As in traducir turco
99,494 traducción paralela
I am offering you a challenge and a chance to redefine yourself in the industry... as independent, separate from Axe in every way.
Bu teklifimle sana piyasaya kendini yeniden tanıtma fırsatı sunuyorum. Axe'ten her şekilde ayrı biri olarak, bağımsız biri olarak.
As in, "not desecrated."
Kutsallığı bozulamaz.
You mean simply I-T-S, as in "belonging to it."
"Kendi" demek istiyorsunuz, "ona ait" manasında.
"Were", as in past tense.
Past tense olarak "çıktığını" değil mi?
Right? As in, she told you that the date didn't actually go well.
Randevunun aslında iyi gitmediğini söylediği gibi.
Because as I said, in my professional opinion, the world could use a lawyer like Mike Ross.
Çünkü söylediğim gibi, mesleki düşünceme göre dünyanın Mike Ross gibi avukata ihtiyacı var.
You can save the spotted owls, stop global warming, and help as many damsels in distress as you like.
Baykuşları kurtarabilirsin, küresel ısınmayı durdurabilirsin ve istediğin kadar başı dertte kadına yardım edebilirsin.
As I said, my hands are tied, but it won't be me you'll be going up against in court.
Dediğim gibi elim kolum bağlı ama mahkemede karşında ben olmayacağım.
Well, it did, so now I'm trying to make it as a legitimate headhunter, which pays about 10 % of what I made before, so, if you'll excuse me, I'm meeting with an actual client in a few minutes.
Oysa bunun tersi oldu, bu yüzden artık yasal bir yetenek avcısı olarak önceki işimden % 10 daha fazla kazanıyorum, şimdi izin verirseniz birazdan bir müvekkilimle buluşacağım.
You got overzealous maintaining security in your unit, and you just snapped?
Birliğinin güvenliği için aşırı hassasiyet gösterdin sonra da tükendin, değil mi?
In cases such as these, the punishment is death.
Böyle durumların cezası ölümdür.
Look, I'm in love with you.
Bak, sana aşığım.
I'm in love with you.
Ben de sana aşığım.
I had it in my bedroom, growing up, as a child.
Ben çocukken yatak odamda dururdu.
They say you can't ride two horses with one behind, but in today's business world, it's a smart move, as long as you're up-front about it so no one can accuse you of being disloyal, only intelligent.
Aynı anda iki atı süremezsin derler ama günümüzde buna zekice hamle diyorlar. Kimsenin seni vefasızlıkla suçlayamayacağı şekilde dürüst olduğun sürece tabii.
I've never called out the most powerful company in the energy sector as a fraud and been right, so we're even.
Enerji sektöründeki en güçlü şirketlerden birini sahtekarlıkla suçlayıp haklı çıktığım olmamıştı. Şimdi ödeşmiş olduk.
I think it's that you didn't like that it put the two things that really fucking matter to you... winning and being thought of as good... in direct conflict.
Bence senin için önemli olan iki şeyin çakışması hoşuna gitmedi. Kazanmak ve iyi olduğunun bilinmesi.
Or as they're called in prison, cell-fies.
Ya da cezaevi deyimiyle hücre-çekim.
Plus, we can use her as a human shield when they bust in with all the AK-47s.
Hem Kalaşnikoflarla içeri daldıklarında onu canlı kalkan olarak kullanırız.
Nah, you're gonna get addicted to heroin, get sent down to Max for doing some stupid junkie shit, find yourself sucking off a CO in a closet for one last hit, and, you know, maybe realize that you were just hopelessly in love
Yok ya, eroine alışırsın. Keşler gibi saçmalar, maksimuma gönderilirsin, son bir vuruş için bir bölmede gardiyanın tekine oral yaparsın ya da seni hiç sevmeyeceğini bile bile inanılmaz, çatlak, güzeller güzeli bir kadına umutsuzca aşık olduğunu fark edersin.
It's a recipe that I learned in Egypt, where I was briefly employed as a snake charmer.
Tarifini Mısır'da öğrenmiştim, orada kısa süreliğine yılan oynatıcılığı yapmıştım da.
It is impossible to go back and tell them anything at all, just as it is impossible to put Aunt Josephine's house back on top of this cliff.
Geri gidip onlara bir şey söylemek imkânsız, tıpkı Josephine'in evini, bu tepeye geri koymanın imkânsız olduğu gibi.
I can tell you that, as the Baudelaires stood there and gazed out the wide window of Josephine's house,
Baudelairelar, Josephine'in evinin geniş penceresinden dışarı bakıp
So we battle on many fronts, some of us searching for a cure to sterility, while others try to save as many lives as possible in the hybrid zone.
Birçok cephede savaşıyoruz, bazılarımız kısırlık için bir çözüm arıyor... diğerlerimiz ise melezlerin yaşadığı alandan ellerinden geldiğince... fazla insan kurtarmaya çalışıyor.
If Mitch is being held in the eastern wing as your intel suggests, we need to enter through this hangar, find an unmarked set of stairs, and this corridor here should lead us right to Mitch.
