa gidip geçit açılır açılmaz da içinden geçebiliriz.
Podemos já levar a bebé para o cemitério e atravessar todos o portal assim que abrir.
Birlik olduğumuz sürece, toplumumuzdaki bazı kişilerin bizi, çekmek istediği kargaşaya ve anlaşmazlığa çekmelerine izin vermediğimiz sürece yani birlik olursak Wayward Pines'ta tamamen güvende oluruz.
Desde que fiquemos unidos, não seremos sugados pelo desagrado e pela divisão que alguns membros da nossa comunidade estão a tentar cultivar. Se nos mantivermos unidos, estaremos perfeitamente seguros em Wayward Pines.
Beni durdurursan ölürsem ya da kaybolursam senin Dük Boinel ile olan anlaşmanı açığa çıkaracak mektup yollanacak.
E se me tentardes impedir, se eu aparecer morto, ou simplesmente desaparecer, uma carta será entregue relatando o vosso acordo com o Duke Boinel.
Protestanlığa dönmezseniz sizin hükmünüzü ya da İskoçya'ya geri dönmenizi kabul etmeyecekler.
Eles não aceitarão o vosso governo, nem a vossa volta à Escócia, a menos que concordeis em converter-vos ao protestantismo.
Bu tehlikeli bir sevkiyat ; ışığa maruz kalamaz eksi 30 dereceden sıcak, 60 dereceden soğuk tutulamaz.
É um carregamento perigoso, não pode ser exposto à luz, tem de ser mantido acima de - 34ºC e abaixo de 15ºC.
Bu biraz karanlığa kurşun sıkmak değil mi?
Isto não é um tiro no escuro?
Bir sonraki duyuruya kadar açığa alındın.
Estás suspenso até aviso em contrário. Saiam.
- Açığa çıksaydı bu teklifler geri çekilirdi.
Perdia-os todos se confessasse.
Kanıtlara göre Busquet Batı Yakası'nı Kurtarın grubunun ofisine girip sızan belgeleri alarak hatasının bir gün açığa çıkmasını önlemek istedi.
As provas sugerem que Busquet terá entrado na Save The West Side para recuperar os documentos, não fosse o erro dele ser descoberto.
Açığa çıktık, hemen gitmeliyiz.
Estamos queimados.
Açığa alındın.
Estás suspenso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]