As i say traducir turco
7,398 traducción paralela
What do you mean, you don't have to do as I say anymore?
Ne demek artık sözümü dinlemek zorunda değilsin?
Just do as I say.
Sadece dediğimi yap.
If you do exactly as I say, I can get you out of here.
Söylediklerimi aynen yaparsan seni buradan çıkarabilirim.
Just do as I say.
Sen dediğimi yap.
Will you two do as I say for once?
- Bir kez olsun sözümü dinler misiniz?
Do as I say when I say, or I'll kill you myself.
Dediklerimi harfiyen yerine getir. Yoksa seni ellerimle gırtlaklarım.
No questions, do as I say.
Soru sormayın, ne diyorsam onu yapın.
"Just do as I say."
Sadece dediğimi yap.
I say we skip school tomorrow and lock ourselves in the bedroom.
Bence yarın okulu asıp kendimizi odamıza kilitleyelim.
That's why I say... endure it for as long as you can.
Uzun lafın kısası... dayanabildiğin kadar dayan.
Can't say as I have.
Duyduğumu söyleyemem.
And as I wipe a weepy tear from my eye let me say this...
Gözlerimdeki yaşları silerken sana şunu diyeyim :
I can't say I understand why, as I don't recall us ever meeting.
Nedenini anlayamadım, tıpkı hiç tanıştığımızı hatırlamadığım gibi.
I didn't say "extremely" because I wouldn't characterize our...
"Aşırı" demedim çünkü o şekilde tanımlamam...
As you lie there. I say : "Come on, is that all?"
Sadece yatıyorsun ve ben üzerindeyim?
Look, I hate to say this, but whatever happened, and as much as I loved Ben, he needed to be in that prison.
Söylemekten nefret ediyorum ama ne olduysa, her ne kadar Ben'i sevsem de bunun için hapishanede olması gerek.
I have to be as strong as I can be to play Batman,'cause it's a responsibility, sort of.
Batman'i canlandırmak için olabildiğince güçlü olmak zorundayım, çünkü bu bir sorumluluk sayılır.
It had a lot to say about Charles Kemp and, I'm afraid, made mention of me as well.
Raporda Charles Kemp hakkında çok şey yazıyordu ve korkarım, benim adım da geçiyordu.
When I say "go," run as fast as you can.
"Koş" dediğimde var gücünle koşmaya başla.
David, as head of this label, I don't think I'm being unreasonable in asking to hear some music from an act in which we have a considerable financial investment.
David, bu şirketin direktörü olarak hatırı sayılır bir mali yatırımda bulunduğumuz bir sanatçıdan müziğini duymak istediğimi söyleyerek haddimi aştığımı sanmıyorum.
As regent of the Prince of Orange... I think I speak on behalf of all members... when I say we're glad with our new chairman from mighty Holland.
Orange Prensi'nin saltanat vekili olarak yüce Hollanda'dan gelen yeni başkanımızdan hepimizin memnun olduğunu söylersem sanırım yalan söylemiş olmam.
I say we appoint Tromp as the new admiral.
- Yeni amiral olarak Tromp'ı atayalım derim.
I say whatever I want, as long as I live.
Yaşadığım sürece istediğim şeyi söylerim.
Who had the chance to say, when she left her home for the Best Exotic Marigold Hotel as others will do "Why die here" when I can die there? "
Marigold Oteli'ne gelmek üzere evinden ayrıldığında şöyle demişti ki diğerleri de böyle diyecek "Neden burada öleyim" orada ölmek varken? "
Because as I once heard someone say there's no present like the time.
Zira bir keresinde biri şöyle demişti zaman en güzel hediyedir.
They've denied you the same rights as everybody else just because you're different, and I say that's a violation of the Constitution.
Sırf farklısın diye diğerlerinin sahip olduğu haklar elinden alındı. Ve bence bu anayasal bir aykırılıktır.
I meant to say I've been missing you as a friend and...
Seni arkadaşın olarak özlediğimi söylemek istemiştim ve...
You say I treat my wolf as a slave. In fact, I am the one who is his servant.
Kurduma köle gibi davrandığımı söyledin ama aslında onun kölesi benim.
Who are you to say that the girl I met tonight, the girl I was supposed to meet tonight, wasn't the girl of my dreams?
Sen kimsin de benimle bugün tanışmışken bugün tanışmam gereken asıl kızın hayallerimdeki kız olmadığını bana söylersin?
I was just going to say what she would have said but then he asked me if I worked in the laundry as well and I just started talking.
Yalnızca onun söyleyeceklerini okuyacaktım, ama sonra benim de orada çalışıp çalışmadığımı sordu. Bir anda konuşuverdim.
As Deputy Director... I have never had a more difficult duty... than to bid farewell to colleagues taken from us. From Dover, to the family services... to memorials like these... it's tough to say goodbye.
Bir Müdür Yardımcısı olarak Dover'dan aile hizmetlerine, böylesi anma törenlerine kadar bizden koparılan bir arkadaşımıza veda etmekten daha zor bir görevim olmamıştı hiç.
