English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ A ] / Another glass

Another glass traducir turco

328 traducción paralela
Another glass.
Bir kadeh daha.
- Let's have another glass.
- Bir kadeh daha.
Another glass of milk and two fresh straws.
- Evet efendim. Bir bardak süt daha.
Have another glass.
Bir tane daha al dadı.
Have another glass.
Bir bardak daha al, dadı.
If I drink another glass of lemonade, it's gonna run out of my ears.
Eğer bir bardak limonata daha içersem kulağımdan fışkıracak.
- I'll fetch you another glass, sir.
- Size başka bir şarap getireyim efendim.
I'll get you another glass.
Size başka bir kadeh getireyim.
Here, have another glass, MacFarlane... and I'll take you safely home and we'll be friends again.
Al, bir kadeh daha iç MacFarlane ben de seni sağ salim eve götüreyim ve yine dost kalalım.
I'll get another glass.
Başka bir bardak alayım.
I'll get you another glass of milk.
Sana bir bardak daha süt getireyim.
Let me get you another glass.
Başka bir kadeh getireyim.
- Get another glass, John.
- Bir bardak daha, John.
- Another glass, Anne, for a ghost.
- Bir bardak da hayalete, Anne.
"Have another glass wine."
Bir bardak daha şarap al. " dedi.
Another glass, bartender.
Barmen bir bardak daha ver.
- Get me another glass, please.
- Bir bardak daha verir misiniz lütfen?
Eh, woman, another glass!
Hey kadın, bir bardak daha!
Here's another glass.
Al, bir tane daha.
I wanted to buy another glass.
- Başka bir kadeh daha almak istemiştim.
Another glass, Joe.
Bardak getir Joe.
Bring another glass.
Başka bir bardak getir.
I think I should like another glass, yes.
Sanırım bir kadeh daha alabilirim.
Let me get another glass.
Bir kadeh daha alayım.
Nancy, would you bring another glass of milk, please?
Nancy, Başka bir bardak süt getirebilir misin lütfen?
Waiter, bring another glass, will you?
Garson, bir bardak daha getirir misin?
'Waiter, another glass, please.
'Garson, bir kadeh daha lütfen.
Shall we drink another glass?
Bir bardak daha içer miyiz?
At the risk of appearing bad mannered Mr Shahbandar I wonder if I might have another glass of champagne.
Bay Shahbandar, terbiyesiz görünme riskini de alarak bir bardak şampanya daha alabilir miyim acaba?
- Bring another glass.
- Bir tane daha bardak getir.
- We'll get you another glass.
- Başka bir bardak alırız sana.
Another glass, please.
Başka bir bardak lütfen.
Another glass, for the girl.
Kız için bir bardak daha.
Another glass of beer, Mr Klotz?
Bir bardak bira daha alır mısınız, Bay Klotz?
Another glass of beer?
Bir bardak bira daha?
Have another glass.
Bir kadeh daha iç.
- All right. - And could I have another glass of water, please? - Oh, sure.
- Ve bir bardak su daha alabilir miyim mümkünse?
Another glass of water.
- Tabi, bir bardak su daha.
Would you like another glass?
Bir kadeh daha alır mıydın?
I say wait, and let's have another glass of this splendid Chateau Latour'52.
Ben beklyelim diyorum ve beklerken de bu enfes Chateau Latour'52'den bir bardak daha içelim.
My son Teo and I will stay here and have another glass of wine.
Oğlum Teo ve ben kalıp biraz daha şarap içeceğiz.
- You need another glass. - I most certainly do.
- Başka bir kadeh lazım size.
Another glass.
Bir bardak daha getir.
I'll get another glass for both of us.
İkimize de yeni birer bardak getireyim.
To this a penny, to that another penny, and so on to the top of the glass.
Bardaktaki her çizgi için 1 peni ödersin.
Could I have another glass of wine?
Banada bu kadar basit gelmesini isterdim.
- Pete, bring some coffee and another wine glass, please.
- Pete, kahve ve bir kadeh şarap daha, lütfen.
Fingers meant to entwine, eyes meant to see you... but forced to turn to these walls of another age... paneling, cut-glass mirrors... old-fashioned paintings... stucco, trompe l'oeil capitals... false doors, false columns... false perspectives.
Parmaklar kilit vurma, gözler seni görme derdindeydi... ama başka bir çağdan kalma bu duvarlara baktırılmaktaydı... lambri, kesme cam aynalar... eski moda tablolar... ustuka, trompe l'oeil sütun başları... sahte kapılar, sahte sütunlar... sahte perspektifler.
Once again I advanced... alone, along these same corridors... through the same deserted rooms... past the same colonnades... the same windowless galleries... across the same thresholds... taking this route in the labyrinth as if by chance... and once again... everything was deserted in this immense hotel... empty salons, corridors... salons, doors... doors, salons... empty chairs, deep armchairs... stairs, steps... steps, one after another... glass objects, empty glasses... a dropped glass, a glass partition... letters, a lost letter... keys hanging from their rings... numbered door keys :
Bir kez daha yürüdüm... tek başıma, aynı koridorlar boyunca... aynı metruk odaların içinden... aynı revakların altından... aynı penceresiz galerilerden... aynı eşiklerin üstünden... böylece yol alarak labirentte, adeta gelişigüzel... ve bir kez daha... bu devasa otelde herşey terk edilmiş... boş salonlar, koridorlar... salonlar, kapılar... kapılar, salonlar... boş sandalyeler, geniş koltuklar... merdivenler, basamaklar... basamaklar, art arda... cam eşyalar, boş bardaklar... bırakılmış bir bardak, cam bir bölme... mektuplar, kayıp bir mektup... anahtarlıklara asılı anahtarlar... kapı numaralı anahtarlar :
If I never see another piece of glass in my life, I'll be happy.
Hayatımda bir daha hiç cam parçası görmezsem, mutlu olacağım.
- Let's have a glass — another carafe. Okay?
- Bir şişe daha alalım, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]