Eğer Mitch doğu kanadında tutuluyorsa... bizim istihbaratımızın belirttiği gibi... oraya hangardan girmeliyiz. Merdivenleri ve şuradaki... koridoru bulmalıyız. Bu bizi doğrudan Mitch'e götürmeli.
And I summoned the ashe of a seal as I dove in.
- Ayrıca atlarken fok aşesi çağırdım.
You'll both be hung in the morning.
Sabahleyin ikiniz de asılacaksınız.
You must treat me as a prisoner of war in a manner which is befitting of my rank. This is not a war.
Bana savaş esiri olarak, rütbeme yaraşır şekilde muamele etmelisiniz.
There's no point in protecting history, so we might as well just burn it all down.
Tarihi korumanın bir anlamı yok, yani tamamını yakıp kül etsek de olur.
Mm, well, seeing as you've been posing as a researcher in cybernetic implants, my guess is that you have hidden the fragment... Inside you.
Sibernetik implant araştırmacısı gibi davrandığına göre sanırım mızrak parçasını kendi içine saklamışsın.
A small island known as Britannia in the year 507 AD.
M.S. 507 yılında, Britanya olarak bilinen ufak bir adada.
The Legion of Doom are closing in on us as we speak.
Konuştuğumuz sırada Legion of Doom yaklaşıyor.
You've fallen in love with Arthur.
- Arthur'a aşık olmuşsun.
Well, as much as Haircut's a pain in my ass, I'm not gonna let him fight alone.
Komik saçlı tam bir baş belası olsa da yalnız savaşmasına izin veremem.
All right, I'll admit it, walking around in a legend felt just as real as walking around any part of history.
Tamam, kabul ediyorum, bir efsanede gezmek de tarihin herhangi bir kısmında gezmek kadar gerçekçiydi.
Ahh! The Legion of Doom are closing in on us as we speak.
Legion Of Doom her an yaklaşıyor.
Look, soon as we lock in a location on the fragment, we'll head there right away.
Parçanın konumunu bulur bulmaz yola çıkacağız.
The technology was developed in 2137 by the Time Masters and used as an extreme method of coercion.
- Bu teknoloji 2137 yılında Zaman Efendileri tarafından geliştirildi ve baskı yöntemi olarak kullanıldı.
Well, I always pictured you as a redhead myself, but, uh, this is Rip's world.
Ben seni hep kızıl olarak hayal etmişimdir ama burası Rip'in dünyası.
But as long as you are putting yourselves in danger, I can't support it.
Fakat kendinizi tehlikeye attığınız sürece, bunu destekleyemem.
And you have so much faith in her, but none in me, as Guardian.
Ve ona gösterdiğin inancı ben Guardian iken göstermiyorsun.
That and make you fall in love with me and / or stop you from killing yourself and / or make you drink orange juice for some reason.
Bir de seni kendime aşık etmek, kendini öldürmene engel olmak ve portakal suyu içmeni sağlamak var.
I chose you as my mate, and now I will wow you with breathtaking feats of ardor until you fall madly in love with me.
Seni kendime eş olarak seçtim şimdi de bana sırılsıklam aşık olana kadar seni bir aşk şölenine boğacağım.
And fear not, Kara Zor-El, you will fall in love with me.
Sakın korkun olmasın Kara Zor-El, bana aşık olacaksın.
I mean, of all the girls in all the galaxies, that the little imp had to pick you - to pursue you as his mate... - But don't worry.
Galaksilerde o kadar kız varken bu küçük şeytan gelip kendine eş olarak seni seçiyor.
Look, I'm not in love with him, but it's the only way to stop him from hurting other people, and from killing you.
Ona aşık değilim ama insanlara zarar vermesine ve seni öldürmesine ancak böyle engel olabilirim.
Sir, as a scientist, you have to believe in questioning.
Efendim, bir bilim adamı olarak, sorgulamaya inanmalısınız.
As my grandmother used to say in the shtetl, "A half-truth is a whole lie".
Büyük annemin yahudi köyünde dediği gibi, "Yarım doğru tam bir yalandır"
Well, I don't have any hard evidence, so I'll take their help in retrieving Van Gogh as a sign of good behavior to come.
Elimde kesin bir kanıt yok, o yüzden Van Gogh'u geri getirmelerini iyi bir davranış olarak sayacağım.
But being a hero and falling in love, those are not easy things.
Fakat kahraman olmak ve aşık olmak, bunlar kolay şeyler değildir.
Uh, listen, I like revenge just as much as the next geek but need I remind you that they have an impenetrable warship?
Dinle, intikam almayı Geek'in gelecek sayısı kadar severim fakat delinemez bir savaş gemileri olduğunu hatırlatmama gerek var mı?
as instructed 23
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
insight 19
indians 76
intelligence 152
instead 1488
interview 123
internal 17
inch 105
inferno 25
insurance 186
insight 19
indians 76
intelligence 152
instead 1488
interview 123
internal 17
inch 105
inferno 25
insurance 186