I truly feel that it would not be as iconic, because people would say, "it's just another car."
( BILL SHEA - GD KOLEKSİYONCUSU ) Çünkü insanlar "araba işte" deyip geçeceklerdi.
I have daughters as well, but they don't count.
Ben, hem de kızım var ama onlar sayılmaz.
I will go so far as to say that you are my most valuable writer.
Hatta daha ileri gidip en değerli yazarımsın bile diyebilirim.
Did I not just say "right back here," as in over there?
Ben sana oradayken burada bekle demedim mi?
Oh, and I am speaking more as a poet than a nurse when I say that.
Bunu söylediğim zaman hemşireden çok şair gibi görünüyorum.
I can't speak to the specifics of what was discussed, but suffice it to say if you're gonna inform the White House of something as crazy as this, you better be damn sure it's true.
Konuştuklarımızın tam detayına giremem. Ama şu kadarını söyleyeyim, Beyaz Saray'a böylesine çılgınca bir şey bildiriyorsanız bunun doğruluğundan kesin emin olursanız iyi edersiniz.
You always say that, but I'm still kind of confused as to why you've told everybody except your family.
Bunu hep söyleyip duruyorsun ama ailen dışındaki herkese bu durumdan bahsetmiş olmanı anlayamıyorum.
I do not think you're so smart as people say.
Ben insanların söyledikleri kadar zeki olduğunu düşünmüyorum.
I think what Kurt is trying to say is that it's about working together and using this lesson to grow as a team.
- Bu farklı iki şeyi... - Sanırım Kurt'ün demek istediği bu dersi birlikte çalışıp bir takım olarak büyümek için kullanabilirsiniz.
It's about who I want to go to bed as. I've always been attracted to men, and-and they say that's not gonna change.
Her zaman erkeklerden hoşlanmıştım ve bunun değişmeyeceğini söylüyorlar.
Well, Mr. Mayor, as the new Sheriff, I really look forward to working with you in the future.
Sayın Başkan, yeni şerif olarak sizinle çalışmayı dört gözle bekliyorum.
Not only do they say that he has run this billion-dollar plus black market conspiracy and they accuse him of drug trafficking and money laundering and somehow computer hacking charges, as well, which is something that I had never associated with the Silk Road.
Sadece onlar o vardır böyle diyorsun Bu milyar dolar çalıştırmak artı Karaborsa komplo ve onlar uyuşturucu kaçakçılığı suçluyorlar ve kara para aklama ve her nasılsa Bilgisayar hack ücretleri, yanı sıra, hangi Ben bir şey ile ilgili hiç İpek Yolu.
I think what Anatoly's trying to say is that it would be in our best interests for Union Allied to be tidied up as expeditiously as possible.
Sanırım burada Anatoly'nin demek istediği Union Allied için olabilecek en iyi şeyin durumun olabildiğince hızlı bir şekilde toparlanmasıdır.
And as I always say, "don't focus on the past or you'll miss the future."
Ve her zaman dediğim gibi "geçmişe takılmayın, geleceği kaçırırsınız"
So domergue, I suppose this blizzard counts as a stroke of luck as far as you're concerned?
Domergue sanırım seni ilgilendiren kısmıyla, bu tipi, şansın bir eseri sayılır.
I don't get why you have to say the same thing in the concluding paragraph as you do in the introduction paragraph.
Yalnızca giriş paragrafında söylediğimiz şeyi neden sonuç paragrafında da söylediğimizi anlamıyorum.
My husband, whom I am not ashamed to say I loved with all my heart, though we had a difficult relationship, had an affair with a younger woman, left me and started a new family.
Zor bir ilişkimiz olmasına rağmen bütün kalbimle aşık olduğumu söylemekten utanmadığım kocam yaşça genç bir kadınla ilişkiye girip beni terk etti ve yeni bir aile kurdu.
I'm not gonna say a word, quiet as a mouse.
Tek kelime etmem. Fare gibi sessiz dururum.
But what if I told you that this mouse can go into a state which allows it to survive all winter long without eating, without drinking, and that it actually lives longer as a result? Would you say that's impossible, too?
Ama size bu farenin tüm kışı yemeden, içmeden geçirebileceği bir evreye girebileceğini böylece daha uzun süre yaşayabileceğini söylesem, bu imkânsız der miydiniz?
I've spoken to a number of the president's policy advisors, who say there's been a lot of disagreement on the economic team as to exactly what form this jobs package should take.
Başkanın birkaç danışmanıyla görüştüm. Ekonomi kadrosunda hangi mesleklerin pakete dahil edileceği hususunda çok sayıda anlaşmazlık varmış.
as in 815
as if 204
as it was 32
as it is 114
as it happens 259
as it were 352
as it is in heaven 21
as i said 662
as it turns out 330
as it goes 32
as if 204
as it was 32
as it is 114
as it happens 259
as it were 352
as it is in heaven 21
as i said 662
as it turns out 330
as it goes 32