English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ş ] / Şımdı

Şımdı translate Portuguese

2,405 parallel translation
Bu konuda hiç iyi olmamışımdır.
Nunca fui muito bom com piadas.
Elbette ki değildi. Senden hep hoşlanmışımdır, Bob.
- Não foi nada pessoal, Helen.
Ama her zaman olmak istediğimin tam tersi davranmışımdır.
"Mas a força de não o querer ser" "fez-me simular o oposto."
Hastalarımızın yaratıcı işlerle meşgul olmalarının faydasına hep inanmışımdır.
Sou um crente de que os nossos pacientes devem-se envolver em trabalhos produtivos.
Kesin ben yazmışımdır.
Se calhar escrevi-o.
Daha önce sana bunu hiç söylemedim ama seni hep kıskanmışımdır.
Nunca te disse, mas sempre tive inveja de ti.
Evet, adamı en az 6 kez tutuklamışımdır.
- Devo ter prendido o homem meia dúzia de vezes.
Belki... dayak yediğim için kızmışımdır, ve belki bunu tartışmak için Hixton'ı ziyaret etmişimdir.
Talvez estivesse nervoso em relação à minha saúde e talvez tenha visitado Hixton para discutir o assunto.
Sevgili Kate... Bu mektubu yüz kez yazmışımdır, eminim.
Querida Kate, aposto que escrevi esta carta uma centena de vezes.
Umarım kazara evlilik yıldönümü hediyemi bulmamışımdır.
Espero não ter tropeçado no presente de aniversário de casamento do teu pai.
Belki çıkarmışımdır, Fry.
Talvez tenha aprendido, Fry.
Belki çıkarmışımdır.
Talvez.
Belki de ben ona gülerken o çirkin kazakları katlasın diye son bir tane mini Bender saklamışımdır.
Ou talvez eu tenha guardado um mini-Bender para dobrar camisolas velhas e estúpidas enquanto eu me ria dele.
Kesin yaşamışımdır.
Parece-me familiar.
Umarım aklına böylesine çılgın bir fikir sokmamışımdır.
Deus me livre de pôr uma ideia louca dessas na tua cabeça.
Ve belki yeni bir tez cümlesi yazmışımdır.
E talvez escrevi uma nova tese.
Walter'ın meyankökünü neden çok sevdiğini hiç anlamamışımdır.
Nunca entendi por que razão o Walter se sentia tão atraído por alcaçuz.
Tamam, belki Epperly konusuna hayır demede çok aceleci davranmışımdır ama şimdi onunla partide takılmamda hiçbir sakınca yok, değil mi?
Está bem, talvez me tenha precipitado, ao rejeitar a Epperly. Mas não há mal nenhum em estar com ela na festa, pois não?
Belki bir bir yazar olarak olgunlaşmışımdır veya belki sen buna gerçekten ihtiyacı olan ve yapması doğru olan bir kişiye yardım edecek kadar olgunlaştın.
Talvez tenha crescido como escritor, ou tu tenhas crescido como pessoa e possas ajudar alguém que precise, só porque é o mais correcto.
Umarım seni korkutmamışımdır, anne.
Espero não te ter surpreendido, mãe.
Belki de dozu yanlış ayarlamışımdır.
Talvez tenha calculado mal a dosagem.
Belki kızmışımdır.
Talvez sim.
Aslında, o iftira bir yana, işimle özel yaşantımı birbirinden ayrı tutmayı hep başarmışımdır.
- Na verdade, ignorando a difamação, sempre separei o trabalho da vida pessoal.
- Her türlü yanlışımdır.
- Eu sou tudo errado, Grandão.
Eminim ben de bir yerde hata yapmışımdır.
Estou certa que me enganei algures.
Haftalardır 800 adet numara aramışımdır.
Já estava a ligar para lá há duas semanas. Tu.
- Hazır konusu açılmışken belki de anahtarlarını ben almışımdır.
- Agora que falas talvez eu tenha pegado nelas.
Umarım kaçması için çifte şans yaratmamışımdır.
Agora pergunto-me se não dupliquei as hipóteses dele escapar.
Bu deyişi hiç anlamamışımdır.
Nunca compreendi esse ditado.
Striptiz teknik bir şey mi yoksa iç güdüsel mi hiç anlayamamışımdır.
Nunca entendi se o striptease é algo técnico ou instintivo.
Duyduklarından sonra umarım seni hayal kırıklığına uğratmamışımdır.
Depois de tudo que ouviu, espero não tê-lo dececionado.
Zaten senin gibi en az 100.000 kez yapmışımdır.
Até parece que não o fizeste já uma 1000 vezes.
Çünkü 20'li yaşlarımda Denny's'de çok olay yaşamışımdır.
Porque eu tinha muitas cenas quando tinha 20 anos que ocorreram num Denny.
Genelde, sürekli güzel şeylerden bahsedip aslında budalanın teki olan heriflerle takılmışımdır.
Eu tenho tendência a sair com tipos que dizem as coisas certas e depois acabam por se tornarem idiotas.
Umarım tavuğu yakmamışımdır, ama ne yapayım?
Espero que o frango não queime, mas... - Vou deixar-te ir. -... o que se pode fazer?
- Umarım durumu yanlış anlamışımdır.
Apenas espero que tenha interpretado mal esta situação.
Umarım herhangi bir soruna yol açmamışımdır.
Espero não ter causado nenhum problema.
St. Elmo's Fire'da oynarken ilk aşkımdı.
Elmo " Essa... foi a minha paixão. Eu amava-o.
Aniden çıkan burun kanamaların ve müdahele etmeye çalışmalarımızın arasına sıkıştırmam lazımdı ama evet, öyle!
- A sério? Teria aproveitado os sangramentos espontâneos e intervenções, mas, sim, está certo.
Camdan çıktıkları sahne güzel olan kısımdı.
Quando partiram a janela foi a parte boa.
8 yıl boyunca birlikte çalıştık. Sıkı bir takımdık.
Éramos uma equipa.
O iyimserliğiyle bana ilham verdi, ve bir aşk şarkısı oldu. O, o benim arkadaşımdı..
Ele era meu amigo.
" O benim Tanrım'dır, Sığınağımdır.
" Tu, Senhor, és o meu refúgio.
Ve seni büyütememek en büyük başarısızlığımdı.
E não te criar, foi o meu maior erro.
Evet, ama o sırada buraya gelmeleri lazımdı.
Pois, e entretanto esses desgraçados conseguem escapar.
Sınırımı geçememen lazımdı.
Não devias ser capaz de superar os meus limites.
Bak Jack, ben sıkıyımdır, ama bu iş için biraz yaşlıyım galiba.
Eu sei, escuta-me, Jack, sou duro... Mas estou velho para esta vida.
Trevor ile yaptığımız röportaj hileliydi ama ben böyle şeylerin üstesinden gelmeye alışığımdır.
Bom, a entrevista com o Trevor foi um pouco atribulada mas é algo que não esteja, creio, habituada a lidar.
- Penelope, orada mısın? - Elbette, ne lazımdı?
- Estás aí Penélope?
Köşeye sıkıştırdığın insanlara biraz hareket lazımdı.
As pessoas que tu enganaste precisavam de uns incómodos.
Bugünkü davalar, bu teröristlerin adalet karşısına çıkması için önemli bir adımdır.
A acusação de hoje é um passo importante para trazer estes terroristas à justiça.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]